Başım gözüm üstüne
“Başım gözüm üstüne.” Bu sözü Diyarbakır başta olmak üzere Urfa, Mardin ve diğer bütün Güneydoğu il ve ilçelerinde sıkça duyarsınız. Herhangi bir konuda yardım almak için; selam vererek söze başlayıp, karşınızdaki insana soruyu yönelttiğinizde, o da size karşı; “Başım gözüm üstüne” diyerek yardımcı olacaktır. Şahsen çok yaşadım bunları.
Böyle insani bir mayaya sahip halkın içini dışını terör sarmış, rantçı kesimler terörün yaşaması için elinden geleni yapıyor ve bir mesai haline getirilmişse, bu güzel insanların suçu nedir peki? Önlerinden gelen burunlarına, arkalarından gelen sırtlarına vurup duruyor.
Sıradan veya lüks bir lokantaya girersiniz, eğer insansanız, içeri girerken selam verirsiniz, selamınız alınır ve “Başım gözüm üstüne” denilerek buyur edilir. Karnınızı doyurur veda edersiniz, yine “Başım gözüm üstüne” denilip uğurlanırsınız. Yol istersiniz, yardım istersiniz, alışveriş yaparsınız, gezersiniz, ya çay ikram ederler ya yemek teklif ederler. Tekliflerini kabul ederseniz de “Başım gözüm üstüne” derler, etmezseniz de.
“Başım gözüm üstüne” ifadesi, bağrında çok şey saklar. Bunlardan biri de “Ben emanet sahibiyim, bana inanabilir, güvenebilirsiniz” demektir. İşte Güneydoğu’da 14 asırlık Peygamberî bu anlayış yıkılmak isteniyor. Bu anlayıştan rahatsız olan çevreler, yıllardan beri bölgede huzur ve güven adına ne kadar oyun varsa hepsini sergiliyorlar.
“Başım gözüm üstüne” diyen insanların feraseti çok açıktır ve olup biten her şeyin farkındadırlar, lakin “akılları yeter de güçleri yetmez.” Ama dedik ya “emanet sahibi” insanlardır diye. Canlı cansız ne kadar varlık varsa, hepsinin kendilerine bir emanet olduğuna inanır ve bu inançla hareket ederler. Tabii “Müslüman bir halktan” söz etmekteyim.
“Emanete hıyanet, Müslüman’a yakışmaz, mahşer günü yüzümüz kara bir şekilde huzura çıkamayız” dedikleri için bu değer yargılarının faturasını ödemekteler. Diyarbakır veya diğer bölgelerimizde, halkın dini ve milli değerlerinden kimler rahatsızsa, bilinmelidir ki o çevreler terörün devamından yanadırlar. Yoksa “Başım gözüm üstüne” inancına sahip insanların terörden yana tavır almaları mümkün değildir.
“Başım gözüm üstüne” öyle bir zihniyet ki, Kimse Yok mu Derneği Diyarbakır Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Dabanoğlu, ilerlemiş yaşına rağmen bütün misafirlerle, öyle içten, öyle samimi ilgilendi ki, bütün misafirler onun ilgisinden utandık. Sevgili Ahmet ağabeyimiz şehirde dolaşırken, birkaç tarihi çeşme gösterdi ve şunları anlattı:
“Diyarbakır’da çok sayıda tarihi çeşme vardır. Tarihi çeşmelerin altında ise “Sahabe Kabirleri” bulunmaktadır. Sahabe Efendilerimizin mezarları kaybolmasın, yakılmasın, yıkılmasın, üzerinden yol geçmesin, ev yapılmasın veya başka amaçlarla kullanılmasın diye kabirlerin üzerine çeşmeler yapılarak korunduğu rivayet edilir.”
Evet dostlar; Dünyada bizden başka birbirine “akraba” bir millet az bulunur. Dini ve milli değerlerine bağlı böyle bir toplum, eğer asırlardır barış içerisinde yaşamış; Yemen’de, Çanakkale’de, Hicaz’da, Balkanlar’da, Kahramanmaraş’ta, Haymana’da, Eskişehir’de; “İstiklal Mücadelesi” vermişse, bu milletten kim ne isteyebilir? Kim ya da kimler, “Kur’an ayetiyle” kardeş olan bir millete; terör başta olmak üzere 27 Mayıs’tan bu yana darbelerle, muhtıralarla ve komplolarla, neyin bedelini ödetmek istemektedir?
Bu sorunun cevabını bulmak isteyenler; “önyargı ve peşin hükümle” değil de “tarafsız bir gözle” bulmak isterse, hakikati görecek ve bileceklerdir. Yeter ki, taşları doğru yerlere koyabilelim ve bin yıllık birlikteliğimizin hangi değerler çerçevesinde sürdüğüne bakalım. Tüm soruların cevabı, işte bizi bir arada tutan bu değerlerde yatmaktadır.
Diyarbakır veya başka bir ilimiz, ilçemiz, kasabamız, köyümüz, mezramız; kısacası yurdumuzun neresinde olursa olsun, “devletin bütünlüğü, milletin bölünmezliğine” hizmet edilmek isteniyorsa, milletin dini ve milli değerlerine düşman olmamak gerekir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.