Halk hata yapar mı?

Halk hata yapar mı?

"Bu ülke nereye gidiyor?" sorusunun cevabını verecek olanlar, bu soruyu endişeyle soranlar; yani halk, yani biziz. Bu ülkenin nereye gideceğine biz karar vereceğiz.
Hiçbir güç, hiçbir komplo ve hiçbir silah halkın gücünü altedemez. Artık politikanın duayeni haline gelen Bülent Arınç'ın, umutsuz bir savaş yürüten darbecileri sandıkla tehdit etmesi bu yüzden çok etkili bir hamle. Sonunda hesap halkın önüne gelecek. Şaşkınlık ve endişe içinde "bu ülke nereye gidiyor böyle?" diye soranlar, gördüklerini, gözlediklerini ve vardıkları sonuçları bir siyasî tercihe dönüştürecekler. Darbeciler her zaman hata yaparlar. Nitekim yaptılar... Halk hata yapmıyor. Sabırla bekliyor ve darbecilerin hatalarını da dikkatle tashih ediyor. Bugün olduğu gibi.

Meydan boş değil. Türkiye artık çok sesli hale geldi. Bilgi ve haber tekeli darbe planlayanların ve darbe planlayanlara sivil destek sağlayanların elinde değil. Dün Hürriyet Gazetesi'nde "Başsavcı bunları araştırın deyince ortalık karıştı" başlığıyla bir haber vardı. Son günlerde Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner'i savunan cephenin tipik bir ifadesi. Serdar Akinan'ın yazısı gibi bu savunma, yaygın bir şekilde yapılıyor. Başsavcı cemaatleri araştırmaya girince soluğu cezaevinde almış. Ne güzel değil mi? Bir savcı cemaatlerin içine elini sokunca hemen tutuklanıyor. Çünkü cemaatlerin dokunulmazlığı var. Öyle mi? Barajdan çıkartılan silahlar, suçsuz insanlara kurulan komplolar, Genelkurmay'da hazırlanan "İrtica ile mücadele eylem planı" ile bu komplolar arasındaki ilişkiler ve başsavcının tutuklanmasına yol açan dosyanın münderecatı. Bunların hiçbirinden bahis yok. Demek ki medya 28 Şubat sürecinde olduğu gibi tek elden ve tek merkezden güdülebilseydi zanlılarla mazlumlar kolayca yer değiştirebilirdi.

Bülent Arınç'ın sandık tehdidi, halkın hata yapmayacağını herkes bildiği için çok etkili. Bu tehdit, bir yargı komplosu ile AK Parti'nin kapısına kilit vurmayı da engelleyecek kadar güçlü. Yeni bir kapatma davası ile AK Parti kapatılırsa, bu işten sadece AK Parti'yi kapatanlar zararlı çıkar. Bu seferki dava "laiklik karşıtı fiillerin odağı" olmak suçlamasından farklı bir gerekçeye oturacak. "Laiklik karşıtlığı", AK Parti muhaliflerinin siyasî desteğini alacak bir suçlama idi. Bu seferki doğrudan darbe tartışmalarına dayanacak. Darbe tartışmalarının yoğunluk kazandığı ve darbecilerin ipliğinin tel tel pazara döküldüğü, darbe planlarının işporta tezgâhına indiği bir Türkiye'de, AK Parti'ye karşı açılacak bir dava sadece darbecilere rahat bir nefes aldırır. Peki sonucu ne olur? Darbecilerin sevinci kursaklarında kalır. Çünkü bu hatayı halk sandıkta misliyle düzeltir. Ayrıca açılacak davanın hukukî dayanağı çok zayıf. Çünkü dava AK Parti'ye değil, doğrudan hükümete karşı açılmış olacak. Çünkü suçlamaların tamamı hükümet icraatlarından çıkan sonuçlar. O zaman başsavcıya sormazlar mı? İdare'nin eylem ve işlemlerinin hukuka aykırılığının görüleceği yer Anayasa Mahkemesi değil, idarî yargı değil mi?

Bülent Arınç'ın tehdidi ile asıl köşeye sıkışan Deniz Baykal. "Darbeci Baykal"ın sandıkta şansı ne olabilir? CHP'ye oy veren seçmenin ne kadarı halkın canına kasteden ve tuzaklar kuran darbecilerle aynı frekansta konuşan Baykal'a yeniden destek verir? Bu seçim Baykal'ın sonu olmaz mı?

Fırtınalar dar alanda, yani devletin zirvesinde koptuğu için çok ses getiriyor. Sona ermesi ve düzelmesi de çok kolay. Soruları bir de şöyle soralım. Cumhurbaşkanı'nın görev süresini tartışmaya açanların, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün arkasındaki halk desteğini değiştirme güçleri var mı? Başbakan'ı siyasî yasaklı hale getirmek için planlar yapanların, halktan görecekleri karşılık ne olur? Silahla, komployla devlet üzerinde hak iddia edenlerin bu ülkeye, bu halka kazandıracakları bir şey var mı?

O zaman merak etmeyelim. Tutacak tek hesap var. O da halkın hesabı. 70 milyonun sağlamasını tek tek ve defalarca yaptığı bir hesapta hata olabilir mi?


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi