Bahçeli’nin Aytaç Durak mesajı
Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Aytaç Durak, ANAP’la başlayan AK Parti’yle devam eden siyasi serüvenini MHP’de noktaladı.
Başka bir ifadeyle, MHP, Aytaç Durak için “son durak” oldu.
Yine de büyük konuşmamak lazım, yeni bir partide kendine kapı aralayıp yol açarsa sürpriz sayılmasın. Aytaç Durak bu...
Eğer ortada bir “suç” varsa, bunun faturasını sadece son partisi diye MHP’ye çıkarmak da büyük haksızlık olur.
ANAP’tan sonra AK Parti’nin kabullenmesi hataydı, geç de olsa farkına varıp kazanabilecekleri halde Adana’da aday yapmayarak Durak’a çıkış yolunu gösterdiler. MHP hatasını hemen fark edip kapıya koydu.
İkisi de erdemli tavırdır.
Adana Cumhuriyet Başsavcılığı, Durak hakkında soruşturma açtı. Doğrusu buydu. Umarım yakında başkanlık görevinden de alınır.
Burada parantez açıp MHP Lideri Devlet Bahçeli’ye hakkını teslim etmeliyiz. Ters düştüğümüz kimi siyasi projelerine yönelik eleştirilerimize rağmen akçalı konularda Devlet Bey’in hassasiyetini biliyoruz.
Bahçeli, bir süredir Durak’tan rahatsızdı. Hatta, başkanın oğlu Gökhan Durak’a ait yerel Çukurova TV’nin frekans sorunu için MHP yönetimini devreye sokma girişimine sert tepki göstermişti.
Mahkeme sonucunu beklemeden RTÜK’ten frekans izni çıkarılmasını isteyen Durak’ın “Bu nasıl iş, MHP’li üye bile bize karşı, bu parti bana neden sahip çıkmıyor” diyerek ayrılabileceği sinyalini vermesi üzerine, Devlet Bey’in “İsterse hemen bırakıp gidebilir, kanunsuz bir işe asla müsaade edemeyiz” dediğini duymuştum.
Bu son yolsuzluk iddiaları üzerine Bahçeli, Durak’ın biletini keserek, hem ahlaken hem siyaseten çok doğru bir karar vermiştir.
Bahçeli’nin bu tavrı, daha geniş manada tüm kurumlar için örnek alınmalıdır. Eğer kurumlar yanlış yapanı bünyesinde barındırmazsa, “Bizi yıpratıyorlar” veya “Bana karşı asimetrik psikolojik harekat yürütüyorlar” diye bağırmaya gerek kalmaz.
Şimdi kim kalkıp Devlet Bey’e Aytaç Durak için hesap sorabilir? Çekildi aradan, Durak hesabını mahkemede verecek.
Kıssadan hisse...
***
Yeni Anayasa
Başbakan Erdoğan, kurmay heyetini toplayarak yeni anayasa değişikliğine ilişkin çerçeveyi çizdi. Ayrıntılar somutlaştıkça üzerinde daha fazla değerlendirme imkanı olacaktır.
Anlaşılıyor ki, yargı reformu, yeni paketin en önemli unsurlarından biridir. Evrensel normlara daha yakın ve adalet duygusunu güçlendirici yargı reformu, Türkiye’nin acil ihtiyaçlarındandır. Bu yargı sistemiyle, Türkiye’nin çağdaş dünyaya entegre olması ve geleceğe taşınması asla mümkün değildir.
Bunu yaparken sivil siyasetin önünü açacak ve tüm kurumlarda demokratikleşmeyi hızlandıracak adımlar da atılırsa reformdan umulan yararı maksimum düzeye çıkaracaktır.
Elbette böylesine köklü düzenlemeler yapılırken istişarenin önemi büyüktür. İktidar partisinin muhalefetle diyalog arayışına yönelecek olması arzu edilen bir gelişmedir.
Şu da bir gerçek; demokrasi uzlaşma rejimi değil, tahammül rejimidir. Kimi toplumsal ve siyasal reaksiyonlara aldırmadan, doğru saikle hareket ederek seçilen anayasa mahkemesi başkanının, daha sonra koltuğuna yönelik tepkileri azaltmak için “iyi adam” rolüne soyunup iktidar partisine “ben yaptım oldu diyemezsiniz” şeklinde uyarıda bulunmasının ciddiyeti yoktur.
Eğer, Haşim Bey, demokrasiyi “büyük uzlaşma” şeklinde tanımlıyorsa, Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’na aday olmaması gerekirdi. Bugün o koltukta, tahammül olgusunun ürünü olarak oturuyor. Aksi düşüncedeyse, bıraksın o koltuğu, göreceksiniz Deniz Baykal ve İlker Başbuğ daha çok sevinir.
Diyeceğim odur; algının veya yorumlama şeklinin koltuk öncesi ve sonrasına göre değiştiği Türkiye’de, anayasa sürecinin zor olduğu söylenebilir, ama denenmelidir. Umarım hükümet bu yoldan geri dönüp harakiri yapmaz.