Baykal 'solun turşusu'nu kurdu

Baykal 'solun turşusu'nu kurdu

Sağ siyaset biraz konserveye benzer. Yiyecekleri taze halde tutmak için işlemden geçirip saklamak için konserve yapıyoruz.
Sağ siyaset hayat biçimlerinin, değerlerin, geleneklerin sapını, çöpünü ayıklayıp işlemden geçirir ve muhafazaya alır. "Muhafazakâr" tabirinin orijinali olan "conservative" ile "konserve"nin aynı anlama gelmesi bu yüzden tesadüf değildir. Sol siyaset ise galiba turşuya benziyor. Savunulan şeyler saklanıyor, ama tadı ve lezzeti bütünüyle değişiyor. Bu benzetmemin sebebi Deniz Baykal'ın Fikret Bila ve Murat Yetkin'e CNN Türk'te anlattıkları.

Baykal bireysel yetenekleri gelişmiş bir siyasetçi. Örgütçülüğü kuvvetli ve iyi bir hatip. Ancak bu yetenekleri bütünüyle solun önünü tıkamakta kullandı. Ve bu işi yıllarca başarıyla yaptı. Sol siyasetin dünyada kazandığı zaferlere tezat olarak Türkiye'de güdük kalmasının faturasını galiba tarih Baykal'a çıkartacak. Bu mertebe başarısızlık tesadüf olamaz.

Baykal'la uzun yıllar beraber çalışmış sonra ona yolları ayırmış bir politikacıdan dinlemiştim. Baykal'ın politikayı anlık tükettiğini söylemişti. Plana, programa ve uzun soluklu çalışmalara dayalı projelere hiçbir zaman kafa yormadığını, ağzından çıkan iri lafların bile anlık tesadüflere bağlı olduğunu öne sürmüştü. Örnek olarak "Şeyh Edebali ve Anadolu Solu" tabirlerini duyması ile kapının önüne çıkıp kullanması arasında geçen süre kesinlikle bir saatten fazla değilmiş.

CNN Türk'te söyledikleri bu iddiaya bütünüyle uyuyor. Baykal durumu içi boş bir retorikle idare ediyor. Düpedüz hesapsız ve kitapsız bir popülizm yapıyor. Söyleyenin ağzı yorulmaz. Baykal, çalışmayan kadınlara aile reisi olarak 300 TL maaş vereceğini söylüyor. En önemlisi Demirel'in 1991 seçimlerine damga vuran sözünü "ödünç oy talebi"ni tekrarlıyor. Koyduğu iddialı hedef ise Tayyip Erdoğan'ı başbakanlıktan indirmekten ibaret. "Önümüzdeki dönem Türkiye'de yeni bir iktidar çıkacak olursa ülkede çok büyük değişimler yaşanacağına inanıyorum." sözünden siz ne anlıyorsunuz? Baykal inandığına göre bu değişime bizim de mi inanmamız gerekiyor? Peki ama kim, neyi, ne zaman, nerede ve nasıl değiştirecek? Sandığa gidecek seçmenlerin asgari bir fikir sahibi olması iktiza etmiyor mu? Kullana kullana insanda tam tersi çağrışımlar uyandıran "yeni" kelimesi de dahil Baykal'ın söylediklerinde yeni ne var?

Baykal devrini tamamlayan siyasal güçlerin sözcüsü sıfatıyla onlarla aynı akıbeti paylaşıyor. "Ergenekon avukatlığı" veya "silahlı vesayet destekçiliği"nin halkta karşılığı olabilir mi? Yer altından çıkan silahların, ortaya dökülen katliam planlarının, kirli tezgâhların Baykal'ın siyasal duruşu ile bir ilgisi yok mu? Zorlama bile olsa hâlâ "sol" tabirine saygı gösteren bir partiden, askerî yargı zırhı altında darbe suçlarına tekrar dokunulmazlık kazandırmak için Anayasa Mahkemesi'ne dava açmış ve sonra da "kazanmış" olmasını açıklayabilecek bir babayiğit çıkabilir mi?

Bir tarihsel blok çökerken, bu blokun demokratik siyasetteki temsilcisinin ayakta kalması mümkün mü?

Baykal başta olmak üzere CHP temsilcilerinin yelpazenin sağ tarafına göz dikmesi gayet doğal. Çünkü Baykal'lı CHP'nin sola karşı kabarık sabıka dosyası ile sol siyaset üretmesi zor. Tekel işçileri gibi işçi sınıfının aristokratları ile sınıf mücadelesi vermek de imkânsız.

CHP, Baykal'la geçirdiği uzun yıllar boyunca solu sol yapan evrensel değerlerin turşusunu kurdu. Bu değerler CHP'de var mı? Var. Peki hiç kullanıldı mı? Kesinlikle hayır. Şimdi de modası geçti. CHP, Baykal ile tipik bir devletçi ve askerci parti olarak miadını doldurdu. Turşuların da son kullanma tarihi çoktan geçti. Meydan yeni mahsullerden yeni lezzetler derleyip topluma sunacak olanların elinde artık. Sol kendisini var eden zemine ayağını sağlamca basmadan diğer taraflara geçebilir mi? Evrensel sol siyasetin Türkiye'de AK Parti'de temsil edildiğini fark edecek bir ufuk sizce Baykal'da var mı? Olsaydı zaten böyle olur muydu?


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi