İbni Teymiyye’nin fetvasını iptal etmek
İbni Teymiyye yaşasaydı muhtemel olarak şöyle derdi: “Mardin, Mardin olalı böyle zulüm görmedi.” Duyduk duymadık demeyin: Bu şehirde İbni Teymiyye’nin Moğollar aleyhinde 700 yıl önce verdiği cihad fetvası etkinliklerle kaldırılıyor! Bu da nereden çıktı ve neden icap etti? Öteden beri bazı İslami konularda zoru olanlar hep kabahati İbni Teymiyye’ye yüklerler. Bu bağlamda, 1980’li yılların başında Hama olaylarının alevlendiği sıralarda İbni Teymiyye’nin Nuseyrilerle ilgili fetvası gündeme gelir, güncelleştirilir ve bunun üzerine Savunma Birliklerinin komutanı olan kardeş Rıfat Esad, İbni Teymiyye’yi ölü veya canlı ele geçirenler için 100 bin Suriye lirası mükafat koyar. Rıfat Esad, bu hususta Yahudilerin Hazreti İsa’yı gammazladıklarını yeni öğrenen bir Hıristiyan neferi gibidir. Hıristiyan nefer bin iki bin yıllık Hazreti İsa’nın hakkını ve acısını bir başka Yahudi’den çıkartmak isteyince Yahudi patlar: “Bu senin dediğin tarih oldu. Bundan bin iki bin sene kadar önceydi” deyince bu defa pişkin Hıristiyan nefer şöyle der: “Olsun! Bunu ben yeni duydum!” Her yeni duyana hesap vermek gerekecekse vay milletin haline! Rıfat Esad da İbni Teymiyye’nin diri mi ölü mü olduğunu bilmemektedir ve fetvaya istinaden ‘wanted/aranıyor’ talimatı çıkartır. Şimdi de 700 yıl sonra bu fetvanın iptali kimin aklına düştü? Veya neye düştü? Acaba dünün Moğollarıyla bugünün İsrail ve ABD’sini kıyaslayan birilerini susturmak veya öte yandan güya barış adına savaşanlara teslim olmak için 700 yıl sonra İbni Teymiyye’yi mi susturmak istediler? Eğer böyle ise pes vallahi. İbni Teymiyye bazı fetvalarıyla ve görüşleriyle tartışmalı bir isimdir. Lakin alim olduğundan şüphe yoktur. Ve bunun ötesinde özellikle de siyaset-i şeriyye konusunda birinci derecede uzmandır ve bu hususta Arapların ‘kalle naziruhu’ dedikleri gibi eşsizdir veya eşi az bulunur.
¥
Güya neymiş? İbni Teymiyye’nin bu fetvasını el Kaide mensupları kullanıyormuş. O zaman Kaide’nin kullandığı silah markalarını da yasaklayın da, olsun bitsin! Akşam gazetesinden Utku Çakırözer’in haberine göre, Moğol istilası altındaki Mardinliler’in isteği üzerine İslam dünyasının önde gelen alimlerinden İbn Teymiyye tarafından 1300’lü yılların başında verilen ‘cihad’ fetvası 700 yıl sonra ortaya çıktığı Mardin’de tarih olacak. Mardin Artuklu Üniversitesi’nde 27-28 Mart tarihlerinde ‘Barış Diyarı Mardin’ başlığıyla düzenlenecek toplantıya Suudi Arabistan, Mısır, Ürdün ve diğer İslam ülkelerinden yirmiye yakın tanınmış din adamı katılacak. Barışçı söylemle hazırlanacak ortak deklarasyon daha sonra dünyaya ilan edilecek. Toplantıyı düzenleyen İngiltere merkezli Küresel Yenilenme ve Rehberlik Merkezi (GCRG) isimli düşünce kuruluşunun yöneticisi Aftab Malik, kardeşlik ve hoşgörü kentindeki buluşmayla ilgili şu değerlendirmeyi yapıyor:
“Başta El Kaide olmak üzere ‘radikal dinci terör örgütlerinin’ eylemlerini meşrulaştırmak için kullandıkları dini argümanların başında ‘Mardin Fetvası’ olarak bilinen ve Müslümanları, Müslüman olmayan yönetimlerle savaşmaya çağıran fetva gelir. Mısır’daki cihatçı hareket bu fetvayı kullanarak ayaklandı. Bunun en son ve en tehlikeli örneği ise El Kaide’dir. İslam dünyasının yanı sıra ve İslam ile ilgili çalışmalar yapan Batılı bilim adamları uzun süredir bu fetvayı tartışıyor.”
