Bence D-B’ler de haklıdır
Kimdir bu D-B’ler?
Deniz Baykal büyüğümüz ve Devlet Bahçeli biraderimiz...
Hırçınlıklarından, saldırganlıklarından, hiçbir şey beğenmeme huylarından dolayı öfkelenmeye gerek yok...
Onları böylece, oldukları halle çekeceksiniz.
Ayrıyeten haklı tarafları bir hayli fazla...
Her parti iktidar olmak, yandaşlarına kıyak geçmek için kurulur...
Yani bizim buralarda öyledir...
Siz, birinci D-B’gillere 1946 şeflik döneminden sonra iktidar yüzü göstermeyeceksiniz, adamdan, adamlardan mutedil particilik bekleyeceksiniz...
Derin yaraları yıllar geçtikçe derinleşmektedir... “Atatürk’ün kurduğu partiyiz” dediler, kaale almadınız...
En büyük, en su katılmamış devlet partisiyiz dediler, istifinizi bozmadınız...
Darbelere, darbecilere yaslandılar, güldünüz, alay ettiniz...
Ahiri Anayasa Mahkemesi’ne, Danıştay’a sığındılar... Tabii hızlarını alamadılar ve Ergenekon limanına demir attılar...
Ne yapsınlar?
Sabırla, sebatla, demokratik solculuğun bir gün, yani kıyamet koptuğu zaman şaşkınlar teveccühüne mazhar olarak seçimle iktidara geleceklerini mi beklesinler?..
Sayın Baykal beklese Kemal Anadol bekler mi?
Onur Öymen’de takat kaldı mı sanıyorsunuz?..
Munzur’lu Kemal Dede hiç sabredeceğe benzemiyor...
Ötekilerin dertleri daha yeğin...
Birtakım derneklerden, sendikalardan medet ummaya başladılar...
İktidar aşkı melankoli gibi bir şeydir...
Ben, birinci D-B’cilere hak veriyorum...
İkinci D-B'ciler, yani Devlet Bahçeli’ciler daha da hırçınlar şu günlerde...
Belki de acemiliklerinden, ya da kendilerini bulunmaz Hint kumaşı zannetmelerinden olsa gerek...
Alpaslan Türkeş’in kurduğu parti ya...
Alpaslan Türkeş’i Milli Bakiye sistemi sayesinde veya ittifaklarla ancak meclise sokabilenler, D-B ekibini sıçratma yaparak hem meclise soktular, hem iktidar ortağı yaptılar...
Bülent Ecevit sayesinde parmak ucu kadar iktidar ortağı oldular amma ötesi karanlık...
Dünyayı biz yarattık, önümüze kimse duramaz, darbeciler dostumuz anlayışı içinde yola çıksalar da netice pek parlak gözükmüyor…
Salonlara girerken teknik bir biçimde el sallamanın, iki kulak işareti yapmanın partiyi iktidara götürmesi çok zor…
Kocaman kocaman adamların D-B eli öpmek için kuyruğa girmeleri, el öpme şansını yakalayınca sevinçten uçmaları da nafile çıkıyor…
D-B’nin tehdit savurmaları, Oktay Vural pehlivanın kendini Kırkpınar’da Aliço zannetmesi ve günübirlik peşrev yapması iktidarsızlığa çare olabilir mi?
He olur, diyecek çıkmaz herhalde…
Öfke kapıyı, bacayı, pencereyi sarmış vaziyette…
Bu gibi öfkelere dağlar dayanmaz…
Hiç gereği yokken askeriye limanına sığınmada akıl, mantık aramak fuzuli bir zahmettir…
Peki ne yapsınlar?
Yapıyorlar işte… Asma, kesme, hesap sorma kapaklarını açtılar işte…
Sel gelecek, sel…
Dayanacak varsa dayansın, korkan çıkarsa soluğu D-B’nin kanatları altında alsın…
Haklıdırlar!..
Hukuki ve demokratik yollar izansız seçmenler tarafından kapatılırsa gayri ahlaki çıkış yollarına yönelmek biraz olsun rahatlatır zemini…
Ben hak veriyorum…
Devletin başına Devlet gelmeden ölenlerin gözleri açık gidiyor…
Kolay mı sizce?
Ne duruyorsunuz? Hep bir ağızdan “Onuncu Yıl Marşı” söyleseniz hiç faydası olmaz mı – Yahut da Atatürk resimli bayrak sallamanın sırası gelmedi mi?
==================
Yaz da geçer, kış da geçer, aldırma boşver
Sen sana saldıranlara saldırma boşver
Susuz kal, ızdırap çek, sabretmeyi belle
Testiyi lağım suyundan doldurma boşver.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.