Ağca’nın tahliyesi bana neleri hatırlattı?
Sonradan söyleyeceğimi en baştan söyleyeyim de, hiç kimse “öküz altında buzağı aramaya” kalkışmasın... İnancım şudur: Her kim ki, bir “suç” işlemiş, adı “cinayet”e karışıp, elini kana bulamışsa, “ceza”sını çekmelidir... Hele de, “cinayet” işlemişse!.. Çünkü, mensubu olmaktan şeref duyduğum İslâm’da kural şudur: Allah’ın verdiği canı, ancak Allah alabilir... Bir insanın, bir başka insanı öldürmesi “bütün insanları öldürmek” gibidir... Bunu özellikle ifade ediyorum ki; Abdi İpekçi’yi öldürdüğü, Papa’ya “suikast girişimi”nde bulunduğu için, Mehmet Ali Ağca’nın eylemlerini tasvip ettiğim sanılmasın... Hayır!.. Hiçbir “katil”in cinayetini onaylamadığım gibi, Ağca’nın “cinayeti”ni ve “cinayet girişimi’ni de onaylamıyorum.. Ama, aynı Ağca’ya, sırf bir “solcu” öldürdüğü için reva görülen “zulüm”leri de tasvip etmiyorum...
AĞCA, KOZMİK BİR MUAMMA!
Malûm, Mehmet Ali Ağca, “30 yıllık hapis hayatı”nın ardından dün sabah saat 09.30’da “tahliye” edildi... Sincan F Tipi Cezaevi’nden çıkarılıp, saat 10.00’da GATA’ya getirilip, “muayene” edildi. Uzun süren bir muayenenin ardından, “askerliğe elverişli olmadığına” dair rapor verildi... Kısaca ifade etmek gerekirse, 52 yaşındaki Ağca, bundan sonra “askerlik” yapmayacak!..
“Cezaevinden tahliye” edilmesinin ardından, onu “görüntülemek” veya “ağzından bir kelime alabilmek” için “Türk ve dünya medyası”ndan oluşan gazeteciler ordusu, bir anlamda avuçlarını yalamak zorunda kaldılar!..
Çünkü Ağca, kayıplara karıştı!..
Bir “otel”e girdi, çıkmadı!.. Adeta “sır” oldu...
Sır olan, sadece Ağca’nın kendisi değil!..
“İpekçi cinayeti”nde aldığı rol de bir sır, “Papa’ya suikast girişimi”nde aldığı rol de!..
Kendisini yargılayan “İtalyan yargıç”ın; “25 yıldır birçok insan yargıladım... Birçok cinayeti aydınlattım... Ama Ağca gibi zeki ve onun gibi ketum birini görmedim” demesinden de anlaşılacağı gibi, Ağca, “çözülemeyen” bir kişiliğe sahip!.. Adeta, bir uçağın “kara kutu”su gibi!..
Kafasında, sürekli “senaryo” oluşturuyor!..
Öyle bir senaryo yazıyor ki; kafasında dolaşan “40 tilki”nin kuyruğu birbirine değmiyor!..
Söylediklerinin hangisi “gerçek”tir, hangisi “kurgu”dur, hâlâ çözülebilmiş değil!..
Hani, bir “kamyon arkası yazısı” vardır;
“Akıllı olup dünya ile uğraşacağına,
Deli ol, dünya seninle uğraşsın!”
Ağca, işte böyle biri!..
“Deli’yi oynayıp” bütün dünyayı peşinden koşturdu, 30 yıldır da koşturuyor!..
Dünya, hâlâ onunla uğraşıyor!..
Öyle ki;
Kendisine “3 milyon dolar” teklif edip, “cinayet ve suikast muamması”nı açıklığa kavuşturmasını isteyenler bile var!..
Bakalım, 20 Ocak’ta, yani yarın düzenleyeceği basın toplantısında konuşacak mı?..
Ya da, şöyle soralım:
“Popülist Ağca” mı konuşacak,
Yoksa “Kozmik Ağca” mı?..
Yıllardır yaptığı gibi; yine “oynayacak” mı, yoksa “gerçek”leri mi açıklayacak?.. Meselâ, “Abdi İpekçi cinayeti”nde sadece bir “tetikçi” midir, yoksa “plânlayıcı”lar arasında da yer almış mıdır?..
Eğer “tetikçi” ise, arkasında “kimler” vardır, “azmettirenler” kimlerdir?..
“Cezaevinden kaçması”nda kimler yardımcı olmuştur?.. Yurt dışına nasıl çıkmış, İtalya’ya kimler götürmüş, “Papa’ya suikast girişimi”ni kimler, nasıl ve niye tezgâhlamıştır?..
Bu suikast girişimini tezgâhlayanlar, gerçekten “Papa’yı ortadan kaldırmaya” mı çalışıyorlardı, yoksa “Papa’yı güçlendirmeye” mi?.. Bu tezgâhta, Bulgaristan’ın rolü nedir, İtalya’nın veya ABD’nin rolü ne?..
Ağca’yı “kullanan” kimdir?..
Bugün “manşet”te de dedik ya;
“Popülist Ağca özgür!..
Kozmik Ağca mahkûm!..”
Gerçek de böyle değil mi;
Ağca’nın bedeni özgür,
Ama sırları mahkûm!..
SOLCU MEDYANIN KAN DÂVÂSI
Olayın bir boyutu böyle... Gelelim bir başka boyutuna... En başta dedim ya; kim bir “suç” veya “cinayet” işlemişse, cezasını mutlaka çekmelidir...
Ama, “adil” olarak!..
Hani, “Anayasa’nın 10. maddesi”nde, kanunlar önünde “herkesin eşit olduğundan” ve “hiç kimseye imtiyaz tanınamayacağından” bahsedilir ya, bu “hüküm”den hareketle sormak istiyorum:
“Ağca’dan başka 30 yıl cezaevinde yatan bir başka mahkûm var mı?”
Daha açık soralım:
“Solcu bir mahkûm” var mı?..
Ağca, “solcu birini öldürdüğü” için bu kadar hapis yatarken, “sağcı” birini öldüren solcu birisi bu kadar ceza almış, bu kadar hapis yatmış mıdır?..
Öyle ya; bu ülkede birçok “sağcı” öldürüldü!..
Mesela Gün Sazak, meselâ Kemal Fedai Coşkuner, mesela Hamido...
Hele söyleyin “onların katillerini tanıyan” ya da “ne kadar hapis yattıklarını” bilen var mı?..
Bugün, “Abdi İpekçi cinayeti” denildiğinde, akla hemen Ağca gelir... Peki, “sağcıların katilleri”ni bilen, tanıyan, hatırlayan var mı?..
Eee, hani nerede 10. madde?..
Nerede adalet?..
Hiç şüphe yok ki;
“İpekçi”lerin, “Emeç”lerin, “Üçok”ların ve “Mumcu”ların sürekli gündemde kalmasını sağlayan “medya”dır!..
“Solcu” medya!..
Bu medyadır ki; sürekli “töre cinayetleri”nden söz ederler, “töre cinayetleri”ne karşı çıkarlar ama, “kendi maktülleri”ne sahip çıkmayı adeta “töre” haline getirmişlerdir!..
Bitmez-tükenmez bir “hınç” ve “kin”le, adeta “kan dâvâsı” güderler!..
Görünüşte “kan dâvâsı”na karşıdırlar...
Ama kendi yaptıkları, “kan dâvâsı gütmek”tir!..
Tabiî, “kendi maktülleri”ne!..
“Sağcı maktüller” umurlarında bile değil!
Sanki onlar “insan” değil!..
MUHSİN KAYA 26 YILDIR HAPİSTE!
Bilmem hatırlar mısınız; bir Muhsin Kaya vardı... “Ülkücü”ydü... 18 Aralık 1978’de, adı bir “cinayet”e karışmıştı!..
“26 yıldır cezaevinde” yatıyor, iyi mi?..
Dahası da var:
Ankara Haber Müdürümüz Yener Dönmez’in görüştüğü hukukçu İrfan Dönmez diyor ki;
“Ülkücü olan Muhsin Kaya. CHP İl Başkanı’nı öldürdüğü için 26 yıldır cezaevinde... Ne zaman çıkacağı hâlâ belli değil... Normalde cinayetten herkes 10 yıl yattı çıktı, bu adam 26 yıldır yatıyor... Geçen yıl dosyasına bakıldı, infaz savcısı hesap yapamadı!.. Yargıtay Genel Kurulu’na gönderildi ve orada 29 sene yatacağı söylendi... Aynı durumda olan solcular için Yargıtay Genel Kurulu’nun kararları var. 20 sene yatıp, çıkıyorlar. 20 seneyi bir gün geçsin, kıyameti koparırlar... Türkiye’de milliyetçilikten, Müslümanlıktan içeri düşmeyeceksin. Adama kan yuttururlar. Solculuktan içeri düşsen, 10 yıl yatıp çıkarsın.”
Yine Yener Dönmez’in görüştüğü Muğla Üniversitesi Öğretim Üyesi Yard. Doç. Dr. Selçuk Özdağ, çok daha ilginç şeyler söylüyor:
“Reşadiye katliamını gerçekleştirip, 8 askerimizi şehit eden PKK militanı gelse, suçunu itiraf etse, infaz yasasına göre 10 yıl yatar, çıkar. Ancak sağcılara gelince, bu böyle olmaz. Ağca olayına gelince, Ağca bir Sabetayisti (İpekçi’yi kastediyor) öldürerek Yahudileri karşısına aldı... Papa’ya suikast düzenleyerek de Vatikan’ı karşısına aldı.”
Acaba öyle mi?..
Ağca, gerçekten de bir “Sabetayist”i öldürdüğü için mi bunca zaman yattı?..
Bu mu eşitlik, bu mu adalet?..
HALUK KIRCI’YA 7 AYRI İDAM!
Bir soru daha soralım:
Sadece Muhsin Kaya değil, yıllardır hapiste yatan, bir de Haluk Kırcı var!..
Malûm, Haluk Kırcı, tarihe “Bahçelievler Katliamı” olarak geçen olayda “7 TİP’liyi öldürmek”ten, “7 ayrı idam cezası”na çarptırılmıştı!..
Hemen söyleyelim;
Türkiye’de, “7 ölüme, 7 idam” verildiğini gösteren başka bir örnek yok...
Ki, buna dönemin DSP’li Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk de şiddetle karşı çıkmıştı.
Kısa bir hatırlatmada bulunayım:
Tarih, 29 Ocak 2000...
Yer, Sarıyer Hakimevi...
Dönemin Adalet Bakanı sayın Hikmet Sami Türk, aralarında benim de bulunduğum 20-25 gazeteciye, “affa niçin taraftar olduğunu” izah etmeye, gazetecileri de “ikna” edip, desteklerini almaya çalışıyor...
“Cezaevleri doldu, taşıyor... Af çıkarıp, biraz rahatlatmak istiyoruz.”
Ama, “medya” aksini düşünüyor... O günlerde, “af çıkmasın” diye bastırıyor!..
Sayın Hikmet Sami Türk, eleştirilerin haksız olduğunu söyleyince, bir bayan meslektaş;
“Ama sayın bakanım, Haluk Kırcı’nın durumu özel değil mi?.. Onun 7 defa idamı gerekmiyor muydu?” diye soruyor...
Sayın Adalet Bakanı, bu “gerekçe”ye karşı bir başka gerçeği dile getiriyor!..
Belki de “ilk defa” söylüyor bunu ve diyor ki;
“Tamam. Haluk Kırcı Bahçelievler’de 7 kişiyi katletti... Ve siz, onun 7 defa idam edilmesi gerektiğini savunuyorsunuz... Peki, Adil Şahin gerçeğini niye görmezden geliyorsunuz?.. Adil Şahin de; 146. maddeden, yani anayasal düzeni cebren değiştirmeye kalkışmak suçlamasıyla yargılandı ve idama mahkûm oldu.
Haluk Kırcı’nın 7 kişiyi öldürdüğünden bahsediyorsunuz... Adil Şahin de, karakol basarak tam 8 eri katletmişti!..
Ama, Adil Şahin’e 1 idam cezası verildi!..
Sonra da 8 Nisan 1991’deki şartlı tahliyeden yararlanıp, 3 yıl sonra dışarı çıktı!”
Evet; bu olay “ilk defa” açıklanıyordu kamuoyuna... Belki hiç kimse bilmiyordu, ya da bilenlerin işine gelmiyordu...
İşte ben, sonraki yazılarımda, hep bu “çelişki”yi dile getirdim...
“8 askerin katiline özgürlüğün yolları, Haluk Kırcı’ya zindanlar!”
Hep sordum;
“Tek idamla yargılanabilmek için, bu ülkede asker katili veya solcu olmak mı gerekiyor?.. 7 TİP’linin canı, 8 askerden çok daha mı değerlidir?.. Haluk Kırcı’nın suçu ülkücü olmak mıdır?”
Ya da, öldürülen TİP’liler arasında bir “Sabetayist” bulunduğu için mi, hâlâ hapistedir Halûk Kırcı?..
Bu soruları sorarken, M.Ali Ağca’yı, Muhsin Kaya’yı veya Haluk Kırcı’yı savunduğum gibi bir sonuç çıkarılmasın!..
Ben, bir “durum tesbiti” yapıyorum.
Bir “çelişki”ye dikkat çekiyorum!..
Israrla soruyorum:
“8 askerin katili Adil Şahin, sadece 3 yıl hapis yatıp çıkarken, Ağca niye 30 yıl hapis yattı? Muhsin Kaya ve Haluk Kırcı niye hâlâ zindanlarda?!?”
Yoksa, suçlu olan bizler miyiz;
“Kan dâvâsı gütmediğimiz için!”
Dün, bunları düşündüm!..
===============
Başbağlar’a kör bir CHP’li!
CHP Grup Başkanvekili Hakkı Süha Okay; dün, “Madımak sanığı mahkûmlar”ın niye “F Tipi Cezaevi”nde değil de, Sivas’taki “E Tipi Cezaevi”nde yatırıldığını soruyordu... E Tipi Cezaevi’nde “koğuş” varmış da, bu mahkûmlar cezalarını “rahat” çekiyorlarmış!..
Dikkat edin, CHP’li Hakkı Süha Okay, “Madımak zanlıları” ile uğraşıyor... Ama, “Madımak’a misilleme” olarak gerçekleştirildiği söylenen “Başbağlar Katliamı”ndan hiç söz etmiyor.
Oysa, “derleme-toplama” da olsa, nihayetinde “Madımak’ın failleri” bulunmuş, hapse atılmıştır!.. Peki, “Başbağlar’da 33 kişiyi hunharca öldüren gözü dönmüş katiller” nerededir?..
Jandarmada “Suçlarını itiraf ettiklerini” ve Erzincan’da “tutuklandıklarını” biliyoruz... Peki, mahkemece “serbest” bırakılmalarının ardından, tekrar “tutuklanmaları” yönünde karar çıktığında, niye hiçbiri bulunamamış, daha da önemlisi; nereye kaçmışlar, kaçmaları için kimler yardımcı olmuş, onları kimler korumuştur?..
CHP’li Okay’ın;
Bunları “sorgulamak” yerine, Madımak zanlıları için, “Cezalarını niye koğuşta çekiyorlar” sorusunu gündeme getirmesi, “benim katilim iyidir” mantığından başka bir şey değildir!..
İşte bu “çifte standart” yüzündendir ki, CHP bir türlü iktidar olamıyor!..