Hz. Peygamber s.a.v. efendimizi ziyaret etmenin lüzum ve önemi 11
Kabr-i Saâdetin yanına fazla yaklaşılmaz, duvarlarına el ve yüz sürülmez, öpülmez, sırt veya göğüs ile duvarlarına yaslanılmaz, etrafında tavaf yapılmaz, karşısında eğilinmez. Bu tür davranışlar bid'at ve mekruhtur. Hele, kabr-i saâdet'e karşı secde etmek kesinlikle haramdır, ibadet kasdı ile yapılırsa küfürdür. Atâ b. Yesâr (R.A.)'den rivayete göre Resûlullah (S.A.V.) efendimiz şöyle duâ buyurdular:
"ALLAH'ım! Kabrimi ibâdet edilen bir put kılma!" Ve devamla buyurdu ki: "Peygamberlerinin kabirlerini mescidler haline getiren bir kavme ALLAH Teâlâ'nın öfkesi çok şiddetli olmuştur." (Muvatta, Kasrus-Salât:85, 1/172)
Bu hadis-i şerif Peygamberlerin kabirleri üzerinde secde etmeyi, Peygamber kabirlerinin ibâdette yönelinen bir kıble yapılmasını yasaklamaktadır. Dolayısıyla kabirleri hakkında böyle bir yasak bulunursa, diğer hatıraları hakkında daha açık ve ağır bir yasak olacağı açıktır.
Kur'ân-ı Kerîm'de olsun, hadis-i şeriflerde olsun, dünyevî ve uhrevî kurtuluşumuz için daima, Resûlullah (S.A.V.) efendimizin getirdiği dine ve sünnete ittiba emredilmiştir. Her davranışında rıza-ı ilâhiyi aramak endişesinde olması gereken Müslüman için bu irşad yeterlidir. Kendisinden istenmeyen şeylere iltifat etmemesi, istenip istenmediği şüpheli şeyler hususunda ihtiyatlı davranıp ifrata düşmemesi mü'minlik edebine girer.
Elbette Resûlullah (S.A.V.) efendimizden bize intikâl eden maddî hatıralar ve izler de nazarımızda muhteremdir, saygımızı eksik etmeyeceğiz. Fakat ayrıntı olan, hiçbir zaman asl'ın yerini almamalıdır. Herşeye dindeki yerini vermeli, ifrattan ve tefritten kaçınmalıyız.
Hz. Peygamber (S.A.V.) efendimiz, aşırı ta'zîmin geçmiş ümmetlerde olduğu gibi kendi ümmetlerini de putperestliğe kadar sürükleyebileceğinden korkuyordu. Bu sebeple Hz. Âişe (R. Anha) validemizden rivayete göre, döşeğinden bir daha kalkamadığı yani vefat ettiği hastalığında şöyle buyurdular:
"ALLAH Teâlâ yahudilere ve hıristiyanlara lânet etsin, onları rahmetinden uzak kılsın. Çünkü Peygamberlerinin kabirlerini mescide çevirdiler." (Buhârî, Cenaiz: 60, 96, Salât: 54, Enbiya:50; Müslim, Mesâcid: 19-23, No: 530; Ebû Dâvud, Cenâiz: 76; Nesâî, Cenâiz: 106, 4/95, 96)
Resûlullah (S.A.V.) efendimizin âhiret âlemine göçeceği sıralarda, mûsevîlerin ve hrıstıyanların Peygamber kabirlerine ibâdetlerinden ve ibâdeti andırır ihtiram ve saygılarından şiddetli bir lanetle bahsetmesi, ümmetini yahûdî ve hristiyanların bu müşrikçe ve cahilane hareketlerinden men etmek ve sakındırmak içindir.
Hz. Muhammed (S.A.V.) efendimizin Peygamber olarak gönderilmesinde en büyük hedef, insanlığın türlü türlü ihtiraslarla bozulan bu tevhîd akidesini aslî safveti ile insanlara öğretmekti. İşte bu sebeble ölüm hastalığında bile ümmetini bu nevi câhiliyet ve müşriklik âdetlerinden şiddetle sakındırmayı ihmâl etmemişti ki, bu hâldeki bu tenbîhi çok daha beliğ olmuştur. Kaldı ki, Hz. Peygamber (S.A.V.) efendimiz bu ve benzeri tavsiyelerini bir çok defalar çeşitli vesilelerle hutbelerinde ve vaazlarında tekrarlamış bulunuyordu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.