“Derilerimize bak!..”
Çankaya Köşkü’ndeki “övünç madalyası” töreninde ben de vardım; hüznü ben de yaşadım.
Bir an “O baba” oldum;
Cumhurbaşkanı’nın önünde yere yığılan; “Şehit Babası!..”
•
Devlet bana “madalya” veriyor;
Oğlum, “derin terör”ün “kurbanı” oldu diye.
Övünç madalyası.
•
Bunları düşünürken titriyordum,
Ruhumun “Baba” tarafı ezilirken…
“Kadın feryatları” çınlatıyordu kulağımı…
Baktım; koltuklara yığılmış “Şehit anaları.”
“Ahhh” dedim içimden;
“Bir de sizi örtülüsünüz diye yemin merasimlerine almazlar!..”
Haydi sizi aldılar diyelim yaşınıza hürmeten; kızınızı almazlar!..”
•
O sahneleri hatırladım;
“Parmaklıklar ardında!..”
O fotoğraflar;
Torununun, oğlunun yemin merasimini izlemek için 700 kilometreden gelmiş “sakallı dedelerin”, “örtülü anaların” demir parmaklıklar ardındaki hüznünü!..
•
Analar, babalar perişan…
Bütün salon ağlıyor…
Gözyaşı sel; ben de tutamadım kendimi…
Resepsiyon salonuna geçtik; Cumhurbaşkanı fevkalade üzgündü…
Gözleri nemli;
“Bir tek şehit daha olmasın, bütün maksadımız bu... Başkaları bu acıları yaşamasın” dedi.
Cumhurbaşkanı’nın konuşmasını sürdürdüğü esnada yavaş yavaş uzaklaştım bölgeden…
Sayın Gül ile değil; şehit anne ve babaları ile konuşmak istedim de ondan…
•
Gün onların günüydü; onlar taltif ediliyordu göz kırpmadan evlat verdikleri için.
Gittim yanlarına, selam verdim…
Ne düşünüyor; neler hissediyorlardı?..
Beklemediğim cevaplarla karşılaştım…
Bir yakın mesela, dedi ki bana;
“Derilerimizin rengine bak!..”
•
Baktım…
O devam etti:
“Birilerinin derilerine benziyor mu?..”
Benzemiyor!..
•
“Nasıl benzesin ki…Biz güneş altında yanmışız!.. Tarlada yanmışız, inşaatlarda yanmışız!.. Bizim evlatlarımız da, askerlik çağına ‘yana yana’ gelmişler!.. Hiç bolluk görmemişler; hep sıkıntı çekmişler!..”
•
Başım önde düşünüyordum, karşımdaki “ağabey” sözlerinin devamını şöyle getirirken;
“Askere gidene kadar yanıyor; askerde -vatan sağolsun- yine yanıyor!.. Ve biz buralarda tekrar tekrar yanıyoruz!.. Kavrulduk beyim!..”
•
“Hep biz... Hep biz... Biz yanıyoruz!..”
•
Çanakkale’de “siz” yanmıştınız!..
Kurtuluş Savaşı’nda da yanan sizdiniz!..
•
İlk Meclis’i siz kurdunuz!..
Cumhuriyet’i de öyle!..
Ya sonra…
Sonrası mı?.. Yanmak işte!..
Savaşta ve sulhte!..
•
Bir tuhaf oldum…
“Ağabey”in derisine baktım uzun uzun…
Sonra… Gazilerin derilerine…
•
Evet Güneş herkes için doğuyor…
Herkes için doğuyor da…
Hep “Mehmet Efendi” ile “Ayşe Teyze”yi yakıyor!..
Bizi yakıyor!..
•
Peki ne olacak?..
Dedi ki “ağabey”im;
“Çaresi yok!.. Bu PKK denilen birilerinin maşası!.. Öldür öldür bitmez!.. Bitmeyecek!..”
•
- Ya nasıl bitecek?..
“Kazana kazana bitecek!..”
- Yani?..
“Gençlerimizi kazanacağız!.. Kürt gencini PKK’ya bırakmayacağız!.. İnşallah artık yanmayacağız!.. Bizden sonrakilerin derileri böyle kavrulmayacak!..”
(Âmin!)