Kötü davranana iyi davranmak
Bir atasözünde “İyiliğe karşılık iyilik herkesin kârı, kötülüğe karşı iyilik mertlerin kârı” denilmiştir. İyiliğe karşı iyilik, iyilerle kötülerin ortak olduğu bir husustur. Fakat kötülüğe karşı iyilikte bulunma yahut hiçbir karşılık olmadan iyilik yapma noktasında birbirinden ayrılırlar.
İyilik hayatta temel yapılırsa kötülükler kovulur. Düşünce dünyamızda kötülüklere yer vermemeyi başarabilirsek, geride sadece iyilikler kalacaktır. Bütün mesele kötülüklerle mücadele etmekte odaklanıyor.
İnsanların karşılaştıkları zahmetler, yaşadıkları felaketler aramızda kötü düşüncelerin barınmasına izin verilmesinden kaynaklanmaktadır. Kötülerin yer alması kötü düşüncelerin kafalara yerleşmesindendir. İster farkına varılsın ister varılmasın, durum değişmez.
Eğitim-öğretim bunun için yapılır yahut yapılmalıdır. İyilikleri bulup yaymak, kötülükleri imha etmek, düşünce olarak bunları insanların kafasından silmek... Bütün mesele budur işte.
İnsanlar eğer kötülüğü gerçekten tanıyabilseler ve kötü düşünceden, öldürücü mikroplardan kaçtıkları gibi kaçabilseler, kafalardaki programlar sağlıklı olarak işlemiş olacak ve kötülük odakları kurutulmuş olacaktır. Beyin, eğer virüslerinden kurtulursa sağlam ve güzel çalışır, faydalı ürünler verir.
Şeytani düşünceye mensup bazı kimselerin, ilacı üretip sonra da bunun hastalık mikrobunu ürettiklerini ve hızla insanlar arasına yaydıklarını son zamanlarda duymaktayız. Bundan daha vahşi bir kazanç yolu düşünülebilir mi? Para kazanmak için insanlara hastalık bulaştırmak, hastalığı istismar etmek, sonra bundan sağlanacak bol kazançla yaşamak...
Evet, insan eğer Allah’a yakın bir kul değilse, iyi yetişmemiş bir fert ise, onun menfaat uğruna yapamayacağı hiçbir şey yoktur. Allah insanlığı bu gibi insanlık dışı davranışlardan kurtarsın.
Bunun gibi, kötü düşünce üretip bu düşünceleri insanlar arasında yayanlar ve bundan doğacak olan zararları istismar edenler vardır. Bunların başında şeytan gelmektedir.
Şeytan neden bunu yapar? Çünkü insana düşmandır da ondan... Kur’an buna işaret etmekte ve insanları şeytandan korunmaya ve Allah’tan ona karşı yardım istemeye çağırmaktadır.
İnsanlardan bu şeytanlara uyanlar, onun yolundan yürüyenler, ona asker olanlar, kötülüklerin ve kötülük odaklarının yayılmasına hizmet etmiş olurlar. Bunlar elbette son derece gafil kimselerdir. Gafil oldukları kadar da irfandan yoksun cahil kimselerdir; takvadan mahrum kimselerdir.
Aslında kötülüğe karşı kötülük yapmak, menfaat celb etme ve menfaatini sevmenin ifadesidir. İyiliğe karşılık iyilik de fıtri bir olgudur; herkes bunu yapar, yapmaktadır. Hatta birçok samimiyetlerin temelinde yatan unsurun bu olduğunu söyleyebiliriz.
Fakat meseleyi derinden düşündüğümüz zaman, bunun da bir tür kapitalizm gibi menfaate dayalı bir husus olduğunu ifade etmemiz gerekir.
Bir kimse, size hediye getirirse, siz de ona hediye götürürsünüz. Yine bir kimse size yemek ikram ederse siz de ona yemek ikram edersiniz. Bir kimse sizi davet ederse siz de onu davet edersiniz. Bir kimse sizi misafir ederse siz de onu misafir edersiniz; sizin oğlunuzun/kızınızın düğününe katıldığı için siz de katılırsınız; takı taktığı için siz de misli ile mukabele edersiniz. Tıpkı uluslararası ilişkilere benzer bu... Menfaate dayalı bir ilişki... Devletlerin bir birine karşı benzer protokolleri uygulamaları gibi bir şeydir bu...
Kanaatimizce, bu davranış biçimi Müslümanları ilgilendirmez, ilgilendirmemelidir. Bu davranış şekli maddecilerin, kapitalistlerin, Allah rızası düşüncesi ve endişesi taşımayanların davranış biçimidir. Müslümanların bundan şiddetle kaçınmaları gerekir.
Bir kimse, bize iyilik yaptığı için değil, belki Allah rızası için iyilik yapmak, Allah rızası için güzel davranmak, insan olarak güzel sözler sarf etmek, insan olarak davete icabet etmek, takı takmayanlara takmak, davete gelmeyenlerin davetine gitmek, iyiliği dokunmayanlara, ömür boyu iyiliği dokunma ihtimali olmayanlara iyilik etmek, hediye götürmek, misafir etmek, yemek ve kahve ikram etmek, can-ü gönülden hizmet etmek... Müslüman işte bu hasbi davranışları sergileyebilen adamdır.
Müslümanı Müslüman olmayandan, takva sahibi olanı takva sahibi olmayandan ayıran en önemli özellik işte budur.
Bu meseleyi siyaset alanına taşımak da mümkündür. Rey verecek olanlara hizmet etmek, iyi, güzel ve samimi davranmak, onların iş bulmasına yardımcı olmak... Gerisine boş vermek... Müslüman siyaset adamının yapamayacağı iştir.
Bunun İslâm’la ve Müslümanlıkla bir alakası yoktur. Esasen rey vermeyeceklere daha güzel davranmak gerekir; insan olduğu için, ihtiyacı olduğu için, vatandaş olduğu için, adaleti ve sosyal adaleti tam gerçekleştirmek için...
Hz. Peygamber’in dosta düşmana karşı aynı muameleyi yapması, aynı terbiye ve nezaketi takınması, hatta iktidar sahibi olunca kendisine ve inananlarına kan kusturan müşriklerden intikam almaması, toptan af ilan etmesi... İşte kötülüğe karşı iyilik yapmak budur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.