O asker “medya fahişesi” ise, medya neci?
Çok yazdık, çiğnene çiğnene “pörsümüş sakız”a döndürdük ama; “Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur” misali, yeniden yazalım, yeniden hatırlatalım… Bizi okumaya başladıkları yıllarda “çocuk” ve “delikanlı” olanlar, şimdi “koskocaman adam” olsalar da, alttan yetişen “filiz”leri unutmamak gerekir… Çünkü, “genç nüfus”umuz alârm zilleri çalmaya başlayıp, “yaşlılar Avrupası’na” doğru hızla yol alıyor olsak da, hâlâ “genç” ve “enerjik” sayılırız… Hem, Vakit’in okurları da “genç” ve “dinamik” bir yapıya sahip… Ve ayrıca; “Vakit ailesi”ne; hemen her gün “genç”ler katılıyor… “Genç delikanlı”lar ve “genç hanım”lar… Merhum Nasreddin Hoca’nın; “Bilenler, bilmeyenlere anlatsın” deyip geçmek gibi bir lüksümüz olamayacağına göre; “dün” anlattıklarımızı, mecburen “bugün” de anlatacağız.
CUMHURİYET VE KEÇİSİ ÇALINAN İMAM!
Malûm, Cumhuriyet gazetesi, bugün bir “Ergenekon Üssü” durumunda… Hem “Ergenekon sanığı yazarlar” var bünyesinde, hem de “Ergenekon avukatlığı”nı en çok onlar yapıyor!..
Hani, Hitler’i, “Hitler” yapan adamın Propaganda Bakanı Göbels olduğu söylenir ya, Cumhuriyet de, “Ergenekon lehinde”, işte böyle bir “propaganda” yapıyor!..
Hem de, olayları “tersten” göstererek!..
O da olmazsa, “sulandırmaya” çalışıyor!..
İşin doğrusu, “olayları tersinden gösterme” tutkusu yeni değil!.. “Gen”lerinde var!..
1950’li yıllarda da “aynısını” yapıyorlardı!..
İktidarda Demokrat Parti vardı ya, “dindar” insanlara bir nebze “nefes” aldırmış ve “Ezan’ın aslî dilinde okunması”nı sağlamıştı ya, işte o günlerde; hem Demokrat Parti’ye “çakmak”, hem de “imam”ları karalamak için, bir olayı “180 derece tersinden” sunmuştu okuyucusuna!..
O günlerde, bir “imam” efendinin “keçi”si çalınmıştı!.. Normal bir gazete; bu haberi, “imamın keçisi çalındı” diye verir değil mi?..
Ama, Cumhuriyet bu!..
İllâ “tersini” yapacak!..
Nitekim, öyle yaptılar…
“Keçisi çalınan imam” efendinin haberini nasıl verdiler biliyor musunuz;
“İmam, keçi çaldı!!!”
Tabiî, o zamanlar “asimetrik psikolojik harekât” gibi kavramlar bilinmiyordu.
Ama, şimdi anlıyoruz ki;
Cumhuriyet, o yıllarda “dindar”lara karşı, resmen “asimetrik psikolojik harekât” yürütmüş!..
Gerçi, hâlâ yürütüyor ya, o başka!..
KADIN, GENERALİ NASIL TANIMIŞ?
Efendim, Cumhuriyet’ten söz açmışken, şimdi de “Cumhuriyetçi kafa”yı ortaya koyan bir “fıkra” aktaralım.
Ama fıkradan önce, bir ön bilgi…
“Türk basın tarihini” iyi bilmeyen okuyucular için söyleyelim… Cumhuriyet, 2. Dünya Savaşı’nın hemen başında Almanya’yı destekler nitelikte yayın yapıyordu.
