Türkiye ve İran kardeşliği
Geçtiğimiz hafta İran’a gittik. Birilerimizin göklere çıkardığı, birilerimizin yerin dibine soktuğu ve ortasının bulunamadığı yere gittik. Havaalanında pasaport muamelesini yaptırırken, Türkiye’den geldiğimizi fark eden memurun bir anda yüz hatları değişti. Gözlerinin içi gülüyordu. Büyük bir saygı ve sevgi ile pasaportumuza mührünü vurdu ve tekrar memnuniyet tavırlarıyla elimize verdi.
O anda Sayın Başbakan’a gönülden bir teşekkür ettim. Toplumsal barışın yanında devletlerarası barış ve kardeşlik köprüsünü kurmaya çalışan R. Tayyip Bey’i takdir ettik, dua ettik.
Nereye gittiysek, kimlerle karşılaştıysak, hep sevgi, ilgi ve saygı gördük. Bizi ziyaret yerlerine götüren taksi şoförü “Receb Tayyip, Ahmedinejad’ın elinden tutarak ‘kardeşim’ dedi, bizleri şereflendirdi” diyordu. Otel hizmetçisi, lokanta garsonu, Fevziye Medresesi’nin müderrisi, Ayetullahlar, kim varsa herkes Türkiye’den gelen biz misafirlere bağrını açıyordu.
Meşhur Kum Şehri’nin ilim ehli Şia âlimlerinin Sünni Müslümanlara bakışı, değerlendirişi, mütevazılığı, güleç yüzlülüğü göz ve gönül doyuruyordu.
Bir an düşündük. Bir asra yakındır, ülke halkının batıya döndürüp, diğer kardeş ülkelerle irtibatımızı kesen geçmiş yöneticilerin ahiret hesabını göz önüne getirdik. Dünyaya yön veren Osmanlı’nın mirasyedicilerinin ideolojik ve yanlış bakış ve tavırlarının faturasını göz önüne getirdik. Ve Sayın Başbakan’a olan sevgimiz ve saygımız bir kat daha arttı.
Cuma günü, Cuma namazını kılmak için Günbet isimli şehrin Cuma camisine gittik. Camiye giden yollar tıklım tıklım dolu. Karınca gibi kaynıyor. Türkmen kardeşlerimizin kendi imkânlarıyla yaptırdığı sade ve mütevazı cami, avlusu ile birlikte 15 bin kişinin namaz kılacağı bir yerdi. 100-500-2000-5000 insanla birlikte kıldığımız Cuma namazı ile 15 bin insanın birlikte kıldığı Cuma namazı çok farklıydı. Eğer Günbet şehrinde değil de Cuma namazını Tahran veya Kum şehrinde kılsaydık, bu rakam milyonları geçerdi.
Evinde misafir olduğumuz Cuma imamı, minbere çıktı ve çok kısa bir hutbe okudu. İmandan ihsana doğru olan yolculuğu özetledi. Cuma namazını ise uzun surelerle kıldırdı. Binlerce insan, adeta yerinde çivilenmiş gibiydi. İlk dört rek’at, sonra iki rek’at ve son dört rek’at kılındı. Bir kişi dahi yerinden ayrılmadı. Balığın su içinde olduğu gibi, camiden çıkmak istemiyorlardı.
Karayolu ile ziyaret ettiğimiz yerlerden biri de Tahran’a 15 km. mesafede olan İmam Humeyni’nin kabrinin bulunduğu yerdi. Heybet, haşmet ve onur bir araya gelmiş adeta. Şia ve Sünni kavramları, yerini Müslüman kelimesine bırakmıştı sanki. Yetkili bir şahsın, İmamın söylediği sözü bize aktarması, ziyaretin tavan yapmasına sebep oldu. Hacca giden insanlara İmam Humeyni’nin sözü: “Mübarek bir mekâna gidiyorsunuz. Namazlarınızı cemaatle ve Kâbe’nin imamları arkasında kılacaksınız. Ve namazlarınızı tekrar yenileme ihtiyacını gütmeyeceksiniz. Bu bir takiyye olarak değil, bir hakikat olarak kabul edeceğiniz konudur…”
İran’ın neresine gittiysek ve kimlerle buluştuysak Merhum Mahmut Sami Ramazanoğlu hazretlerinin engin gönlünden süzülerek gelen şu değerlendirme, bizim ufkumuzu açtı: Şii kardeşlerimizin ehl-i beyte karşı gösterdiği derin sevgi sebebiyle, umulur ki Rabbimiz onları bağışlar…
Netice: Allah’a hamdolsun ki, yeryüzü coğrafyasında bulunan ve birbirleri ile irtibatları kopuk veya zayıf olan kullarını birbirleriyle yakınlaştırıyor. Doğal afetler, seller, yıkımlar gibi dış yüzü soğuk ve sevimsiz hadiselerin diğer yüzü rahmet, bereket olarak geri döndü. Sivil toplum kuruluşlarımız, vakıf ve derneklerimiz, durmadan, dinlenmeden hareketin ve hizmetin içinde. Moğolistan’dan Nijer’e, Habeşistan’dan Afkanistan’a kadar, İslâm âlemi, birbirlerini tanıma, yakınlaşma ve kucaklaşma mücadelesindedir. Buna sebep olan tüm kurum ve kuruluşlara, AK Parti Hükümetine ve Sayın Başbakan’a, salih kullara, basın-yayın yolu ile hizmet eden değerli kardeşlerimize ve her zaman hayırla yâd ettiğimiz Fethullah Gülen hocamıza, sevgilerimizi, saygılarımızı ve selamlarımızı sunuyoruz.
Son sözümüzü ise gönül mimarlarımızdan güzel bir insanın sözü ile kapatıyoruz: Ümitvar olunuz. Bu resmigeçit inkılabatında en gür seda İslâm’ın olacaktır.
Buradan İran’lı tüm kardeşlerimize, muhterem ilim erbabına ve yolculuğumuzda güzide hizmetlerine şahit olduğum Kamil Kolabaş Beyefendiye teşekkürlerimi sunuyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.