Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

Uğur Mumcu cinayeti ve de İsrail Büyükelçiliği

Uğur Mumcu cinayeti ve de İsrail Büyükelçiliği

Her olay bir ibrettir...
Üzerindeki muammanın külleri henüz dağıtılamayan olaylardan birisi de Uğur Mumcu cinayetidir. Hâlâ köşeleri karanlık, hâlâ kapısı aralanamamış...
Cinayet sonrası istihbarat kaynaklı bir ihbar düşmüştü gündeme:
“Katiller şu anda İsrail Büyükelçiliğinde saklanıyor.”
Onlar saklanadursunlar birtakım iç dinamikler olayı bir başka yelpazeden estirerek oyun içerisinde oyun kurmuş olacaklar ki, uyumakta olan “irtica paranoyası” ortalığı birbirine kattı.
Müslüman halkı sindirmek için tam da bir fırsat.
Nasıl bir iş ki bu ülkenin masum halkı her dönem bir başka cinayetin müsebbibi olur, ama gerçek katiller bir türlü yakalanamaz?..
Mumcu’nun cenaze konvoyuna sosyal demokrat birkaç hakim arkadaşla birlikte katılmıştık. Görünüşü cenaze konvoyu ama gidişatı öyle değildi. Kızılay’a geldiğimizde atılan sloganların rengi değişmeye başlayınca konvoydan ayrılmak zorunda kaldık.
Birileri her zamanki gibi hedefi belirlemişti:
“Kahrolsun şeriat..!”
“Şeriatçılar İran’a..!”
“Türkiye laiktir, laik kalacak..!”
Daha sonra yargılamayı yapan arkadaşlara sorduğumda olayın İran bağlantılı olduğunun tespit edilmesi üzerine sanıkların emniyet sorgulamalarında suçu kabullendiklerini söylediler.
Daha açıkçası kabullenmek zorunda kalmışlar.
Ne var ki Ergenekon operasyonunda Veli Küçük’ün evinde ele geçen “çok gizli” kaşeli eski MİT Müsteşarı Sönmez Köksal imzalı bir belgede şöyle yazıyordu:
“İsrail kabine görevlisi Haim Bar-Lev kontrolünde, İsrail “GANDA” birliklerinde eğitim gören altı kişilik özel TİM “Hayf” Deniz Üssü’nden botla Türkiye’ye giriş yapmışlardır. Mezkur timin ülkemizdeki görevleri, Teşkilatımızın değerli haber kaynaklarından Gazeteci Uğur Mumcu ve Mehmet Ali Birand’ı öldürmektir. Gazeteci Uğur Mumcu’yu öldüren tim elemanları, ikinci görevleri olan Mehmet Ali Birand’ı öldürmek için ülkemizden çıkış yapmamışlardır. TİM elemanlarının yaptığımız istihbarat neticesinde İsrail Hükümeti’nin Ankara Temsilciliği’nde kaldıkları tespit edilmiştir.”
Demek ki “Türkiye laiktir laik kalacak” işi değilmiş...
Demek ki cinayet anındaki ihbarlar doğruymuş...
Hani bir Danıştay saldırısı olmuştu.
Güpegündüz, hem de kameralar görüntü alamadığı bir sırada.
Katil rahatlıkla içeri dalıp murafaa yapmakta olan hakimlerin üzerine mermilerini boşaltıyor, aynı rahatlıkla sallana sallana kaçıp kayboluyor...
Arkasından yine aynı havalar:
“Türkiye laiktir, laik kalacak..!”
“Şeriatçılar İran’a..!”
M. Ali Ağca da sorgulama esnasında Abdi İpekçi cinayetini üstlendiğinden mahkum edildi. Ama yıllar sonra, cinayeti işlemediğini cezaevindeki bölmesinde bana anlattı...
Hatta cinayeti üstlenen şahıs ortaya çıktığı halde zamanaşımı nedeniyle üzerinde durulmadı.
Hain bir zihniyet aramızda...
Bir tarafta Ergenekon denilen örgüt, diğer tarafta kontrgerilla ile JİTEM gibi kuruluşların marifetleri kısmen de olsa ortalığa dökülünce kafalar iyice karıştı.
Şu anda öyle bir noktaya gelindi.
Kontrgerilla ve de PKK ilişkilerinden tutun da MOSSAD’ın İslam coğrafyasındaki işlevleri merkezinden sorgulamaya alınmalıdır.
Hatta geçmişteki MİT-Çakıcı-Yargıtay Başkanı ilişkileri de yeniden sorgulanmalı.
Telefonlara takılanlar deşifre edilmeli...
Kimin elinin kimin cebinde olduğunu bu halk bilmek zorundadır.
Değilse, karanlık tertipler aldı başını gidiyor.
Şimdiye kadar yapılanların sanığı irtica olunca yutuluyordu, ama şu anda odakların kirli çamaşırları ortalığı bulaştırınca artık yutulmuyor.
Halkımız nelerin döndüğünü anlıyor.
Türk ırkı ile Kürt ırkını kışkırtıp kapıştırmak isteyenler aynı çevrelerdir.
Bu bir Tanzimat oyunudur.
Ortadoğu’nun kaynakları Siyonizm’im tırnaklarıyla soyulmadıkça sonu gelmez...


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nusret Çiçek Arşivi