Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

İnsanı Anlamak İçin Beton Zeminlerden Çıkmak Gerek

İnsanı Anlamak İçin Beton Zeminlerden Çıkmak Gerek

Ömrünü beton zeminlere bağlamış kişi ya da kişilerin, maddi menfaat ilişkisi olmayan insanları sevebileceğini ve tanıyabileceğini sanmıyorum. Beton zeminler, ister istemez insanın fıtratına müdahale eder ve kişiyi yalnızlaştırır. Benciller genelde beton insanıdırlar.
Hayatın zorlukları, beton zeminlerde yaşayarak aşılamıyor. Beton zeminler, insan fıtratına uygun olmadığı için mikrop üreten yerler gibidir. Böyle yerlerde ayakta kalmanın şartı; “Ya kaybedeceksin ya kazanacaksın” ilkesine bağlıdır. İşte bu ilke, kişi ya da kişileri insani değerlerden uzaklaştırıp, daha maddi değerlere mahkûm etmektedir.
Dünyayı bilmem ama biz toprak toplumuyuz. Toprağı severiz, sahip çıkarız, ekeriz, biçeriz, besleniriz, bir de ondan yaratıldığımıza inanır ve iman ederiz. Bu sebeple toprak bizim her şeyimizdir. Tüm dini ve milli öğretilerimiz de toprakla yakından ilgilidir.
Toprak sevgisi ve bağımlılığı, bu öğretilerimizi güçlendiren ana unsurlardır. Vatan sevgisi, memleket sevgisi, millet sevgisi başka bir duyguyla izah edilemez. İyilik, hoşgörü, fedakârlık, yardımlaşma ve dayanışma gibi insani değerler, aynı zamanda imani değerleri de içinde barındırır ve birlikte yaşarlar. Ancak ikisi sayesinde; “güven, huzur ve istikrar” gelir.
Bu düşüncelerimin yazıya dökülmesine sebep, Uzungöl yaylaları oldu. Hafta içinde Karadeniz tarafına gidip geldim. Trabzon ve Uzungöl’ün yaylalarında bir iki saat de olsa toprakla, ağaçlarla ve yanımdaki güzel insanlar, Sait Özadalı, Fikret Yazıcı ve Nurettin Özen’le birlikte dolaşıp, Türkiye’nin ve insanımızın ne kadar büyük bir sessizliğe ihtiyacı olduğunu gördüm. Hem öyle bir ihtiyaç ki, yaşadığımızın farkına vardık.
Beton zeminlerdeki insanların, toprak zeminlerde yaşayan insanları neden anlayamadığını anladım. Beton zeminlerde yaşayan insanlarda ister istemez “bencillik” hâkimdir. Çünkü beton soğuktur ve insanı toprak gibi sarıp sarmalamaz, bu da insanı; “hırs, kin, bencil ve öfke” sahibi yapar. Ama toprak zeminde yaşayanların dürüstleri böyle değildir.
Dağların eteklerindeki ve yaylalardaki huzur, sanıyorum dünyanın hiçbir maddi gücü ile satın alınamaz. Bu yüzden derim ki, beton zeminlerde ömür tüketenler; hiç olmazsa, yakın çevresinde bulunan toprakla ve ağaçlarla sık sık birlikte olmalılar ki ruhları dinlenebilsin.
Uzungöl’ün güzel camilerinden biri de Gölbaşı Camisidir. Dostlarla oraya uğradık, camiden çıkarken bir baktık ki, ayakkabılarımız giyeceğimiz şekilde çevrilmiş. Dördümüzde şaşırdık tabi. Bir insan bunu niye yapar ve kim yapmıştır. Bilmedik, görmedik, duymadık.
Toprak insanında hem “ruh” hem de “beden” lezzeti vardır. Beton zemin insanında ise sadece “bedensel zevkler” daha öne çıkar. Çaykara Köseli köyünün bahçelerinde dolaşırken, Sait bey, hardalların çokluğunu görünce; “Bunların kavurması çok lezzetli olur” diye başladı toplamaya ve bize akşama muhteşem bir hardal kavurması hazırladı. Böyle bir yemek yemedim desem abartmış olmam. İşte hem ruh hem de bedenin tadı tuzu buydu.
Sonra yanımıza Mehmet dayı geldi. Hardal topladığımızı ve yiyeceğimizi öğrenince dedi ki; “Bu dağlarda ve yaylalarda nice otlar var, hepsi ayrı bir şifa deposudur. Yalnız dikkat etmeniz gereken ineklerin yemediği otları yememelisiniz. İnekler insanlara zararlı hiçbir otu yemezler. İneklerin yediği bütün otları rahatlıkla yiyebilirsiniz ve hepsi de şifa deposudur.”
Belki bu ifadeler beton zeminlerde yaşayan bizler için ilk önce biraz anlaşılmaz gibi gelebilir ama sonuçta eczanelerdeki ilaçların topraktan çıktığına, tüm kâinatın insanoğlu için yaratıldığına, eninde sonunda toprağa döneceğimize iman edince, toprağın önemi daha iyi kavranmış olur kanaatindeyim.
Bir de toprak insanı rahat bırakmıyor, çalışmaya sevk ediyor. Toprağa değen el cömert oluyor. Toprağa değen ayak, daha çok hayra hizmet ediyor. Toprakla hemhal olmak, insana merhametli ve şefkatli olmayı öğretiyor. İnsanı ve insanlığı öğrenmek için, beton zeminlerden çıkarak, hiç olmazsa yılda birkaç kez toprakla bütünleşmeli ve mayamızı tanımalıyız.




Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi