KARDEŞLİK GEZİSİ
Sıla-i rahim yapmanın İslam açısından önemi ortadadır. Gerçekten de ata dededen akraba olan rahimlerin birbirlerini ziyaret etmeleri durumunda gönüller birbirine daha yakın olur ve varsa aradaki soğukluklar gider, akrabalıklar pekişir, dolayısiyle dayanışma ruhu yeniden deprenir. Bu da akrabaların birbirlerine olan güvenlerinin artması, hayata daha da güçlü bakmaları ve sarılmaları demektir.
Acaba sıla-i rahim sadece akrabalar arasında mı yapılır ya da sadece akrabalar arasında mı yapılmalıdır? Dostlar arasında, gönül kardeşleri arasında yapılacak olan ziyaretlerin sıla-i rahim kadar önemi yok mudur? Hele de bin yıldır bir ve beraber olan insanımızı birbirinden koparmaya çalışanların yamyam iştahıyla ortalıkta cirit attıkları bir dönemde elbet bu tür ziyaretlerin önemi bir kat daha artmayacak mıdır?
Uzun yıllar akademisyen ve idareci olarak hizmet ettiğim bir bölgeye bir vesileyle yaptığım ziyarette bunun önemini daha yakından gördüm. Birbirlerine gönül bağıyla bağlı olan insanların, birbirlerini nasıl da bağırlarına bastıklarına, göz yaşlarıyla bir kere daha şahit oldum. Ve bir kere daha anladım ki bu aziz milleti oluşturan ruh ikizi iki kardeşi birbirinden hiç bir şer güç ayıramayacaktır.
Ne kadar yırtınırlarsa yırtınsınlar...
Neden mi bahsediyorum?
Neyi anlatmak mı istiyorum?
Sahi bu aziz milleti oluşturan ruh ikizi iki kardeş de kimler mi oluyor?
Bitlis Eren Üniversitesi Rektörü sayın Prof. Dr. Mahmut Doğru beyin daveti üzerine 11-14 Mart tarihlerinde Van ve Bitlis’teki ruh ikizim olan gönül kardeşlerimin arasındaydım. İnanın hayatımın en zevkli, en tatlı, en verimli, en güzel dört gününü geçirdim. Onsekiz yıl önce Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü olarak açtığım Bitlis Meslek Yüksek Okulu’nun alnına yerleştirilmiş olan “Bitlis Eren Üniversitesi” tabelasını görünce hem heyecanlandım, hem de gurur duydum. Hele de Üniversitenin Sayın Rektörü ve yakın çalışma arkadaşlarının (Rektör yardımcıları Prof.Dr. Ali Mükremin Apaydın ile Prof.Dr. İbrahim Halil Çerçi ve adlarını sayamadığım diğer senato üyelerinin) büyük bir nezaket ve kadirşinaslık göstererek yine onsekiz yıl önce yaptırdığım ve zamanla yıpranan Tatvan Meslek Yüksek Okulu’nun Konferans salonunu yeni baştan düzenleyip senato kararıyla ismimi vermeleri beni son derece mutlu etti ve açılış töreni sırasında duygusal anlar yaşamama neden oldu. Tören konuşmam sırasında Anadolu insanının hikmet yüklü o güzel sözünü zikretmeden geçemedim:
“İyilik et denize at, balık bilmezse Hâlık bilir”.
Evet Anadolu insanının hikmet yüklü o güzel sözü bir kere daha yerini bulmuş ve yapılan hizmetlerin asla unutulmayacağı bir kere daha anlaşılmıştı.
Ne var ki biz beklemesini bilmeliydik.
•
Kim ne derse desin, bana göre AK Parti hükümetlerinin en güzel icraatlarından birisi her ili üniversiteye kavuşturması ve bütçeden eğitime ayırdığı payı giderek artırmasıdır. Anadolu insanının bütün değerlerine zıt odakların “her ile üniversite açmış da ne olmuş, hepsi de tabela üniversitesi; baksana yüksek okulun alnına üniversite yazmakla üniversite mi olur?” dediklerini duyar gibiyim. Gerçek hiç de öyle değil. Bitlis Eren Üniversitesi, çok güçlü ve hizmet aşkıyla yüklü bir yönetim kadrosuyla geleceğe yönelik proğramını en güzel şekilde yapmış ve bir yıl içinde Fen Fakültesi binasının karkasını bitirmiş durumda. Bu arada 2010 yılında kendisine ayrılan bütçe ile üniversitenin tümüne hizmet verecek şekilde merkezi dersliklerin temelini atmanın ve en geç iki yıl içinde bitirmenin hesabını yapıyor.
