Televizyon haberlerindeki terör haberleri
Teröristlerin üs olarak kullandığı şehirlerimizden birisi de Diyarbakır’dır. Böyle bilinir ama aslı yoktur. Bir soru: “Terörden nemalanan ve terörün sürmesinden yana olan DTP ve PKK, Diyarbakır’da hakikaten bir güç müdür?”
Bu sorunun doğru cevabı, Diyarbakır sokaklarında dolaşıp; halkla konuşarak, adam gibi severek, insan yerine koyarak, selam sabah vererek, hal hatır sorarak, bir ağabey, bir kardeş, bir baba gibi sohbet ederek bulunabilir. Böyle yapılır ve sıcak, candan, samimi bir görüşme gerçekleştirilirse, istenilen ve beklenilen sağlıklı esas netice elde edilmiş olur.
Diyarbakır’daki terör korkusu yok denecek kadar az aslında. Onlar da tehlikenin boyutunu kartel televizyonlarından öğreniyorlar. Demokratik açılımdan yana olmayan ve terörden medet uman televizyon ve gazeteler, teröristlerin ekmeğine yağ sürmekten öte gitmiyor ve hizmet ediyorlar. Açılımdan yana olan Diyarbakırlılar böyle inanıyor.
Diyarbakır veya Güneydoğumuzdaki herhangi bir il ya da ilçemizdeki olaylar, bu televizyon kanallarında öyle sunuluyor ki, seyredenler şehirde taş üstünde taş kalmadığına inandırılıyor. Olayları olduğu gibi sunmak yerine arşiv görüntüleri, korku müzikleri ve korku efektleriyle haberleri öyle bir besliyorlar ki, teröristlerden daha beter hale geliyorlar.
İçlerinde azıcık insafları olsa, az biraz insan olsalar, askere giden çocukları olsa, vergi verseler, haramı-helali bilseler, olayları olduğu gibi sunmayarak, köpürtebildikleri kadar köpürtüp, memlekette korku ve endişe meydana getirirler mi? Oysa şöyle düşünemezler mi:
“Biz bu haberleri yapıyoruz ama kim bilir kimler nerede ve nasıl seyrediyor? Şu an ekranları başında asker aileleri var mıdır? Çocukları zorla dağa kaçırılan aileler var mıdır? Onlar haberi bizim gibi sıcak odalarda, ellerinde kahvelerle, ‘haha hihi hooo’ diye hazırlamıyor ve seyretmiyor. Biz can acıtan, can yakan haberleri, korku müzikleri, korku efektleriyle sinema filmi gibi keyifle sunuyoruz ama dinleyen ve seyredenler nasıl bir ruh haline bürünüyorlar acaba, ne derece doğru yapıyoruz” diyemezler mi?
Onları bilmem ama Diyarbakırlılar şöyle diyorlar: “Biz şehrimizde meydana gelen olayları televizyon haberlerinden öğreniyoruz. Bazen öyle şaşırıyoruz ki, ‘olay nerede olmuş’ diye oraya gidiyoruz ama televizyonların sunduğu tehlike ve abarttığı kadar büyük bir şey olmadığını görüyoruz. ‘Terör; korku ve endişe demektir’ fakat televizyon haberleri terörden daha tehlikeli, daha büyük korku ve endişelere yol açmak için mi vardır?”
PKK ve DTP, bölgede eğer güç sahibi oluyorsa, bu kendi güçlerinden, varlıklarından veya inanırlılıklarından değil, onların gücüne güç katan televizyonlara borçlular. Malum televizyonların başında da “yaşlı spikerleriyle” ünlü kanallar geliyor. Her iki spikeri haber sunarken izleyin, özellikle terör haberlerinde mimiklerinden çok keyifli oldukları görülür.
“Neden peki, bu işten zevk mi alıyorlar?” Hayır, zevk aldıkları söylenemez. “Belki terör sayesinde hükümet çaresiz kalır, demokratik açılımdan vazgeçer, belki erken seçim gelir, belki başka bir şeyler olur da AK Parti iş başından uzaklaşır” diye hayallerinin gerçekleşmesi adına keyif alıyorlar. Yoksa terörden zevk aldıklarını söylemek haksızlık olur.
Bana göre güvenlik anlamında İstanbul Diyarbakır’dan daha tehlikelidir. Ama hepimiz Diyarbakır’a gitmeye korkar ve endişe ederiz. Mesela İstanbul veya Ankara’da gece rahat dolaşamam, ama Diyarbakır’ın bütün sokaklarını güvenle dolaşabilirim ve hatta dolaştım. Bütün çarşılarına gidip gelebilirim ve hatta gidip geldim. Daha önce de defalarca gidip gelmişliğim vardır ve her seferinde kendimi oldukça güvende hissetmişimdir.
Kısaca, bugüne kadar belli televizyon ve gazete haberlerinin verdiği korkuyu, terör örgütü PKK ve partisi DTP sağlayamamıştır. Her iki örgüt de malum televizyon kanalları ve gazetelerine çok şey borçlular. Bunları söyleyince Ebu Cehil’i hatırladım. Şöyle demişti Efendimiz’e: “Sana inanırım ama nefsim, malım ve kadınlardan vazgeçemiyorum.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.