İpekçi cinayetinden bir hafta önce
Etraf Gazetesi'nin 24 Mart 1979 tarihli nüshasından bir haber okuyoruz. Savcı Doğan Öz'ün katledilmesiyle ilgili yıldönümü haberine önemli bir ihbar eşlik ediyor.
Etraf Gazetesi, Kontrgerilla ile ilgili ilk resmi raporu hazırlayıp Başbakan Bülent Ecevit'e sunan Ankara Savcı Yardımcısı Doğan Öz cinayetinin perdesini aralamaya çalışırken, daha çok ses getirecek bir cinayetin de haberini veriyor. Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdi İpekçi'nin bir hafta içinde öldürüleceğini bildiren haber, sonraki süreci de ayrıntılarıyla anlatıyor. Gazetenin iddiasına göre cinayet sanığı yakalanacak ama emniyetteki sorgusu yarıda kesilerek sıkıyönetim komutanlığına götürülecek. Gazete, katilin ülkenin en iyi korunan askerî cezaevinden kaçırılarak yurtdışına çıkarılacağını ve Roma'da Papa'ya suikastta bulunacağını da savunuyor. Katilin 30 yıl sonra kahramanlar gibi tahliye olacağını da ekliyor. Askerî ve sivil yetkililer gazeteye tepki göstererek, bu kadar saçma ve hain plan olmayacağını bildiriyor. Yetkililerin açıklaması özetle şöyle: "Söz konusu iddiaları ciddiye alarak üzerinde yorumlar yapılmasının ve bilgi kirliliği yaratılmasının; özellikle toplumumuzda tedirginlik yaratmak isteyenlerin amacına hizmet edeceği değerlendirilmektedir."
Yukarıdaki haber tamamen kurgu, böyle bir gazete ve haber yok. Ama maalesef olayların tamamı gerçek. Kontrgerilla hakkında başbakana rapor yazan Savcı Doğan Öz katledildi. Bir yıl sonra gazeteci Abdi İpekçi benzer bir cinayete kurban gitti. Ve süreç aynen yukarıdaki gibi yaşandı. Elimizde bir zaman makinesi olsaydı ve o günlere gidebilseydik. Etraf diye bir gazete çıkarıp bildiklerimizi yazabilseydik. Bugün Balyoz Eylem Planı haberlerini yayınlayan Taraf Gazetesi'nin aldığı tepkileri alırdık. Zaten tırnak içinde verdiğim bölüm Genelkurmay Başkanlığı'nın açıklaması.
Söz konusu planın hazırlandığına dair Taraf'ın elinde ciddi belgeler var. Bu yetmiyor; önce suçlanan emekli General Çetin Doğan tevil yoluyla ikrarda bulunarak 'iç tehditlere karşı adı geçen türde harp oyunu ve plan tatbikatları' yaptırdığını itiraf ediyor. Genelkurmay Başkanlığı yazılı açıklamayla söylenen tarihte 'dış tehditlere yönelik' Plan Semineri icra edildiğini kabul ediyor. Açıklamaların kendi içlerinde ve birbiriyle çeliştiği noktalar var. En önemlisi iç tehdit-dış tehdit farkı. Taraf da elindeki belgenin seminer kılıflı olduğunu kayıtlara geçirmişti. Semineri doğrulayan Karargâh'ın, içerikle ilgili tavrı çok net değil. İzaha muhtaç diğer unsur 'senaryo' diye küçümsenen ve meşrulaştırılmaya çalışılan şeylerin yaşanan hayatla örtüşmesi. Mesela dost kuvvetler olarak sayılan gazeteciler arasına neden yanlışlıkla diğer cepheden bir isim yazılmıyor? Tersi de geçerli, tutuklanacak gazeteciler listesi içine neden Süheyl Batum gibi isimler hataen girmiyor?
Belgeleriyle ortaya konulan iddiaları 'saçma ve salakça' diye niteleyip sıyrılmaya çalışanlara şunları sormak hakkımız: 1 Mayıs 1977'de Taksim Meydanı'nda yaşananların, Sivas katliamının, Gazi Mahallesi provokasyonunun ve Danıştay saldırısının makul bir izahı var mı? Seçimle gelen Başbakan Menderes ve iki bakanını idam etmenin makul sebeplerini sayar mısınız? Üç gün devam eden Kahramanmaraş olaylarına Başbakan Bülent Ecevit'in talimatına rağmen müdahale edilmemesini açıklayabilir misiniz? Dönemin Genelkurmay Başkanı Kenan Evren'in 'yeterli askerimiz yok' bahanesini aklın süzgecinden geçirebilir misiniz? Son soru: Milleti hâlâ bunlara inanacak kadar saf mı zannediyorsunuz?