Bitlis iliyle üniversitenin ismini paylaşan Eren Holding sanırım 2011 yılında kesenin ağzını açacak ve o güne kadar devletin yaptığı ve harcadığı ne ise o kadarını da o yapacak ve harcayacaktır. Üniversite Rektörü’nden öğrendiğime göre yapılan protokol o şekilde imzalanmış. Bir başka ifadeyle önümüzdeki yıl Bitlis Eren Üniversitesi’nin gün be gün serpilip büyümesinde Devlet ile Eren Holding tatlı bir yarışa girecekler. Elbet böylesi güzel bir yarıştan öncelikle âlimler ve erenler diyarı Bitlis’imiz ile yöre halkımız yararlanacaklar, sonrasında ise ülkemizin tamamı ve belki de sınırımızın hemen ötesindeki kardeş ülke halklarının gençleri...
Yeri gelmişken rahatlıkla söyleyebilirim:
Şu bir gerçektir ki, istisnai kimi konular dışında, biz bilimsel anlamda ve bu arada elbet eğitim öğretim yönüyle, İslam ülkeleri içinde en iyi durumda olanız. Eğer ülkemizi yönetenler gözlerini biraz açsalar ve bu gerçeği görseler, inanın İslam ülkelerinin bütün gençleri lise ve üniversite eğitimlerini ülkemizde yapacakları gibi, hatta yüksek lisans ve doktoralarını da ülkemizde yapacaklardır. Böylece hem İslam ülkeleriyle olan kardeşlik bağlarımız daha fazla güçlenecek, hem de çok büyük ölçüde döviz girdisi sağlamış olacağız. Ayrıca bu tür ilişkilerin ticari ve kültürel yönden kazançlarının olacağı da açıktır.
Bunun için hükümetten beklediğimiz, İslam ülkelerinden gelecek olan öğrencilerin kendi inançları ve kültürel anlayışları çerçevesinde rahatça yaşamalarını sağlayacak bir ortam hazırlamalarıdır.
Bunu yapabilirler mi?
Elbette zor.
Çünkü bu milletin bütün değerlerine düşman olan odaklar böyle ortam hazırlamaların laikliğe aykırı(!) olduğunu görecekler ve en kısa zamanda gerekli yerleri harekete geçirerek böylesi bir öğrenci akışını mutlaka önlemeye çalışacaklardır.
Buna rağmen yönetim erkini ellerinde tutanlar her ilimizde açılan üniversitelerimizden komşu ülkelerin gençlerini mutlaka yararlandırmanın yolunu bulmalıdırlar.
Laik dinin mensupları ne yaparlarsa yapsınlar bunu onlardan bekliyoruz.
•
Elbet Bitlis ilinden yazacaklarımız bu kadarla kalacak değil. Bitlis Tarım İl Müdürü Kasım Piral’ın iç açıcı faaliyetleri ile Bitlis Milli Eğitim Müdürü Mehmet Emin Korkmaz’ın okullaşmadaki gayretleri bir başka yazının konusu olacaklar. Bu konularla ilgili yazılanları okuyunca inanın yarınlara olan güveniniz daha da artacak.
Bitlis üzerine yazı yazılır da Ahlat, Adilcevaz, Süphan Dağı ve Aygır Gölü’nden bahis açmamak olur mu? Ahlat, Adilcevaz, Süphan Dağı’nı anladık da, Aygır Gölü de ne mi oluyor diyorsunuz? Sahi Aygır Gölü’nü görmediğiniz gibi, duymadınız da mı? Hele de Nemrut Dağı’nı ve oradaki krater göllerini? Sakın Tatvan’ın Nemrud’u ile Adıyaman’ın Nemrud’unu karıştırmayın. Adıyaman’ın Nemrud’u ne kadar kibir yüklü ise Tatvan’ın Nemrud’u o denli alçak gönüllüdür.
Nasıl mı?
Bunların ve daha fazlasının hepsi bir başka yazının konusu olacak inşallah...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.