Sahaflarda bir hariciye vekili
Bütün bakanlar Ankara’dadır ama Ankara sokaklarında onlarla tesadüf etmeniz pek mümkün olmaz.
Ankara’da karşılaşmayı umacağınız en son bakan Dışişleri Bakanı olmalıdır.
Cumartesi günü işte bu nadir tesadüf gerçekleşti!
Ankara’nın sahafları denilebilecek bir kitapçılar çarşısında Dışişleri bakanımız Ahmed Davudoğlu ile karşılaştık.
Bir an kendimizi Ankara’da değil de dünyanın herhangi bir yerinde, ama diplomasi trafiğinin yoğun olduğu bir siyasi merkezinde sandık. Televizyonlarda Ahmet Davudoğlu ile birlikte görmeye alıştığımız, mevkidaşlarını gözlerimiz aradı.
Ahmed Davudoğlu ile karşılaşmak, kitap meraklılarının ender rastlanır kıymetli bir kitaba tesadüfü nevinden bir şey olmalıydı.
Hoşbeşten sonra kitapla kahvenin bir arada bulunduğu bir mekanda çay kahve içtik, sohbet ettik.
Türk karakteri üzerine konuştuk.
Doğudan ve batıdan örnekler verdi.
Afganistan’da, Mezarışerif’te veya Balkanlarda Sancak’ta kendisinden istenilenler bir belediye reisinden veya validen istenilebilecek türden şeylerdi.
“Herkesin bizden bir şekilde bir alacağı var” dedi. Talep ve beklentinin yöneldiği büyük devlet, büyük millet imajı sürüyordu.
Türkiye’nin büyük devlet imajının bir ara yaşanan sarsıntıya rağmen değişmediğini vurguluyordu.
Davudoğlu’nun Ankara’da bulunduğu nadir günlerden biriydi. Onu, dünyanın herhangi bir başkentinde veya önemli şehrinde görmeniz sizi şaşırtmazdı, fakat Ankara’da, Kızılay’ın kitapçılar çarşısında görmek elbette şaşırtıcı idi. Bir süre sonra Stratejik Derinlik okuyucusu heyecanlı gençler etrafını sardı.
Davudoğlu, “ilmiye” mesleğinden geliyordu. Hayatı boyunca kitaplarla haşır neşir olmuştu. Bu yüzden, kitap kokusunun en fazla duyulabileceği mekanları özlemiş olmalıydı.
Bakanlığın sitesinden geçmiş dışişleri bakanlarına baktım. Liste 1920’de Ankara hükümeti ile başlıyordu.
Askeriye kuruluş tarihini her kuvvet için cumhuriyet öncesine götürürken, Dışişleri Ankara hükümetinden öncesine geçemiyordu.
Listeye bakınca, askerlerin, tabiplerin, arada bir hariciyecilerin ve nihayet üniversite hocalarının dışişleri bakanlığı yaptığı görülüyordu.
Cumhuriyetten sonra en uzun süre dışişleri bakanlığı yapan Tevfik Rüştü Aras doktordu. 1925’den 1938’e kadar hariciye vekilliği yapmıştı.
Kitap sahibi hariciye vekilleri de vardı. En meşhuru Prof. Dr. Fuat Köprülü idi. Kitap sahibi bakanlardan Mümtaz Soysal ve İsmail Cem dikkati çekiyordu.
Şunda hiç şüphe yok ki, bu hocaların veya yazarların hiç biri, bir milletlerarası ilişkiler tezine, bu tezi ifade eden bir kitaba sahip değildi.
Hariciye bürokrasisinin pişirdiği yemeği yiyorlardı.
1920’lerde, 30’larda Türk dış siyaseti, dünya hakimi İngiltere’nin çizgisini hiç zorlamadı. 1940’dan sonra da durum çok değişmedi. 1950’den sonra Amerikan ağırlığı hissedildi. Menderes ve hariciye vekili Fatin Rüştü Zorlu dış siyaseti değişime olabildiğince zorladılar.
1960’larda Kıbrıs’a müdahale edemeyen İsmet İnönü ABD başkanı Johnson’un mektubuna karşı “yeni bir dünya kurulur, Türkiye de bu dünyada yerini alır” dedi. Sadece dedi!
Turgut Özal Türkiye’nin dış siyasetini değiştirecek hamleler yaptı. Monşerler duvarını fazla zorlayamadıysa da, bir başlangıç önemliydi.
Mevcut hükümet, Özal’dan sonra değişimi derinleştirdi. Türkiye’nin kendine mahsus bir dış siyaset doktrini oldu. İngiltere’nin doktrini, Amerika’nın doktrini yerine Türkiye’nin kendine mahsus dış siyaseti... Bunun tefekkür zeminini yapan Ahmet Davudoğlu şimdi bakan olarak uygulamayı da üstlenmiş durumda.
Türkiye’nin sözünü nerede nasıl söylemek gerekiyorsa öyle söylüyor. Türkiye şahsiyetli dış siyaseti ile takdir topluyor.
Sahib-i kitap bir hariciye vekilinin farkı anlaşılıyor.
Bugüne kadar siz hiçbir hariciye vekilini kitapçıda gördünüz mü?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.