Anayasa değişikliği ile neyi düzelteceğiz?

Anayasa değişikliği ile neyi düzelteceğiz?

Çağın gerisinde kalan ordumuzu ve yargımızı ıslah edeceğiz. Bu iki kurumu, Türkiye'nin ileri ve güçlü kurumlarıyla, ülkenin dinamik yetenekleri ile uyumlu hale getireceğiz.
Yargımız ne durumda? Uluslararası arenaya yargınızla çıktığınız zaman başınız öne eğik dolaşırsınız. Yargımızın adalet dağıtma, vatandaşların temel hak ve özgürlüklerini koruma yeteneği çok geri. Bu gerilik, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarıyla tescil ediliyor. Vatandaş olarak Türkiye'de yargının nihaî kararı verdiği bir davayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne götürme hakkına sahibiz. AİHM'de Türkiye'den gelen on bin civarında başvuru var. İki bine yakın sonuçlanan davaların % 90'ından Türkiye mahkûm edilmiş durumda. Yani yargımız, temel hak ve özgürlüklere, adil yargılama ilkesine aykırı kararlar veriyor. Hukukun egemen olduğu medenî dünyanın evrensel ölçülerine göre bir değerlendirme yapmaya kalkarsanız yargımız, on üzerinden sadece bir alarak sınıfta çakıyor.

Halbuki çok yetenekli ve nitelikli yargıçlarımız var. Peki yargımızın geri olmasının sebebi ne? Yargımız evrensel ölçülerde bağımsız. Ancak bu bağımsızlık, yüksek yargı oligarşisinin iktidar aracı olarak kullanılıyor. Bu oligarşik yapı içinde yargı hukuk dağıtmak yerine, devlet içindeki güç rekabetine katılan bir iktidar odağına dönüşüyor. Anayasa Mahkemesi'nin 367 kararı, yetkisi dahilinde olmadığı halde anayasa değişikliklerini esastan iptal etmesi, AK Parti kapatma davası, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun Ergenekon soruşturmaları kapsamında yargıya yaptığı müdahaleler, yüksek yargı sözcülerinin yargıçları ideolojik tartışmalarda taraf olarak ilan etmeleri bu iktidar mücadelesinin tezahürleri idi.

13 maddelik pakette yargının, tarafsız olması için bağımsız kılınması amacıyla HSYK'nın oligarşik niteliğini, daha fazla üye formülüyle değiştirmeyi amaçlayan bir düzenleme var. Yeterli mi? Hayır. Ama yargının tarafsızlığını ve yargıç teminatını zedeleyen fiilî bir sorun bu düzenleme ile hafifleyebilir.

Ordumuz ne durumda?

Bu soruyu sorabilmek ve mantıklı cevaplar alabilmek için hâlâ kat etmemiz gereken uzun bir mesafe var. Artık darbe yapamayacak bir ordumuz var. Peki, evrensel ölçülerde ileri ve çağdaş bir ülkenin ordusuna ne zaman sahip olacağız?

Genelkurmay Başkanımız, çağımızın savaşlarının asimetrik olduğunu hatırlatıyor. O zaman neden bu asimetrik savaşı kalabalık bir ordu ile yürütüyoruz? Çıkın dünyaya ve ordunuzdaki personel sayısı ile övünmeyi deneyin? Ne derler adama?

Artık bu durumun kişisel bir nitelik değil, kurumsal bir zaaf olduğunu anladık. Genelkurmay Başkanımız devam etmekte olan çok ciddi bir dava hakkında, hem savcı, hem yargıç edasıyla mahkeme kuruyor. Delilleri değerlendiriyor. Hükmünü veriyor. Sanıkları aklıyor. İkna olmayanları da "arkasındayız" diye tehdit ediyor. Yargıya alenî müdahalede bulunuyor. Bu ordu, medenî bir ülkenin ileri bir kurumu olabilir mi? Kalabalık ordunuzun başındaki komutanın hukuku alenen çiğnediği, yargıya talimatlar verdiği bir ülke, çağdaş bir ülke haline gelebilir mi?

13 maddelik paket içinde yer alan ve askere sivil yargı yolunu açan anayasa değişikliği, zaten hukuk adına cesaretle iş gören savcıların, yargıçların elini kolaylaştıracak. Hukukun, silaha üstünlüğü sağlanacak. Silahı hukuka bağlamak, Türkiye için dev bir adım olacak.

Türkiye, iddialı bir ülke. Teşebbüs gücü sınır tanımıyor, rekabet üstünlüğü ile hemen her pazara giriyor. Entelektüel-bilimsel yetenekleri sınırlarımız ötesinde başarı üzerine başarı kazanıyor. Genç, dinamik ve büyük hayalleri gerçekleştirme peşinde bir nüfusumuz var. Bölge ülkelerini mıknatıs gibi kendimize çeken ve herkese umut kapısı olan bir dış politika ile güçleniyoruz. Ama hukuka riayet etmeyen bir silahlı gücümüz, adaleti dağıtamayan bir yargımız var. Çaresiz değiliz. Demokrasi, bu iki geri kurumu düzeltme araçlarını bize veriyor. Nasıl?

Anayasayı değiştirerek.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi