Dost
“Dost bi-vefa, felek bi-rahm, devran bi-sükun;
“Dert çok, hemdert yok, düşmen kavi, tali’ zebun.” (Lütfen sözlüğe bakın).
Şairimiz Fuzuli böyle yakınmakta çok haklı...
Çünkü gerçek dost mumla aranıyor.
Dostlarımızın çoğu, onlara gösterdiğimiz dostluğun karşılığını veriyor sadece...
Oysa gerçek dost, dostluğu “Al gülüm-ver gülüm” açmazına tıkamayandır...
Siz küsseniz küsmeyen, kırsanız kırılmayan, darılsanız darılmayan, size rağmen sizi seven ve dostluğunu, şefkatini size verendir, dost.
Düşünür müsünüz lütfen: Saatinize bakmaksızın, vaktin geç olduğunu dikkate almaksızın yüreğiniz her daraldığında, ruhunuz her sıkıldığında arayabileceğiniz, hatta haber vermeden kapısını çalabileceğiniz kaç dostunuz var?
“Vakit geç oldu” demeyen, “Bu saatte bunlar konuşulur mu?” diye sızlanmayan, “Saatin kaç olduğundan haberin var mı senin?” diye yargılamayan, derdinizin mahiyetini sorgulamayan kaç dostunuz var?..
Kötü bir rüya ile yataktan fırladığınızda bile dertleşebileceğiniz “Rüya işte, amma da ciddiye aldın” demeyeceğine inandığınız, dostlarınızın sayısı kaç?..
Böyle tek bir dostunuz varsa bile bahtiyarsınız...
Zira umutlarınızın enkazı altında kalan emelleriniz ezildiğinde, dertler tespih gibi yüreğinize dizildiğinde tereddütsüz sığınabileceğiniz tek bir insan, sizinle çıkar ilişkisi içinde olan bir ordu insandan daha hayırlıdır.
Şu halde çevrenizin genişliğiyle değil, gerçek anlamda “dost”larınızın varlığıyla övünmelisiniz...
“Dost” kime mi derler?
Dost, dostun gözünden gönlünü okumasını bilendir...
Gönül dilini anlayabilendir...
Dostunun tüm dertlerini taşıyabilendir...
Soru sormadan dinleyen, söylenmeyen şeyleri bile kavrayabilendir...
Öyle bir dost ki, her an haşmetli ve sabırlı bir duruşla sizi beklediğine inanmalı ve güvenilebilirliğini test etmeye ihtiyaç duymadan kendinizi ona çözebilmelisiniz.
Duygu sarmalına dolaştığınızda, hicran sağanağına tutulduğunuzda, acının her çeşidi dolu gibi yüreğinize yağdığında, ruhunuzun rüzgârı sert poyraza çevirip fırtınanın en acımasızı ile savrulduğunda sığınabileceğiniz bir sığınaktır, dost.
Dost, yürek bahçenize kök salmış bir çınardır...
Her zaman orada olduğunu, her an sizi beklediğini hissedersiniz.
Her ihtiyaç duyduğunuzda bu çınarın gölgesine sığınır, hayatın üzerinize yağdırdığı sağanak yağmurdan, yüreğinize savurttuğu korkunç tipiden kurtulursunuz.
Hep söyleyecek sözü, verecek tesellisi, sizi yatıştıracak şefkati ve yeniden dirilişinizi gerçekleştirmek için ihtiyaç duyduğunuz derin sevgisi vardır.
Dostunuz ille yanınıza gelerek değil, bulunduğu yerden de sarmalar sizi...
Bazen yumuşak bir ses, bazen sevecen bir nefes, bazen müşfik bir mesaj, bazen yatıştırıcı bir not, bazen de yapıcı bir eleştiri girer hayatınıza...
Her cümlesi yaralı kalbinize, incinmiş duygularınıza, kanayan yaranıza merhem olur...
En mahrem sırlarınızı alır, içinde saklı “sırküpü”nde muhafaza eder.
Bazen de “dost acı söyler!” deyişine sığınıp, kimsenin söylemeye cesaret edemediklerini söyler size...
Ona kırılamazsınız; bilirsiniz ki söylediği her söz, yaptığı her eleştiri sizin hayrınızadır...
O aslında sizi düşünmekte, daima iyiliğinizi istemektedir.
Şu dalkavuklar dünyasında ona rahatça güvenebileceğinizi bilmenin huzurunu yaşarsınız.
Başarısız olduğunuzda sizi teselli eden sözleri, çok başarılı olup herkes tarafından alkışlanırken, başarının ve başarısızlığın aslında kahpe olduğunu, her ikisini de aynı soğukkanlılıkla karşılamak gerektiğini sadece ondan duyarsınız.
Başarısız olmanız halinde, “dost” zannettikleriniz sırtlarını çevirirler; sadece o kalır geriye, sadece o verir zamanını size.
Baş başa iken size kızsa da, kalabalık içinde övdüğünü, size yönelik tüm şimşekleri göğüslediğini bilirsiniz.
Teklifsiz tekellüfsüz kefil olur hatalarınıza...
Sizi sizden bile iyi tanır...
Ne zaman gözleriniz bulutlansa o ağlar sizin yerinize...
Bu sorunu da “birlikte” aşacağınızı fısıldar, kulağınıza.
Sizi rahatlatır, yeniden umutlanmanızı ve o umut içinde tekrar ayağa kalkmanızı sağlar.
Ve yine sen denendiğinde...
Ve yine kalbin daraldığında...
Ve yine bütün kapılar yüzüne kapandığında...
Ve yine ne yapman gerektiğini bilmediğinde...
Sığınırsınız Ona, yalnız Onda teselli bulursunuz.
Yüreğiniz avucundaymış gibi okur sırlarınızı.
Eğer insanlar arasında yoksa böyle biri, siz yine de hüzünlenmeyin...
“Dost istersen, Allah yeter!” deyin.
O dinler bütün sızlanışlarınızı...
Bütün dualarınıza cevap verir...
Bütün çözümsüzlüğünüzü çözer...
Tıkanmışlıklarınızı açar...
Yol gösterir size...
Ona dayanın, Ona sarılın...
O yılmaz ve yıkılmaz tek dosttur!
“Dünya gamından geçip, yokluğa kanat açıp,
“Şevk ile hemdem uçup, çağırayım Dost, Dost.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.