Anlayamıyorum Ama II
“Yine de içimden bir ses yükseliyor” demiştim geçen yazıda. Şimdi o sese kulak veriyorum:
“Ama bizim ülkemizde muhataplarımız Mekke müşrikleri gibi açıktan kafir değiller. Belki kimilerinin içlerinde iman bile var. Ama cehaletleri onlara küfür kelimelerini söyletiyor, küfür ve şirk işlerini işletiyor. Fakat onların bu küfür ve şirkte kasıtları yok. Bazen söz veya iş kafir olur da, kasıt olmadığı için, sahibi kafir olmaz. Öyleyse bunlarla muamele farklıdır. Kızdırmadan, kaçırmadan bunlara davayı anlatmak, hatalarını göstermek, bize de zaman içinde alan açmak ve imkan hazırlamak gerekir. Biz de sonsuza kadar takiyye yapacak değiliz” gibi bir mazereti de dinliyor ve kısmen de hak veriyorum.
Ama unutmayacağımız bir mesele de şu değil mi? Yol ikidir. Ya İslam, ya küfür. Bunları birbirine karıştıramayız. Bir senteze gidemeyiz. Asla küfre rıza gösteremeyiz. Ya da açıkça İslam’ı haykırma varken, onu veya bir kısmını gizleyemeyiz. İnsanları neye davet ettiğimizi açıkça ilan etmek mecburiyetinde değil miyiz?
Yani insanlar ya Yüce Allah'a teslim olacaklar ve Yüce Allah'ın indirdiği dine uyacaklar, yani sadece O'nun ilâhlığını onaylayacak, O’nun emir verme ve yasak koyma yetki, otorite ve egemenliğini tanıyacak, teşri’yi, yani mutlak yasamayı O'nun tekeline verecekler; kısacası hayatı onun dinine göre düzenleyip yaşayacaklar; ya da O'nun dışında başka dostlar, denkler, ortaklar, ilahlar edinip onlara da uyacaklardır. Biz birincisine “tevhit”, ikincisine “şirk” diyoruz.
Benim anlamadığım şu; işte bu şirki görüp de onlara, “bu dediğiniz veya işlediğiniz şirktir” demeden, onları uyarmadan, onlarla kibar kibar yaşayıp gitmektir. Onlara açık seçik durumlarını bildirmemek, tebliğde kıvırarak müdahene, yani yağcılık yapmak, en azından sükut etmek ve ertelemektir.
İnsanları İslâm’a çağırma işi son derece önemlidir. Çünkü İslam’ın zıddı olan “cahiliye”nin düşüncelerini, değer yargılarını, ahlâkını, geleneklerini, göreneklerini, kanunlarını, rejimlerini, toplumsal yaşam ve yapılanmalarını, ekonomik sistemlerini, yüce Allah, evren ve insanlarla ilişkilerini, “lâ ilahe” diyerek reddetmedikçe, yerine “illallah” diyerek İslam’ı koymamız mümkün değildir.
Bilinmesi gereken bir ilke de şudur; tebliğde yağcılık yasaktır, haramdır. Bir Müslüman nerede takiyye yapar bellidir. Bunun sınırlarını ilanihaye gevşetip genişletemeyiz ki!
Evet, ikrah-ı mülci olmadan, yani ölüm veya bir azanın telefi olmadan dinde takiyye yapmak caiz değildir.
www.cemalnar.com