Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Fantastik mehdiler

Fantastik mehdiler


Mehdi meselesi hadisler yoluyla subut bulmuştur. Hatta kimi Şii uleması Kur’an-ı Kerim’de bu meseleye dolaylı atıflar olduğunu ileri sürüyorlar. Sıfat ve umumiyet nevinden elbette her şey söylemek mümkün. Lakin Mesih meselesinde olduğu gibi mesele çok boyutlu ve onun ötesinde müteşabihat arasındadır ve tayinde yanılma payı vardır. Ancak gerçeği, tahakkukundan sonra yakinen bilinebilir. Aksi takdirde, yanılma payı mümkün ve belki de yüksektir. Günümüzde kimileri ya Mehdi’nin sözcüsü gibi davranıyor ya da bizzat Mehdi imiş gibi pozlar ve tavırlar içine giriyorlar. Dolayısıyla günümüzde bolca iddia makamında kendinden menkul mehdiler bulunuyor. Mehdiliklerini, zorlama ve tevil yoluyla doğrudan veya dolaylı olarak ilan ediyorlar. ‘İstim veya icraatlarım arkadan gelir’ diye kendilerine teselli veriyor ve de işin hakikatini sulandırıyorlar. Maalesef bu iddia makamında olan zevat zihinlerin bulanmasına ve toplumsal kargaşaya neden oluyorlar. Halbuki, Mehdi’nin belki de birinci vazifesi kargaşaya son vermektir. Mehdi anlayışında iki tarz vardır. Bu tarzlardan birisi Sünni diğeri de bid’i anlayıştır. Sünnete uygun anlayışa göre Mehdi portresi salih bir kuldur ve onun ötesinde insanların da tensibiyle birlikte ıslaha yönelir ve muslih olur. Salih insan insanların kendisini ataması yani otorite olmasıyla birlikte zulüm ve mezalimi ortadan kaldırmaya çalışır ve İslam dünyasının perişan ve dağınık halini toparlar. Belki bu anlamda Kudüs’ün fatihi olur. Bir de buna mukabil bid’i ve batini Mehdi tasavvuru ve anlayışı vardır ki sünnetullahı tatil eden ve aklı örten bir anlayıştır. Bu batini Mehdi tasavvurları aynı zamanda fantastik mehdi anlayışlarına tekabül etmektedir. Zira sünnetullahı aşarak aklın sınırlarının da dışına çıkmış olur.
¥
Bu veya çakma Mehdilik anlayışında tekellüf, zorlama ve kurgulama vardır. Ve bu halleriyle söz konusu Mehdi taslakları ve adayları toplumun zihnini bulandırır ve kargaşaya neden olur. Bu yönüyle de, Mehdi’nin zıddını çağrıştırır. Nasıl iddia makamındaki Mesih’ler anti Mesih veya Deccal ise sahte veya isabetsiz mehdiler de İmam Rabbani’nin bahsettiği ve uyardığı Mehdicilik hastalığının tezahürleridir. Bu ruşeni veya batini Mehdiler, İmam Rabbani döneminde de epey velveleye neden olmuşlardır. İslam tarihindeki en büyük sapma çığırlarından birisini Mehdicilik çığırları ve cereyanları oluşturmaktadır. Bu hakikatine mani olmasa bile ihtiyata davet eden bir haldir. Son sıralarda kimileri Mehdi adına hoyratça konuşurken kimilerine de bizzat kendi mehdiliklerine işaret etmektedirler. Bu bağlamda, İsmail Çetin Hoca kimilerinin Ayetullah Humeyni’nin mehdiliğine inandıklarını, lakin yanıldıklarını ve isabet kaydedemediklerini söyler. Zaten Ayetullah Humeyni hakkında Mehdi yakıştırması veya tasavvuru bizzat temsil ettiği anlayışa terstir zira onların benimsedikleri Mehdi, Hasan Askeri’nin oğludur. Son sıralarda Mehdilik meselesi Türkiye’de de gündemi meşgul ediyor. Bu bağlamda, ‘el Kaide unsurlarına karşı’ polis operasyonlarında müteferrik gruplara baskınlar yapıldı ve bazı tutuklamalar gerçekleştirildi. Bu tutuklamaların ardından, Kanal D gibi kimi kanallar tutuklananlardan en azından bazılarının Bin Ladin’i Mehdi telakki ettikleri yönünde bir habere yer verdi. Bizzat Bin Ladin’in böyle bir iddiaya sahiplik ettiğini bilmiyoruz. Kanal D’nin söz ettiği gruplar gerçekten de buna inanıyorlar mı? Bunu da, bilmiyoruz. Lakin böyle bir durum varsa bile bu ancak ‘şeyh uçmaz müridi uçurur’ çerçevesinde olmalıdır.
¥
Bu hastalık sadece bize mahsus değil elbet. İddialara göre, 2004 yılında Sa’de vilayetinde Yemen kolluk güçleriyle çarpışırken vefat eden Hüseyin Husi hakkında da taraftarları Mehdi olduğunu ileri sürüyorlar. Zeydiler, İsna Aşeri olmadıklarından onlara göre Mehdi elbette ki on ikinci imam değildir. Bundan dolayı yani onların anlayışına göre, Ehl-i beyt mensuplarından birisi pekala Mehdi adayı olabilir. Lakin ölmüş birisinin geri geleceği inancı olan ricat ilk Şii ayaklanmalarından sonra vefat eden bazı kimseler için de gündeme getirilmişti. Gerçekten de kimi Husiler buna inanıyorlarsa, demektir ki onlar tarihin izini sildiği yanlışlara yeniden geri dönmüş oluyorlar. Yemen yönetimi, Husilerin geleneksel imamet kurumunu ihya etmek istediklerini ileri sürüyor. Kimileri de -belki düşmanları da olabilir- Husilerin, Hüseyin Husi’nin mehdiliğine inandıklarını söylüyor. Gerçekten de bu bir yakıştırma değilse vahim bir durumla karşı karşıyayız demektir. Benzeri iddialarla iltisaklı olarak anılan Türkiye’deki bazı zümreler de İsrail’den gelen misafirlerine Süleyman Mabedini birlikte inşa etme teklifinde bulunuyor. Bütün bunların çaresi, aslında İslam’ın safi kaynağına dönmek ve dünyevi rekabetten olduğu gibi uhrevi rekabet ve çekişmelerden de kaçınmak ve dini Allah için halis kılmaktır. Yoksa kurgu ve zorlama ile çıktığımız yolun sonu hayal ettiğimiz noktaya varmayacak, aksine cadde-i kübranın dışındaki tali yollardan birisi haline gelerek; bizi hakiki yolumuzdan da saptıracak ve koparacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi