Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Elli Yıldır Darbe Korkusuyla Yaşamak

Elli Yıldır Darbe Korkusuyla Yaşamak

“Darbecilerin de, darbeleri destekleyenlerin de, yanlarında yörelerinde bulunanların da, seslerini çıkarmayanların da, bu işten nemalananların da hepsinin Allah belasını versin, sürüm sürüm süründürsün, gün yüzü göstermesin ve bütün insanlığa rezil rüsvay etsin.” Amin.
Beddua iyi değildir amma böyle bir duaya da “âmin” dememek olmaz. Bedduaya muhatap olanların din ile araları iyi olmadığından, onların dua ve beddua ile ilgileneceklerini sanmıyorum. Yani aldırış etmezler. Aldırış edecek olsalar, zaten Müslüman bir halka karşı böylesine kin ve öfke besleyip, akıllarına estikçe darbe planı yapmazlar.
Benim akranım olan nesil, elli yıldır darbe korkusuyla yaşıyor. Bir yaşındaymışım, 1960 darbesi olmuş. Ateşli bir hastalığa yakalanmışım, hastaneye götürmüşler fakat hastanede kimse yokmuş. “İhtilal oldu, sokağa çıkmak yasak” emri üzerine, hastaneye gelen olmamış. Koca ilçede duyulan tek ses, benim çıldırasıya feryatlarımmış.
Çaresiz dönmüşüz köye. Herkes öleceğime inanmış. Bir tek anam inanmamış ve nereden bulduysa, bulmuş; hiç bilmediği halde, deneme yanılma yoluyla bana penisilin iğnesi yapmış. O gece sabaha kadar başımda nöbet tutmuş. Ölmemişim. Sabah bir iğne daha yapmış, üç gün sonra düzelmeye başlamışım. İşte o gündür bugündür, Elhamdülillah kolay kolay yatağa düşecek hasta olmadım ve hastane kapıları en az uğradığım yerlerdendir.
Yıl 1970’lerin başıydı. Ankara’da hava karanlık ve kirliydi. Gençliğimin baharındayım, ülkemi ve insanlarımı tanıyor, büyük adam olmak için okullarda okuyoruz. Çocukken pek kavrayamadığım darbe söylentilerini bu sefer canlı yaşıyor ve bugünkü darbecilerin o günkü baba ve dedelerinin gözü dönmüş hallerini görüyordum.
12 Mart 1971 muhtırasında 13 yaşındaydım ve yarına “umutla” bakmak istiyordum. Umutlarımı söndürdüler, başımı öne eğdirdiler, milleti ürküttüler, korkuttular. Ben de onlara ayak uydurdum. Alnımızı açıp, göğsümüzü kabartamadık. Bugünkü gibi yine CHP ve onların familyası görevdeydi. Görülüyor ki malum zihniyet hiç değişmemiş, elli yıldır aynılar.
O yıllarda istikrar lafını yeni yeni duyuyordum ama “Memlekette huzur ve güven kalmadı, bu ihtilalciler hiç mi hükümet beğenmezler, kıyamete kadar iktidarda hep CHP’mi kalacak” sözleriyle birlikte; “CHP’nin halk iradesiyle asla ve kat’a iktidara gelemeyeceğini, gelirse ancak askeri bir darbeyle geleceğini” işitiyordum.
Yetmişli yılların ortalarından sonra kendimi öğrenci olaylarının içinde buldum. Şiddete karşıydık ve şiddet olaylarının içinde değildik fakat nedense hedefteki gençlik de bizdik. Meğer bizi de anarşiye sokmak istiyorlarmış. Ülkücü kanat, solcu kanat birbirini vurup kırıyor, ölümler kol geziyor, biz ise şiddetten uzak; barış isteyen, ülkesine ve milletine sahip çıkan gençlik olarak, suçsuz yere armut gibi toplanıp takip ediliyorduk.
Böylesine karanlık ve kirli ortamlardan sonra 1980 darbesini kucağımızda bulduk. Suçlular dışarıda fink atarken, olayların yanından bile geçmemiş binlerce genç, derdest edilip, suçsuz yere aylarca yıllarca süründürülüyordu. Darbeciler kendi kendilerine ürettikleri senaryoları bulamayınca sıkılmış limona çevirdikleri gençleri kapıya bırakıveriyorlardı.
Uzatmayalım, ülkemiz ve halkımız, Özal döneminde az biraz rahat ettikten sonra bu sefer de hazırlığı, uygulanması ve sonrası ile 28 Şubat gelip dayandı kapıya. Bu zaman içerisinde darbe endişesi ve korkusuyla yaşadık, yaşatıldık ama direndik, ayaktaydık, hiçbir tehdidi yemedik, yutmadık fakat topluma zerk edilen korkuyu da silip atamadık, attıramadık.
28 Şubat zulmünden sonra darbeciler kadar tehlikeli ve ülkenin geleceğini karartan, Bahçeli, Yılmaz ve Ecevit hükümetleriyle daha berbat bir Türkiye gördük. 2002’den sonra halkın; “Yeter söz milletin” toparlanmasından sonra ise işte olanlar ortada. 50 yaşındayım ve 50 yılım sıkıntıyla geçti. Yetmez mi yahu yetmez mi? Allah bir kere değil, bin kere belanızı versin. “Tavuğunuza kışt, köpeğinize hoşt” diyen mi var, ne istiyorsunuz hâlâ bu milletten?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi