Sayın Başbakan, sivil Anayasa ne zaman?
Aradan geçen 8 yılın psikolojimizdeki ağır baskıları bamteli dedikleri noktaya kadar geldi dayandı. Artık dokunmadan soruyoruz:
“Bu anayasa ne zaman değişecek..?”
Her akşam ekranlarda akıl almaz kirlilikleri seyrettiğimizde bizler de derinden duygusallaşarak iktidarın gözlerinin içine baka baka soruyoruz:
“Sahi, bu anayasa ne zaman sivilleşecek?”
Bıçak kemiğe dayandı.
Efendim askeriye, yok medya, yok sermaye artık bu mazeretleri halkın dinlemeye tahammülü kalmadı. İktidarın şikayet etme kredisi de tükendi...
Başı peruk, ayağı takma şeklinde bir ucube için zaman harcanıyorsa bu ülkeye yeni bir şey kazandırmaz, aksine tartışmaları alevlendirir. Öyle olacaksa, bırakın böyle kalalım...
Yapılacaksa ya hep, ya hiç...
Hele de şu başlıklar acil:
Anayasa Mahkemesi’nin yeniden yapılandırılması,
Yargıtay ve Danıştay üyeliği,
HSYK’ya üye seçimi.
Kişi hürriyetleri bazında telefon dinlemelerinin bir esasa bağlanması...
Öğrenim ve de eğitim hakkının “ne şekilde olursa olsun” kısıtlanamaması...
Parti kapatma yasağı.
Görev suçlarının izahı.
Laikliğin tanımı...
Mahkemelerin teke indirilmesi.
Genelkurmay Başkanlığı’nın sorumluluğu ile hangi kuruma bağlı olduğunun açıklanması.
YÖK’ün statüsü.
YÖK, Askeriye, TRT, RTÜK gibi kurumların Sayıştay’ca denetlenmesi.
Görev dışı dokunulmazlıkların kaldırılması.
Aleniyetin sağlanması açısından duruşma salonlarına merkezi sistemli kamera konulması...
Ayrıntılar ise:
Anayasa Mahkemesi idari, hukuk, ceza dairelerinden teşekkül ettirilmeli.
Dairelerden verilecek kararlar daireler üst kurulunda temyiz edilebilmeli.
Mahkemeler yanında kişiler de Anayasa Mahkemesi’nde dava açabilmeli.
Tabii hakimlik ilkesinden sapılmamalı.
Yüksek mahkeme üyeliği sınavdan veya kuradan geçirilerek belirlenmeli.
Akademisyenlik de tek sınavla belirlenmeli.
Tecrübeli bürokratlardan vali atanabilmeli.
İdeolojik bölünmelere neden olan “seçim usulü” yargıdan kaldırılmalı.
Kıdem ve liyakat esas alınarak; heyet halinde çalışan mahkemelerde başkanlık boşaldığında kıdemli hakim doğrudan başkan koltuğuna oturabilmeli.
Hakim sınıfına mesleki kuruluş dışında dernek kurma hakkı verilmemeli.
Ana kentlerin dışındaki başsavcılıklar boşaldığında kıdemli savcılar o makama doğrudan oturabilmeli... Aynı usul Yargıtay ve Danıştay’da da uygulanmalı...
Hakimlik mesleğinin daha geniş araştırmaya açılabilmesi için yabancı dil bilme mecburiyeti konulmalı. Mahkemelere siyasi kanallardan hakim seçme gibi bir yönteme asla tevessül edilmemeli.
Teftiş Kurulu HSYK’ya bağlanmalı, ancak müsteşar ile bakan kuruldan çıkarılmamalı.
Tecrübelerimizle sabittir.
İktidar kimse, Teftiş Kurulu’nu istediği şekilde maalesef kullanabiliyor...
Önümüzde uygulamaları var, memur alımları “kart hamili yakınımdır” şeklinden çıkarılıp sınav esasına bağlandığında nasıl ki iltimasların önü kesilmişse, yüksek mahkemelere üye seçim olayı da sınava bağlanırsa kimseler çıkıp itiraz edemez.
Yapan kazanır, adamı olan değil...
Bu başlıkları açmaya bana ayrılan sayfa kafi gelmiyor, imkan olsa da bunları bir kurul eşliğinde dile getirebilsek... Tecrübelerimizi döksek ortaya...
Umarım sayın Başbakan’ın azmi ve de gayreti ile bu sivil anayasa en kısa sürede hazırlanarak halkımızın oyuna sunulur.
Değilse, bu bir vebaldir, hepimizi tutar...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.