Mardin fetvası
Kayserili bir işadamı (N.Ö.) umre yolculuğunda İstanbul Atatürk Hava Alanından bir viski şişesi almış ve Medine'de yakayı ele vermiş, Çok garip değil mi? Tam da ahirzamana uygun bir davranış. Zira insanlar kıyamet öncesinde Hicaz'a ve Haremeyn'e turist gibi gidecekler. Bu da o manzaranın ayne'l yakin ve hakka'l yakin yaşanması ve fiiliyata dökülmesidir. Son karede de öyle değil midir? Beyefendi Medine'ye Paris'e gider gibi gidiyor. Önemli olan ise şu: Bu küçük fotoğraf sizi büyük fotoğrafa ve Türkiye'nin bugün nasıl yönetildiğinin fotoğrafına götürebiliyor mu? Küçük fotoğraftan karinelerle büyüğünü ulaşabiliyorsanız ne mutlu size! Hâlâ imanınızın hazzını tadıyorsunuz demektir. Demek ki hâlâ cevherinizi kaybetmediniz. Bu küçük fotoğraf karesinden bir de Mardin fotoğrafına geçelim.
Bilindiği gibi İbniTeymiyye 700 yıl önce Mardinlilerin isteği üzerine bir fetva neşretmiş ve fetvada Moğollara karşı mücadelenin gerekli olduğunu ifade etmiş. Fetva ile alakalı olarak geniş tartışma bazı gazetelerde var. Bu durumda fetvada mı bir sorun var, yoksa fetvaya karşı çıkanlarda mı? Öteden beri İbni Teymiyye cihad meselesindeki fetvalarından ötürü günah keçisi yapılmıştır. Bazıları o dönemlerde Moğollarda bir kırılma yaşandığını ve Müslüman olmanın eşiğine geldiklerini söylemekte ve dolayısıyla İbni Teymiyye'nin Müslümanlığını eksik gördüklerine karşı karalama yaptığını ve fetva neşrettiğini ileri sürmektedirler. Halbuki, Cengiz Han'ın İslam'a yönelik dessas yaklaşımları ve politikaları oğullarına ve daha sonraki yönetimlere de sirayet etmiştir. Bununla birlikte derin bir kültürü olmayan Moğollar zamanla İslam'ın içinde erimişlerdir. Bu doğru olmakla birlikte yine de İbni Teymiyye şek ile yakin zail olmayacağı için Moğollara karşı ihtiyatlı bir dil kullanmış ve ihtiyati yaklaşımı benimsemiştir. O dönem bir geçiş dönemidir ve İbni Teymiyye de sorumlu bir alim olarak bu yönde fetva vermiştir. Fetvasına zahiri olarak söylenebilecek bir söz yoktur.
Moğollardan sonra benzeri bir politikayı Mısır'da Napolyon yürürlüğe koymuş ve ulemayı idari rüşvetlerle yanına çekmeye çalışmıştır. Lakin İbni Teymiyye gibi Frenklerin de aldatma siyasetiyle iş gördüğünü gören Nakibu'l Eşraf Ömer Mekrem, Napolyon ve avenesine karşı sancağı şerifi çıkartır ve halkı arkasına toplar ve Fransızları püskürtür. Ömer Mekrem Napolyon'un selamını rüşvet-i kelam diye reddeder ve sütçü imam gibi onlara silahla selam verir. İbni Teymiyye'nin 700 yıl önceki fetvasını kaldırmak aslında dün ve bugün bütün benzeri fetvaları geçersiz kılmakla eşdeğerdir. İslam'ın köküne kibrit suyu dökmektir. Bu kime hizmettir anlamak mümkün değildir. Yabancı işgalcilere karşı meşru bir otorite dahilinde cihat meşrudur. Hatta işgal fiili hale gelirse seferberlik hükmü kendiliğinden yani otomatik olarak taayyün ve tahakkuk eder. Onun dışında İslam'da cihat proaktif ve bütün boyutlarıyla müspet bir harekettir. İnsanlığın hayrı ve selameti için çalışmaktır. Dolayısıyla cihadın birden fazla boyutu vardır. İnsanın kendi nefsiyle mücadelesi, mücahade veya nefsi ile enfüsi dairede bir cihattır. Toplumdaki bozulmaya karşı emri bi'lmüru ve nehyi ani'l münker yapmakta dahili veya içtimai ve sosyal bir cihattır. Küffara ve işgalcilere karşı çıkmak ve onlarla savaşmak da harici bir cihattır.
27-28 Mart tarihlerinde Mardin'de İbni Teymiyye'nin tarihi fetvasını iptal edecek olan toplantının sponsorluğunu İngiltere'den bir kurumun yapması da manidardır. Zira, İngiltere Hayri Kırbaşoğlu gibilerin de hatırlatmasıyla halen Afganistan ve Irak gibi İslam ülkelerinde fiili işgalci pozisyonundadır ve fetvanın iptalini de bu ülkede faaliyet gösteren kurumlar istemektedir. Dolayısıyla mesele şaibelidir. Zaten faraza İbni Teymiyye 'müçtehit sıfatıyla' fetva verdiyse onun fetvasını başkaları bozamaz. Belki de aynı bağlamda, 30 yıldan beri İngiltere'de Menhecü'l Kur'an adıyla İslami hizmetler yürüten Pakistan asıllı Muhammed Tahir el Kadiri, istişhad veya intihar eylemcilerinin cennete giremeyeceklerini ve kokusunu bile hissedemeyeceklerini öngörmektedir. Bu da tefritin ifratıdır. Onlarca sayfadan mürekkep gerekçeli bir fetva yayınlamış ve Kaide ve benzerlerinin ve mensuplarının mürted olduklarına hükmetmiştir. Gerçekten de zaman zaman cihat adına maksadı aşan eylemler yapılmaktadır. Bunlar cihadı sulandırarak karşıtlarının itirazlarına zemin hazırlıyorlar. Bu bağlamda, geçtiğimiz yıllarda Pakistan'daki Diyobendilerden daha farklı ve ılımlı olan merkez yani Hindistan Diyobendi uleması bu bağlamda yani direniş meselesiyle alakalı bir fetva yayınlamıştı. Bir dereceye kadar bunların haklı yönleri olmakla birlikte yine de Bernard Lewis'le birlikte Pentagon himayesi altında benzeri fetvalar veren ve görüşler serdeden Hişam Kabbani ve tavırlarını nereye koyacağız? Burada ifrat tefrit uçlar birbirini beslemektedir. Suudlu Abdurrahman Berrak karma yaşamdan ve ihtilattan yana olan liberalleri tekfir ederken Hişam Kabbani ve Kadiri gibileri de ters yöndekileri veya diğer uçtakileri tekfir etmektedir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.