¥
Aftab Malik’in bu değerlendirmesi aslında maksadı ortaya koyuyor. İbni Teymiyye yabancı ve gayri Müslim işgalcilere karşı cihad noktasında silah kullanılabileceğine dair elbette fetva vermekle birlikte bir emr-i bi’l maruf ve nehyi ani’l münker aracı olarak veya dahilde ıslah için silah kullanmayı tecviz etmemektedir. Kaide veya benzerleri bu fetvayı işgalcilere karşı değil de dahilde Husiler veya benzerleri gibi -fasık da olsa- yerel yöneticilere karşı kullanıyorlarsa fetvayı suistimal ediyorlar demektir. Lakin burada fetvayı susturmaktan asıl maksadın yerel yönetimler değil işgalciler olduğu Malik’in de itirafıyla apaçık ortada. Dolayısıyla sapla samanı karıştırarak İbni Teymiyye’yi ve fetvasının etkisini susturmak istiyorlar. Peki bu fetvayı iptal ederek Taliban’ı susturacaklar ama Afganistan ve Irak ve ötesinde Filistin’deki işgalcilere nasıl mukabele edecekler? Acaba Ahmet Çelebi’nin arzuladığı gibi onları çiçeklerle mi karşılayacaklar?
İki gün sürecek tartışmalar sonunda İbn Teymiyye’nin fetvası konusunda yeni bir ortak yoruma ulaşılacak ve bu dünyaya açıklanacak. Böylece tertipçilere göre El Kaide’nin ‘terör eylemlerine meşruiyet kazandıran dini argüman’ da iptal edilmiş olacak. Burada işgali yaftalamayanlar maalesef direnişi terör olarak damgalıyorlar. Madem öyle ellerinde sihirli barışçı formüller var da neden Netanyahu’yu da hizaya getirerek Doğu Kudüs’ü ve Mescid-i Aksa’yı kurtaramıyor ve geri alamıyorlar? İstişhad veya intihar eylemlerinde kullanılan teterrüs meselesini ilk ortaya atan ve tartışan Gazali veya benzeri alimlerdir. İlk söyleyeni İbni Teymiyye değildir. Toplantının organizasyonuna katkıda bulunan İbrahim Kalın da, Mardin buluşmasının İslam dininin terör değil barış ve hoşgörü dini olduğu mesajının dünyaya verilebilmesi açısından önemli bir imkan olduğunu ileri sürüyor. İbni Teymiyye’nin fetvasının tasası bakın kimlere düşmüş!
Maalesef bu gelişmeler üzücüdür. Mardin’de İbni Teymiyye’nin fetvası iptal edilirken cumalarda okunmak üzere AB’ye özendirme hutbeleri hazırlanmaktadır. AB’den sorumlu Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış’a bağlı AB Genel Sekreterliği (ABGS), birliğin Türkiye’ye sağlayacağı faydaları anlatmak için farklı projeleri hayata geçirmeye devam ediyor. AB’yi camide tanıtmak için harekete geçen ABGS, bu amaçla bir ‘cuma hutbesi’ taslağı da hazırladı. Çalışmada AB’ye yönelik ‘yanlış algılamaların giderilmesi’ hedef alındı. Diyanet vize verirse, hutbe rötuşları yapıldıktan sonra okunacak.
Hutbenin ana fikrinde, İslam dininin Avrupa Birliği’nin dışında bir din olmadığı mesajı vurgulanıyor. Taslak hutbede, AB’nin önemli bir adım olduğu kaydedilerek, ‘AB’nin gelecek nesillere fırsatlar sunacağı’ belirtiliyor. Hutbede Hazreti Muhammed’in, ‘İlim, Çin’de bile olsa arayın’ gibi hadislerine ve Kur’an-ı Kerim’in, evrensel değerleri yücelten ‘Zümer’ ve ‘Bakara’ surelerinden bölümlere de yer veriliyor.
Ne diyelim: Sukuttan başka söylenecek bir söz yok.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.