Bu ne haber, bu ne reklam?
Gariplikleri ve çelişkileri anlatan meşhur bir deyim olan “Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?”nu tahrif ederek “Bu ne haber, bu ne reklam?” şekilde sormamızın elbette bir besebi var.
Çok satmak ve “renkli” olmakla övünen bir gazete, hemen her gün karşılaştığımız bir hadiseyi manşetine taşımış: “Alkol faciası.” Habere göre çocuklarını ziyaret için gittikleri Almanya’dan dönen anne-baba, otogara gitmek üzere bir taksiye binmiş. Sürücüsü dahil içinde bulunan 5 kişinin tamamının alkollü olduğu bir cip, kırmızı ışıkta bekleyen bu taksiye arkadan çarpmış ve çocuklarını ziyaretten dönen anne-bana kazada vefat etmiş. Haberin devamı, benzer kazalardan sonra yaşananlarla aynı: Sürücü tutuklanmış vs.
“Burada tuhaf olan ne?” sorusu akla gelebilir. Tabiî ki haberde bir tuhaflık yok, aksine doğru bir haber. Tuhaflık, “alkol faciası”nı manşete taşıyan bu gazetenin (Posta, 31 Ocak 2010), aynı sayısının arka sayfasını bir alkollü içki firmasının reklamına ayırmış olması... Ana sayfada ‘tehlike’ye dikkat çekip, arka sayfada o ‘tehlike’nin reklamı yapılması nasıl izah edilebilir?
Her imkân ve fırsatta bu tehlike dikkat çekmeye çalışıyoruz, ama ne hikmetse Türkiye’yi ‘idare edenler’in bu konuya ayıracak zamanları yok! Göstermelik yönetmelikler hazırlanarak güya alkollü içkilerin reklamlarının yapılması engellenmeye çalışılıyor, ama fiili durumda bir değişiklik olmuyor. Alkollü içkilerin reklamları, geçmiş yıllarda bu kadar pervasız olarak yapılamıyordu. İlmin ve tıbbın ikazlarına rağmen, son yıllarda alkollü içkilerin reklamlarında gözle görülür bir artış var.
Su sorunun ikna edici bir cevabı verilebilmiş değil: “Sigaranın gazeteler vasıtasıyla reklamının yapılamadığı bir ülkede, nasıl oluyor da alkollü içkilerin reklamları yapılabiliyor?”
Kimileri diyebilir ki, “Sigara daha zararlı!” Öyle bile olsa, hiç kimse “Alkollü içki zararlı değildir” diyebiliyor mu? İnsanın aklını iptal edip adeta ‘deli’ eden aklollü içkilerin reklamlarının hâlâ devam ediyor olabilmesi Türkiye’nin en büyük problemlerinden biridir. Başka zararları görmezden gelinse bile, sadece trafik kazalarına sebep olması bile bu ‘kötü’lüğün reklamının yapılmasının engellenmesi için yeterli sebep olsa gerek.
Her şeyi anlıyoruz da, gençlerin sağlık ve ahlakî değerlerini korumak iddiasıyla kurulmuş olan dernek, vakıf ve benzeri kuruluşların bu konudaik sessizliğini anlayamıyoruz. Bir iki dernek müstesna, bu çelişkiye ciddî olarak itiraz edenlerin sesi duyulmuyor. Acaba bu konu göz ardı edilebilecek kadar ehemmiyetsiz mi?
Üstelik bu musibetle mücadele etmek isteyenlere destek olabilecek onlarca kişi, kurum ve hukukî altyapı da mevcut. En başta ihtilalcilerin ‘hediye’si de olsa, yürürlükteki anayasa hükmüne göre gençleri ‘zararlı alışkanlıklardan korumak’ devletin de vazifesi. Devlete, unuttuğu bu vazifesini hatırlatmak gerekmez mi?
Türkiye’yi ‘idare edenler’e bir defa daha sesleniyoruz: Alkollü içkilerin hiç değilse gazetelerde reklam edilmesini, tüketilmesinin teşvik edilmesini ve ‘masum’ gösterilmesine engel olur. Bu konuda yanlış yorumlanabilecek yönetmelikler yerine, doğru dürüst yönetmelikler hazırlayın. Ve her şeyden önemlisi; hazırlanan adil kanun ve yönetmelikler ciddî olarak uygulansın.
Alkollü içkilerin gazetelerde reklamlarının yapılmasını istemiyoruz, vesselâm.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.