Yanlışlar dizi dizi
Ekonomik kriz, işsizlik ve enflasyon gibi problemlere karşı mücadele verirken, ‘kök’lerimizi kemiren çok daha önemli bir tehlikeyi unutuyoruz: Açık saçıklık, yani müstehcenlik. Aslında bu tehlikeye karşı ne kadar tedbir alınsa yeridir. Çünkü bu tehlike üç günlük dünya hayatımızı değil, onunla birlikte ebedî hayatımızı da tehdit ediyor.
Günümüzde müstehcenlik, başta TV ve sinema olmak üzere her türlü medya vasıtası kullanılarak yapılıyor. Gazeteler, dergiler ve ‘sanal âlem’ müstehcen yayın yapanların at koşturduğu mekânlar haline gelmiş. Bu tehlike ve hastalık o derece ilerlemiş ki, ‘dindar’ patronların sahipliğini yaptığı bazı gazeteler de boyunlarına kadar bu bataklığa düşmüş durumda. Nasıl ki ‘para’ az-çok hepimizi bozdu, müstehcenlik konusunda da hepimiz yara aldık.
İzleyenlerin anlattığına göre TV dizileri müstehcenlik yarışına girmiş durumda. Tabiî ki yarıştıkları sadece müstehcenlik değil, ahlâkî değerlerin yozlaşması için de yarışıyorlar. Geçen gün bir akrabamız anlattı: Ameliyat olmuş ve hastanede yatıyormuş. Ziyarete gelen yaşlı-başlı arkadaşları, bir TV kanalında yayınlanan ‘aşırı ahlâksız bir dizi’nin yorumunu yapıyorlarmış! Tepkisini aktaran akrabamız, “Bu durum beni ameliyattan daha fazla yaraladı!” demekten kendini alamadı.
Hakkını vermek lâzım, Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf, en yüksek perdeden ve sıklıkla bu müstehcen dizilerden yana şikâyetlerini dile getiriyor. Gerçi bakanlık koltuğu şikâyet değil, icraat makamıdır; ama şikâyetlerin dile getirilmesi de faydalıdır.
Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı olan Selma Aliye Kavaf, bu tepkilerden birinde dizi filmlerdeki (erotik) sahnelerin kendisini “irite” ettiğini [irite: rahatsız olmak] ve bunların cinselliği erken yaşlara çeken sebeplerden biri olduğunu belirterek, “Ben çok rahatsızım” demişti.
Bu açıklamasının üzerinden bir hafta geçtikten sonra yeni bir açıklama daha yapan Kavaf, bu defa ‘çare’ noktasındaki düşüncelerini seslendirmiş.
Dizi filmlerde sıkıntıya sebep olan sahnelerle ilgili bir “Ebeveyn İzleme Kurulu” oluşturulması konusunda değerlendirme yapmak üzere RTÜK Başkanı ile bir araya geleceklerini bildiren Kavaf, şöyle konuşmuş: “Dizilerdeki hem muhafazakâr aile yapımıza, hem de değerler sistemimizin erozyona uğraması noktasında sıkıntı yaratan görüntülerle ilgili olarak bir ‘Ebeveyn İzleme Kurulu’ oluşturulması konusunda değerlendirme yapmak üzere önümüzdeki günlerde RTÜK Başkanımızla bir araya geleceğiz. Yazılı olarak da daha önce başvurduk. Böyle bir şey olabilir. Bir de daha önce de bu önerimizi götürmüştük. Yine psikolog, sosyolog ve toplum bilimcilerden oluşan bir kurul olabilir. Bunlar bir kısım programları, filmleri ve dizileri izlemek suretiyle buradaki bazı görüntülerin toplumun üzerinde nasıl bir etki yaratacağını konuşarak, tartışarak ve fikir beyan ederek yayın politikası buna göre belirlenebilir. Bu konuda çalışmalarımız var.” (AA, 26 Şubat 2010)
Başta ‘dizi’ler olmak üzere TV yayınlarının müstehcenliğe alet edilmesine kesin olarak mani olmak gerekir. Muhtemelen “Ebeveyn İzleme Kurulu” kurulmasının teklif edilmesini “sansür” olarak değerlendirenler olacaktır, ama bu değerlendirmeler dikkate alınmayı dahi hak etmez. Çünkü müstehcenlik yangını gün gelir bu yangını teşvik edenleri de yakar.
Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf’ı bu ciddî konuyu ısrarla gündeme taşıdığı için tebrik ederken, bir an önce “uygulama”ya geçilmesini temenni ettiğimizi de belirtmek isteriz. “Söz”de kalan tepkinin bir mânâsı olmadığı açıktır.
Demokrasiyi yıkan darbelere ‘dur’ derken, can evimizi, ailemizi ve gençliğimizi yıkan müstehcenliğe de dur demeyi unutmayalım...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.