Türk Silahlı Kuvvetleri’ni kimler yıpratmıyor?
“Kimler yıpratıyor” deseydik daha kolaydı aslında. Küçük bir kısım darbeci ve şakşakçılarından başka Silahlı Kuvvetlerimizi yıpratan hiçbir kesim yok çünkü. Halk olarak ordudan darbe değil, millete ve devlete hizmet bekliyor, bu sebeple de sahip çıkıyoruz.
Milletimiz nasıl bir ordu istediğini çok iyi biliyor ve “kurumların kişilerle kaim olmayacağına” inandığı için de orduya göz bebeği gibi bakmaya devam ediyor. Malum cuntacılar, darbeciler ve onları destekleyen CHP çevreleri, ne kadar çaba harcarsa harcasınlar, orduyu halkın gözünden düşüremeyeceklerdir.
Türkiye’nin geneline baktığımızda net olarak şu fotoğrafı görmek mümkündür. Bir kere ortada darbeciler ve onları destekleyenlerin dışında her türlü darbeye karşı duran yüce bir millet var ve ülke nüfusunun yüzde doksanını teşkil etmektedir.
Hemen soralım: “Peki, öyleyse neden bu kadar azınlık darbeciler böylesine korku ve dehşet saçıp milleti ürkütüyor?” Cevap çok basit: “Elleri taşın altında olmadığı için. Ülke yansa bir oturumluk minderleri olmadığı için. Her halükârda kârlı çıkacaklarına ve imtiyazlarının süreceğine inandıkları için.” Daha başka sebep aramaya gerek var mı?
Şimdi de şu pencereden meseleye bir bakalım. Bu ülkede darbe zihniyetlilerin çocukları ve yakınları, darbeye karşı gelenlerin çocukları gibi askerlik yapar mı? Darbecilerin, cuntacıların ve benzeri diğer oluşumların içindeki insanlar; ekonomik, sosyal ve siyasal olarak, imtiyazlı ve halktan uzak kişiler değil midir? El cevap; “Evet öyledir.”
Kendileri seçkin ve imtiyazlı olunca, çocukları senin benim çocuğum gibi ülkesine ve milletine hizmet eder mi? Nereye gönderilirse orada askerlik yapar mı? Şimdiye kadar sıradan bir vatandaşın çocuğu gibi askerlik yapanları görülmüş müdür? El cevap; “Görülmemiştir.”
Bu şartlarda bir elleri yağda bir elleri balda insanlar darbe heveslisi olmayacak da ben mi olacağım? Darbe istemeyen halkımız için sadece ordu değil, devletin bütün kurumları kıymetlidir. Darbe istemeyen milletin inanç listesinde; “Devletin malı yetimin malı” ilkesi vardır ve bu nedenle; “Allah devlete ve millete zeval vermesin” diye dua eder.
Darbecilerde; “insaf, merhamet ve vicdan” müessesesi çalışmadığı gibi, önlerine geleni yakıp yok edebilir. Ama darbecilerden yana olmayanların; “merhameti, şefkati, vicdanı, insafı, dini motiflerle” örüldüğü için; “vatanına, milletine, bayrağına” zarar gelmesin diye “ya sabır” çeker, yeri ve zamanı geldiğinde reyiyle sabrının meyvesini toplar.
İşte esas problem burada yatmaktadır. Darbe istemeyen halkımız; her türlü tehdide rağmen, devletin ve milletin selameti için seçimlerde bunlara ders verdiği halde, dersini almayanlar, “bencilce ısrarlı inatlarıyla” halkımızın nezdinde “Peygamber Ocağı” dediği Türk Silahlı Kuvvetleri’ni yıpratmaktadır. Projektörler biraz da o tarafa tutulmalıdır.
Yoksa vatanına, milletine, dinine, diyanetine bağlı ve saygılı olan hiç kimsenin, başta TSK olmak üzere, devletin diğer kurumuyla derdi olamaz. Çünkü devletin bütün kurumları bu milletin omuzlarındadır. Darbecilerin belindeki silahtan içtikleri çaya kadar her şeyde bu milletin emeği ve alın teri vardır. Kim, kim adına ne darbesi yapmaya kalkmaktadır?
Cuntacıların, darbecilerin ve bunları destekleyen “imtiyazlı” çevrelerin, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne nasıl baktıklarından ziyade, Kars’tan Edirne’ye, Anamur’dan Sinop’a kadar bütün bir milletin askerliğe ve TSK’ya nasıl baktığını çok iyi bilirim.
Darbecilerden ve cuntacılardan yana olmayan bu ülkenin gerçek sahipleri, askere ve askerliğe şöyle bakar: “Devlet, millet, din, bayrak, namus, şeref, mal, mülk, anne, baba, aile” en kutsal varlıklardır. Bunlar için yaşanılır ve ölünür. İşte askere gönderilen er ve erbaşlar, bu inanç çerçevesinde gönderilir ve aileler de bu şerefle yaşarlar. TSK’yı bunlar yıpratmıyor. TSK’ya böyle bakmayanlar yıpratıyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.