'Şartlar bugün oluşmuştur'
Tarihin, bu sözü büyük harflerle kayda geçirmesi lâzım. Başbakan "Neden bugün, neden şimdi, neden 7 yıl beklediniz?" sorusuna böyle cevap veriyor: "Türkiye bu demokratik olgunluğa bugün ulaşmıştır.
Şartlar bugün oluşmuştur." Devam ediyor: "Onun için bugün bu konuları ele alıyoruz." Bu sözler sessiz ve derinden giden bir demokratik devrimin artık tamamlandığını ifade ediyor. "Sivil darbe" muhalefetiyle demokrasiye cephe alanlara, askerî darbeye örtük destek verenlere geçmiş olsun. Bal gibi askerî darbe teşebbüsüne karşı halkın vekaletini taşıyan temsilcilerden, yani demokrasiden gelen bir "karşı darbe" işte. Ellerine sağlık... Ne diyeceğiz? Tebrikler... Yürekten tebrikler...
"Şartlar olgunlaşmışsa darbe yapılır"dı. Ya olgunlaşmamışsa? O zaman da önce şartlar olgunlaştırılırdı. Olgunlaştırılırken de başımıza gelmedik kalmazdı. Türkiye'nin 2007 yılından beri asker kişilerin karıştığı kirli tezgâhların tamamının arkasındaki mantık buydu. Birileri darbe şartlarını olgunlaştırmak için plan üstüne plan yapıyordu. Darbecilerle hükümet arasında çoğunun kapalı kapılar arkasında geçtiği düşünülen bir bilek güreşi devam ediyordu. Başbakan'ın sözleri, darbecilerin kaybettiğinin de ilanı. Nasıl kaybetmesinler: Ortaya dökülen onca kirli tezgâhtan sonra kim, hangi kaşarlanmış yüzle darbe yapıp sağa sola emirler yağdırabilirdi?
Siyaset akıl işi. Ünlü Alman Şansölyesi Bismark'ın söylediği gibi imkân sanatı. Elinizdeki imkânlarla en akılcı çözümleri üretmek, siyasetçiye ve siyaset yaptığı ülkeye başarı getiriyor. Baykal'ın "neden görevden almıyorsun o zaman?" tahrikleri bir kenara, darbe tezgâhlarından dünyası kararanlar hükümeti "niye duruyorsun o zaman?" diye az sıkıştırmadı. Demek ki Başbakan hesap yapıyordu ve şartların olgunlaşmasını bekliyordu. "Ne duruyorsunuz?" diyenlerle "seni yok ederiz" tehditleri arasında bocalamadı, imkânları değerlendirdi ve belki en zor olan şeyi, durması gereken yerde durmayı başardı. Sabırla bekledi. Tabii şartların olgunlaşmasını. Bu şartlardan büyükçe bir kısmını da hükümetin olgunlaştırdığı ortada.
Silahlı güç, elindeki silaha dayanarak darbe yapıyor. Siyasetçi, imkânları akılcı bir şekilde değerlendirerek darbeyi önlüyor. Darbeci, elindeki silahtan başka yönetme aracına sahip olmadığı için zora başvuruyor, koyduğu yasaklarla ülkeyi bir açık cezaevine dönüştürüyor. Siyasetçi, halkın rızasına dayandığı için her adımda halkı seferber ediyor. Halkın sorumluluğu, yönetenlerin meşruiyeti artıyor. Darbeci sonunda beceremediği yönetimi kendine imtiyaz sağlayacak düzenlemeleri yaptıktan sonra sivillere devredip kaçıyor. Siyasetçi, her seferinde sandıkta hesap vereceği için ferasetin sınırlarını zorluyor. Darbeci, olmayan darbe şartlarını olgunlaştırmak için ülkeyi kan gölüne çevirmeye teşebbüs ediyor. Siyasetçi önce darbecileri şartlarından mahkûm bırakıyor, sonra halkı ikna ederek, desteğini alarak ülkeye huzur ve refah getiriyor.
Son 7 yılın kritik dönemeçlerini bugün önümüze dökülen bilgilerin ışığında yeniden gözden geçirmeliyiz. Hükümet daha işbaşına gelir gelmez ne tuzaklar hazırlanmış, ne kumpaslara girişilmiş, ne planlar yapılmış. Tayyip Erdoğan'ın başbakan sıfatıyla katıldığı ilk MGK toplantısından başlamak lâzım. En son 27 Nisan bildirisini ve bu bildiri karşısında hükümetin dik duruşunu ve ortalığa dökülen kirli tezgâhlar karşısında sabırlı ve dikkatli tavrını hatırlayalım. Demek ki her şeyin içinde bir öngörü ve hesap varmış.
İktidar olabilmek için kendi halkını düşman ilan eden darbecilere, halkı temsil eden demokratik hükümet 7 yıldır karşı karşıya idi. Başbakan "şartlar bugün oluşmuştur" sözüyle kazanan tarafı ilan ediyor. Türkiye'de bütün sorunların kaynağı ve anası olan silahlı vesayet sorunu artık sona eriyor.
Bu bir siyasî parti rekabeti değil; herkesin zorbalıkla hukuk arasındaki bu hesaplaşmada gecikmeden bir tavrın sahibi olması lâzım. En başta Baykal'ın...