CHP Farkı
CHP’nin geleceğinden umudunu kesenler haklı.
Sol adına "Hikmet Abi"yi arkasına alan "Sarıgül hareketi"nin giderek güçlenmesi boşuna değil.
Bu CHP geçmişini bilmiyor sanki!
Ak Parti iktidarını “sivil dikta” ile suçlaması, tam bir "çelişki"!
Hadi diyelim başka partiler bu suçlamayı yapsa, muhalefet olsun diye yapıyorlar, dilin kemiği yok, deriz.
Ama geçmişteki icraatlarıyla “sivil dikta” nitelemesini en çok hak eden CHP zihniyeti’nin bunu dillendirmesi, şaşılacak şey!
***
CHP’nin iktidar olduğu (özellikle tek parti) dönemlerinde neler yaşandığını gençler bilmese de, yaşı 70’in üzerinde olanlar çok iyi bilirler.
Halka zorla şapka giydirmeler, Din âlimlerine sıkı takibatlar, Islah etmek dururken medreseleri kökünden kapatmalar, Kur’an okuyan ve okutanları hapse tıkmalar, camilerden bir kısmını yıkmalar, bir kısmını hangar ve ahır olarak kullanmalar, bir kısmını da Yahudi ve Ermenilere satarak şarap deposu haline getirmeler.. gibi din düşmanlığı boyutuna varan pek çok icraat!.
Bunları öğrenmek isteyen meraklılar, o dönemi anlatan kitap ve hatıraları okuyabilirler.
(Mesela, Eşref Edip’in “Kara Kitap”ı, Recep Şükrü Apuhan’ın “Öteki Menderes”i, Ahmet Kabaklı’nın “Temellerin Duruşması”, Kemalettin Şenocak’ın “Bir garip yolcu”su.. vb.gibi)
***
Yaşanan şu iki olay, hala değişmediğini gözlemlediğimiz CHP zihniyetinin Müslümanlığa ve Müslümanlara bakış açısını tarif etmeye yeter.
Recep Şükrü Apuhan “Öteki Menderes” isimli kitabında anlatıyor:
“Muş’ta, Velkanlı Hoca Mehmet Efendi adında çok muhterem, âlim bir zat vardı. Komşusu ile arazi ihtilafı bulunuyordu. İhtilafı lehine halletmek isteyen komşusu, Hoca Efendiyi şikayet ederek, bu Hoca çocuğuna Kur’an öğretiyor der. Muş çarşısı o zaman küçük bir çarşıdır. Hoca Efendi Camiden Eve, Evden Camiye giderken bütün çarşı esnafı ayağa kalkar ona hürmet ederdi. CHP döneminin Valisi, Hoca Efendiyi çocuğuna Kur’an öğretiyor diye tutuklayarak iki ay hapse mahkum eder. Bununla da yetinmez, Hoca Efendinin sırtına bir Jandarma bindirir, ikinci bir Jandarma ile de Hoca Efendiyi o uzun beyaz sakalından çektirerek çarşının içinde gezdirir…”
***
Diğer olay da İstanbul’da geçer.
Bu olayı Kemalettin Şenocak “Bir Garip Yolcu” da şöyle anlatıyor:
CHP döneminde, bir orkestrada viyolonist olarak görev yapan bir Ermeni müzisyen, o dönemde yasak olan “bere”yi başına giyer ve Müslüman arkadaşlarına şöyle der:
“Siz bere giymekten korkarsınız ama ben asla çekinmem. Sizi Ticânî diye yakalarlar, fakat benim kılıma dokunamazlar. Nedenine gelince size anlatayım:
“Dün akşam eve dönerken yolumu kesen iki polis bana:
-Bu ne biçim kıyafet? dediler. Halbuki, sırtımda palto, elimde keman, kılık kıyafetimde bir tuhaflık yoktu. Şaşkınlıkla:
-Ne var ki? dedim.
-Daha ne olsun, bere giymişsin bere! Bere’nin yasak olduğunu bilmiyor musun? Sen de mi Ticânîsin yoksa? dediler.
-Ben, ne Ticânîyim, ne de bere’nin yasak olduğundan haberim var! dedim, fakat polisler bir türlü yakamı bırakmadılar. Israrla dayattılar:
-Bere giydiğine göre, sen Ticânîsin, gericisin! Niye şapka giymiyorsun?
Doğrusu hayli korkmuştum. Allah’tan ki, karakola gitmeden önce içlerinden biri:
-Adın ne senin bakalım? dedi.
-Yetvart Margosyan, dedim.
Şaşkınlık sırası onlara geçti de yüz yüze birbirlerine baktılar..
-Vayy! Sen Ermeni misin? dediler ve beni bırakarak derhal yanımdan uzaklaştılar…”
***
Fazla söze hacet var mı?
CHP'ye mensup arkadaşlarımıza bir hatırlatma yapalım dedik.
Bir de, Hac Suresi 40.ayetini hatırlayarak konumuzu noktalayalım:
“Onlar ki, sırf ‘Bizim Rabbimiz Allah’tır’ (Biz yalnızca O’nun hükmüne boyun eğer, sadece O’na kulluk ederiz) dedikleri için haksız yere yurtlarından sürülüp çıkarıldılar.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.