1968 Prag Baharı’nın bastırılması sırasında da Cumhuriyet’in yayınları, “komünistlerden yana”ydı!..
Şimdi de, Hürriyet’ten Mehmet Y. Yılmaz’ın, 15 Ocak günkü köşesinde anlattığı fıkrayı aktaralım:
Olay “1968 Prag Baharı”nın bastırılması sırasında geçiyor. Varşova Paktı tankları, Prag’ın varoşlarından kente giriyor. En önde Doğu Alman Tank Birliği var ve birinci tankın üzerinde de General Otto, tankçı kepini yamuk takmış, bir Romalı muzaffer komutan edasıyla çevreyi süzüyor.
Bizim Ataköy’deki bloklara benzeyen binalardan birinin en üst katındaki balkondan bir kadın, aşağıya sesleniyor:
“Herr Otto, Herr Otto!”
General şaşırıyor;
“Bana mı sesleniyorsun” diye soruyor.
Kadın: “Evet, sen Herr Otto değil misin?”
General: “Evet benim ama, beni nereden tanıyorsun?”
Kadın: “1941’de de tankla gelen sen değil miydin?”
General: “Evet ama o tarihte gencecik bir teğmendim… Beni nasıl hatırlayabildin?”
Kadın: “O zaman da arka cebinde Cumhuriyet Gazetesi vardı!”
Fıkra, bugünkü Cumhuriyet’in kafa yapısını da ortaya koyuyor!..
Yani, hiçbir değişiklik yok!..
Dün de “tank”ların yanında, bugün de!..
Dün de “general”lerin safında, bugün de!..
Tabiî, tersini söylemek de mümkün;
Askerlerin ya da “darbeciler”in çoğu, dün de Cumhuriyet okuyorlardı, bugün de!..
Her neyse… Bu, onların tercihi…
Sadece saygı duyarız!..
MEDYADAN PUŞTLUK ÖRNEKLERİ!
Size bir itirafta bulunayım mı?..
Yazı yazmaya oturduğumda, aklımda bambaşka şeyler vardı… Cumhuriyet’teki, saptırılan “imam keçi çaldı” haberinden yola çıkıp, medyada “olayların nasıl tersyüz edildiği”nin, yani “medya puştlukları”nın örneklerini sıralayacaktım…
Meselâ; İstanbul’u ziyaret eden Papa’ya; “genelevi de ziyaret edecek misiniz?” diye sorup, Papa’nın, şaşkınlıkla, “Aaa, İstanbul’da genelev de mi var!” sözü üzerine, ertesi günkü gazetelerin; “Papa, uçaktan iner inmez genelevi sordu” şeklinde “puştça başlıklar” attıklarını… Zeki Müren’in “cinsel kimliği”nin tartışıldığı günlerde, “at nalı büyüklüğünde” harflerle “Zeki Müren çocuk düşürdü” başlığı atıp da, altına, “küçücük harf”lerle; “Kucağına aldığı çocuğu düşürdü” dediklerini yazacaktım!..
Ama, yazı kontrolümden çıktı…
Zaman zaman yaşıyorum bu durumu…
Bazen “kalem”e hakim olamıyorum…
Kalem, başını alıp gidiyor… Ve tabiî, yazı da “mecra”sından çıkıyor!..
Bugün de öyle oldu!..
Neyse… Akan bir nehrin “yatağını” bulması gibi, yazı da yavaş yavaş “mecra”sını bulmaya başladı…
O ASKER, MEDYA FAHİŞESİ!
Efendim, dediğim gibi; yukarıdaki örneklerden yola çıkıp, “medya fahişeliği”nden söz edecektim.
Çünkü, önceki günkü Milliyet’te böyle bir haber vardı… “O asker, artık bir medya fahişesi” başlıklı haber şöyleydi:
“Danimarka Kraliçesi İkinci Margrethe’in muhafız alayında bir askerin önceki gece tören sırasında bayılması, askerler arasında alay konusu oldu.
Kraliçe’nin başkent Kopenhag’da bulunan Christiansborg Sarayı’nda milletvekilleri onuruna verdiği yemekte, tören kıtasında yer alan 20 yaşında bir asker baygınlık geçirdi. Arkadaşlarının kendisiyle “medya fahişesi” diyerek alay ettiklerini belirten asker, gece treniyle memleketi Jutland’a bir günlük izine gönderildi. Medya önünde bayılan askerlere, “medya fahişesi” dendiğini söyleyen asker, bu açıklamaları Ekstra Bladet gazetesine adını vermeden yaptı.”
YA, ASKERE BAYILAN GAZETECİLER?!?
Şöyle bir düşündüm de;
“Medya önünde bayılan” askerlere “medya fahişesi” deniliyorsa, acaba “askere bayılan gazeteciler”e ne deniliyor?..
Gerçekten bilmek isterdim!..
Herhalde onun da bir “adı” vardır!..
Öyle ya;
Bir asker, “medya önünde” kırk yılda bir bayılır… Ama Türkiye’de, “askere bayılan gazeteciler”in sayısı o kadar çok ki!..
Askere o kadar “bayılıyorlar” ki;
Bir “darbe” olsa da, “tank gölgesinde uyusam” diye sayıklayıp, hayâl kuranların haddi hesabı yok!..
Askere, daha doğrusu “asker içindeki cuntacılar”a o kadar “bayılıyorlar” ki;
Balyoz Darbe Plânı’nda, adları “tutuklanacaklar” listesinde değil de, “faydalanılacak gazeteciler” listesinde olunca, “zevkten dört köşe” oldular… Neredeyse zil takıp oynayacaklar!..
O kadar “bayılıyorlar” ki;
Darbe planlarını “sulandırmak” ve “kafaları bulandırmak” için takla üstüne takla atıyorlar!..
İşte bunların bir adı olmalı!..
Hayır, “akredite” veya “embedded” kavramlarından çok öte bir anlam!..
“Medya önünde bayılan” askerlere, nasıl ki “medya fahişesi” deniliyorsa, aynı güçlülükte bir anlam!..
Düşündüm, düşündüm, ben bulamadım!..
Eğer siz bulursanız, bana da söyleyin!..
Moğolistan’a iftira!
Geçmişte, her “Rus kadını”nın “Nataşa” olduğuna dair bir izlenim oluşturan “medya puştları”nın, son olarak “Moğol kadınları”na ne yaptığını herhalde duymuş veya görmüşsünüzdür.
Geçenlerde şöyle bir haber verdiler: “Moğolistan, hızla azalan nüfusuna çözüm için 20 bin Türk erkeği istiyor!”
Tabiî, “damızlık Türk erkekleri”nin bir anda iştahı kabardı!.. Moğolistan’a gidip “nüfus arttırmaya” o kadar hazırdılar ki, hınzır hınzır gülmeye başladılar!..
“Haber şehveti” ile kavrulan televizyonlar ve gazeteler, elbette “işin sonunun nereye varacağını” hiç düşünmediler… Meselâ, “Türkiye’de okuyan Moğol kızlar”a nasıl bakılacağını hiç hesap etmediler… Edemezler, çünkü “haber şehveti”ne tutulan bir insanda ne akıl işler, ne de mantık!..
Türkiye’de okuyan “2 bin Moğol öğrenci”nin ne halde olduklarını, nasıl “travma” yaşadıklarını herhalde tahmin edebilirsiniz!..
“Pis pis bakanlar”dan, “lâf atanlar”dan son derece rahatsızlar!..
Ama, “medya” da avucunu yalasın, “damızlık”lar da!.. Çünkü Moğolistan’da; “Bir erkeğe 6 kadın düştüğü” haberi, tam bir palavra!.. İşin doğrusu; “100 kadına 99.4 erkek” düşüyor!..
Söyleyelim; Türkiye’deki “kadın”ların sayısı da “erkek”lerden fazla!..