Çanakkale şehitlerinin himmeti devam ediyor
Camiler ahır yapılmasın, türbeler-tekkeler meyhane olmasın, ezanlar susmasın, Müslüman halk dinini diyanetini öğrensin. Büyük küçüğü, küçük büyüğü bilsin. Ana nedir, baba nedir, aile nedir, hikmet nedir, hürmet nedir, memleket nedir, millet nedir, toprak, vatan, namus nedir bilinsin ve yaşansın diye, Çanakkale Boğazı’ndan geçit verilmemiştir.
Çanakkale’de yüz binlerce misafir şehidimiz vardır. Hindistan, Afganistan, Medine, Sudan, Somali, Fas, Cezayir, Tunus, Libya, Doğu Türkistan, Azerbaycan, Kırım, Osetya ve daha sayamadığım onlarca Müslüman topluluklardan yüzlerce asker gelip, İslam topraklarının ve milletinin özgürlüğü için savaşmıştır.
Evet, o gün Çanakkale’de yenilenler öçlerini almak için her fırsatta Türkiye’yi köşeye sıkıştırırken, içimizde yaşayan belli kesimlerin de onlara destek vererek, millete sırtlarını dönmeleri ve akla hayale gelmedik oyunlara başvurmaları anlaşılır gibi değildir.
Çanakkale Zaferi’nin 95. yıldönümünü kutladığımız şu günlerde, Çanakkale ruhunun hâlâ yaşadığını görmek büyük bir umut veriyor insana. Demek ki, Çanakkale’de yatan şehitlerimiz, hâlâ korumasını ve kollamasını sürdürüyor.
Eğer onlar himmetlerini üzerimizden çekmiş olsalardı, bugün çok farklı bir ülke olarak, sınırlarını dünyaya kapatmış, Hıristiyanlığın 400 yıl boyunca yanındakini bile göremeyecek kadar kapalı yaşadığı bir toplum düzenine geçecektik. Allah müsaade etmemiş.
Çanakkale’den sadece o gün savaşanlar mı rahatsız? Hayır, içimizdeki belli kesimler de rahatsız. Çanakkale’yi halkın dilinden ve gönlünden düşürmek için, bu toprakların suyundan, havasından, ekmeğinden aşından beslenen yüzlerce fitne ve fesat üretimi kişi ya da kişiler de rahatsız. Bu nasıl bir zihniyettir ki, düşmandan daha düşmandırlar.
Bu şanlı mücadele bir milletin dişiyle, tırnağıyla kazanılmıştır. Her köyümüzden, her kasabamızdan, her vilayetimizden bir ve birden fazla şehidimiz Gelibolu’da yatmaktadır. Alevisiyle, Sünnisiyle, Kürdüyle, Türküyle, Arabıyla, Acemiyle, Arnavutuyla, siyahıyla, beyazıyla bütün bir Müslüman kardeşliğinin destanıdır ve koyun koyuna yatmaktadırlar.
“Tarihini inkâr edenlerin coğrafyasını başkaları çizer.” “Tarihini bilmeyenlerin kültürünü, inancını, değer yargılarını başka kültürler, başka değer yargıları kaplar ve alır götürür.” “Bir milletin mayası, eğer o millete ait değerlerle mayalanmamışsa, o milletten birlik ve beraberlik değil, parçalanma meydana gelir.”
Bunları yazarken bir hatıra düştü aklıma. Koalisyon hükümetlerinden birinde ve sol partilerden birinin Milli Eğitim Bakanlığı yaptığı dönemde, ilgili bakan Japonya’ya seyahat eder ve Japon bakanla toplantı yapar. Toplantının bir bölümünde Japon bakan, kendi ülkesinin öğrencilerinin eğitimine dair şunları söyler:
“Biz her yıl binlerce ilkokul öğrencimizi Hiroşima’ya götürür, orada yapılan vahşeti anlatır ve ülkelerine bağlılıklarını, millete bağlılıklarını duygusal anlamda öğretiriz.” Japon bakan bu sözleri sarf edince, Türkiye’den giden bakanın da bir şeyler söylemesi gerekir ve Japon bakana hayretle ve özenerek şöyle söylediği anlatılır:
“Ne güzel sayın bakan, sizin gençliği yetiştirmek ve tarihinizi öğretmek için Hiroşima’nız var, bizim böyle bir değerimiz yok.” Japon bakan bu sözler karşısında dehşete düşer, şaşırır ve şunları söyler:
“Nasıl olur sayın bakan, siz bizden çok daha şanslısınız. Sizin Çanakkale gibi bütün dünya savaşlarına bedel bir tarihiniz var.” Bu sözler karşısında Türk bakanın ne halde olduğunu hesap edin artık. İşte tarihini bilmeyen bir bakanın veya kabul etmeyen birinin, deniz aşırı ötedeki bir ülke bakanının karşısında rezil oluşunun açık halidir.
Çanakkale ruhuna sahip çıkmalıyız. Çanakkale’yi önce anlamalı, sonra anlatmalıyız. Çanakkale ruhu yaşadıkça üzerimizde gezinen siyah bulutlar kaybolup gidecektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.