Serdar Arseven

Serdar Arseven

Bağırmayınız Sayın Başbuğ!..

Bağırmayınız Sayın Başbuğ!..

Sayın Paşam;
Lütfen bu aziz milletin karşısında bağırmayınız, kürsü dövmeyiniz!..
Sizler; bizler gibisiniz.
Milletin efendisi değil, hizmetkârısınız...
Müstahdemisiniz.
Aramızda hiçbir fark yok.
Sokaklarımızı temizleyen bir çöpçü kardeşimizin görevi ne kadar mühimse, sizinki ve bizimki de ancak o kadar mühimdir.
O çöpçü kardeşimiz, sizleri ve bizleri görevlendirmiştir.
Biz de onu görevlendirdik.
Abartmamak gerek, bir iş bölümü bu!..

Herhangi bir devlet memurundan farkınız; dışarıdan gelecek tehditlere karşı bizi korumanız için “emanet” ettiğimiz silahları, Meclis’in emri doğrultusunda kullanma ayrılacağına sahip olmanızdır.
Başka bir farkınız yoktur!..
Türkiye’yi düşman işgalinden yalnızca siz kurtarmadınız.
Siz; Gaziantep değilsiniz, Kahramanmaraş, Şanlıurfa değilsiniz.
Kastamonu değilsiniz.
Düşmanı yurttan kovan bu aziz milletti ve O’nun emrinde evet; “Allah Allah” nidalarıyla düşman üzerine atılan kahraman askerimizdi.

Dün dediniz ki;
“.. Biz askere ne dedirtiyoruz biliyor musunuz? Allah, Allah diye asker taarruz ediyor. Şimdi ben sizlere soruyorum, vicdansızlara soruyorum. Allah, Allah diye askerine hücum ettiren bir ordu, nasıl Allah'ın evi camiye bomba attırmayı düşünür!..”

Hayır, ordu “Allah’ın evi” camiye bomba attırmaz!..
Kimse kendisini “ordu” yerine koymasın!..
Ordu böyle şeyler yapmaz…
Ama “ordudan birileri” yapabilir!..
Ordu’dan birileri demokratik sistemin dibine dinamit de koyabilir!..
Ve “Netekim” koymadı mı?..
Askerimizin kafasına çuval geçiren alçak Amerikalıların; bir zamanlar “Bizim çocuklar başardı” diyerek işaret ettikleri, memleketin en az 50 yıl geriye gitmesine sebep olmadı mı?..
Bu milletin gözünün içine baka baka; “İstiklal Şairimize” hakaret eden o zât; (bir zamanlar) kahraman ordumuzun generalleri arasında değil miydi?..
“Üç beş kızın baş örtmesini”, “ilahi okumasını”, “Kutlu Doğum etkinliklerine katılmasını” bile “tehdit” olarak değerlendiren o zihniyet, çok mu gerilerde kaldı?..
Torununun yemin merasimine büyük bir heyecan ve aşkla gelen 80’lik dedeyi, “sakallı olduğu için” demir parmaklıkların gerisinde ben mi ağlattım?..
GATA’ya “Gazi evladını, kardeşini” ziyaret için giden başörtülülerin kılık kıyafetinde “düzenleme yapma” emrini ben mi verdim?..
Genelkurmay Başkanlarından, Kuvvet Komutanlarından defalarca “ödül” almış ordu mensuplarını; “disiplinsizlik” gibi “kanunlarımızda” olmayan bir kavrama yaslanarak “yargısız infaza” tabi tutan ben miyim?..

Hayır, benim ordum “din düşmanı” değildir…
Ancak, her kurumda olduğu gibi benim ordumda da “Din’e yan bakanlar” olmuştur!..
Olmaktadır.

Sayın Paşam;
“Mescidlerde, camilerde” buluşmayabilirsiniz…
“Hukuk devleti” çatısı altında buluşmaya mecbursunuz bizlerle.
“Balyoz Darbe Planı”nın kamuoyuna yansıyan bütün ayrıntıları; tarihleri, bağlantıları, Ergenekon iddianamesiyle paralellikleri vs. ne kadar “anlamlı” olursa olsun; birer “iddia”dan ibarettir…
Yani…
“Bağımsız, sivil yargı” organları nihai kararını verinceye kadar bu konuda “Kesinlikle böyle olmuştur, yazılanlar, noktası virgülüne doğrudur” türünden bir kanaat belirtmek yanlıştır.
Bunun gibi;
Genelkurmay Başkanı olarak; bu tür iddiaları ortaya atanları lânetlemeniz de son derece yanlış bir tutumdur.
Ve suçtur!..
Konu hakkında Savcılığın açtığı bir soruşturma var…
Yargı süreci işliyor…
“Belgeler”in, “ses kasetleri”nin “takviyeli” olup olmadığı nasıl olsa ortaya çıkacak…
“Ordu böyle şeyler yapmaz” demek suretiyle; haklarında “korkunç darbe planları” yaptıkları yönünde iddialar bulunan kişilerle ordumuzu özdeşleştirmeniz isabetli bir tavır mıdır?..
Daha önce; silahları ‘boş boru’; belgeleri de ‘kâğıt parçası’ olarak nitelendirdiniz.
Lâkin gelişmeler, sözlerinizi maalesef onaylamadı.
“Yargılamaların sonuçlarını beklemeden açıklama yapmanızdan dolayı” imaj kaybına uğradınız.
Dün ifade ettiğiniz gibi Paşam…
Lütfen; “Geçmişten ders alınız!..”

Bir sorunuz var:
“Bu darbe iddialarının, darbe ile ilgili iddiaların devamlı gündemde kalmasından kim menfaatleniyor? Bunu da sormak benim hakkım. Ben, Silahlı Kuvvetler olarak bundan rahatsızlık duyuyorum. Türk milletinin de rahatsızlık duyduğu kanaatindeyim. O zaman kim bundan menfaatleniyor?..”
Fevkalade sorunlu bir soru.
“Ergenekon yargı süreci” devam ediyor; Türkiye “darbe” iddialarından kurtulmak için bu süreci sağlıklı bir şekilde nihayete erdirmek durumunda.
Ortada “Anayasal düzene karşı silahlı eylem” iddiaları varsa ve bu iddiaların “boş” olmadığını düşündüren bir ton belge ortalıkta dolaşıyorsa…
Hiç kimsenin “göz yumulsun” deme lüksü yoktur.
“Darbe iddialarından” biz de rahatsızlık duyuyoruz…
“Hastalıkla mücadele”nin yolu “görmezden” gelmek değil, tedavi etmektir.
Tedavinin ilk adımı da “teşhis!..”
ALLAH RAHMET EYLESİN
Memur-Sen Genel Teşkilatlanma Sekreteri ve Diyanet-Sen Genel Başkanı Ahmet Yıldız’ın vefatını teessürle öğrenmiş bulunuyorum.
Allah rahmet eylesin.
Sevenlerine sabır versin.
Yıldız için, kısmetse bugün, Ankara Kocatepe Camii’nde ikindi namazını müteakip cenaze namazı kılacağız.
Ne mutlu, bu Müslüman milletin kalbinde taht kurarak gidenlere.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi