M. Emin Parlaktürk

M. Emin Parlaktürk

Yargı Krizi ve Empati

Yargı Krizi ve Empati

"Siz, o tutuklanan ve cezaevine konulan cumhuriyet başsavcısının yerine kendinizi koyun bakalım, razı olur musunuz?"
Bu sözleri kim söylüyor, dersiniz?
Emekli bir Yargıtay yetkilisi.
Peki, Yargı'da "empati" olur mu?
Bakalım.
Önce "beraet-i zimmet asıldır" ilkesini hatırlatalım.
Dava sonuçlanmadan kimsenin "suçlu" ilan edilmemesi gerektiğine inananlardanım.
Aynı şekilde, mahkeme karar vermedikçe zanlıyı suçsuz ilan etmeye, korumaya ve aklamaya çalışmanın da yanlış olduğuna kaniyim.
Aksi halde, adalet yara alır.
Ne emniyetin ve polisin bir kıymet-i harbiyesi, ne de mahkemeyle savcı ve hakimin sebeb-i varlığının bir anlamı olabilir!
***
Tutuklanıp cezaevine konulan başsavcı için de aynı şey geçerli iken, HSYK'nın devreye girip davayı yürüten savcıların özel yetkilerini alarak yargıya müdahil olması çok tartışılacak bir süreci başlatmıştır.
"İyi çocuklar" nitelemesiyle siyaset tarihimize giren "o bizdendir" torpilinin, acaba başka bir versiyonuna mı şahit olmaktayız?
Hukuken teftiş ve denetim mekanizmalarının işletilme imkanları varken bu ani kararın ardında yatan sebep nedir?
Ve bu kararı sevinçle karşılayan CHP'nin tavrı nasıl izah edilebilir?
Ergenekon davasıyla ilgili tutuklu, tutuksuz, zanlı, şüpheli, her kim varsa hepsine baştan beri sahiplenme politikasını ısrarla sürdüren CHP kurmaylarının, Danıştay'ın YÖK kararından sonra, şimdi de HSYK'nın tartışmalı kararına hemen sahip çıkması, bir gerçeği ortaya koyuyor:
Türkiye, bütün kurum ve kuruluşlarıyla tarihi bir heaplaşma dönemini yaşıyor.
Bu hesaplaşmada rol alan aktörler ile CHP'nin arasında doğrudan veya dolaylı ne gibi bağlantılar var ki, her karede CHP'yi görebiliyoruz!
***
CHP, acaba çok masum duygularla bu sanıkların adına hak ve adalet arayışında bulunabilir mi?
Eğer öyleyse, ya diğerleri?
Niçin sadece bu sanıklar da, diğerleri değil!
Türkiye'de hergün belki yüzlerce polisiye vak'a ve adli olay cereyan ediyor.
Pek çok vatandaş, hergün yurdun farklı bölgelerinde değişik olaylarla suçlanarak göz altına alınıp tutuklanıyor ve cezaevine konuyor.
Ama normal vatandaş için sıradan sayılan bu emniyet ve yargı süreci, iş ünvanlı ve belli kişilere gelince, başta CHP yöneticileri olmak üzere malum bir kesim, büyük bir gürültüyle vâveyla koparıp ülkeyi ayağa kaldırmaya çalışıyorlar!
Adalet önünde "ünvanlı" olmak bir imtiyaz mıdır?
Değilse, normal vatandaşın suçu ne?
Bu, hukuk'ta bir ayırımcılık değil mi?
***
Yargıtay'dan emekli onursal hakim'in yukarıdaki sözünü tekrar hatırlatalım:
"Siz, o tutuklanan ve cezaevine konulan cumhuriyet başsavcısının yerine kendinizi koyun bakalım, razı olur musunuz?"
Böyle bir empati'nin adalette yeri olabilir mi?
Kim gözaltını sever?
Kim tutuklanmayı ister?
Kim cezaevine konmayı arzu eder?
O zaman, kaldırın emniyet teşkilatını.
Kapatın mahkemeleri!
Yıkın cezaevlerini!

[email protected]

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
M. Emin Parlaktürk Arşivi