'Ülkenin refahı için anarşi lâzım'
Refahı sağlamak için anarşi gerekiyor. Huzuru bulmak için tehlikeler ortaya çıkmalı. Güvenliği sağlamak için tehditler olmalı. Barış için kavga etmeli. Ne yaman paradoks değil mi?
Ama bu zıtlıklardan bir sentez çıkmıyor; sadece darbecilerin akıl dışı dünyalarını ele veriyor. Dün Zaman gazetesinde yer alan bir binbaşıya ait ses kaydı, "refah için anarşi" paradoksunun üretildiği dünya hakkında sarih bir fikir veriyor. Darbecilerin çıkartmaya hazırlandıkları yangının, kundakçılığın nasıl işlediğini gösteriyor. Ergenekon davasının kolundan yakalayıp yargının önüne çıkarttığı, Balyoz ve Kafes planlarında tecessüm eden zihniyet kirli, ama aynı zamanda sakat bir dünyanın eseri. Bu hezeyanları yakından tanımaya mecburuz.
"Bu ülkenin refahı için anarşizm gerekiyor" diyor bu binbaşı. "Anarşizm" kelimesi, her türlü otoriteye karşı çıkanların düşüncesini değil, sadece şiddetin egemen olduğu bir güvensizlik halini anlatıyor burada. "Kaos yaratacaksın bu ülkede" diyor bu subay. "Türk'ü, Kürt'ü evden çıkamaz hale getireceksin" diye ekliyor. Yani? Kesif bir Türk-Kürt çatışması için provokasyonlar öneriyor. Başbakan'a suikast, Genelkurmay Başkanı'nın uçağını düşürme bu provokasyonlara dahil ediliyor.
Bu cümleler, bu muhakeme, bu fikirler yakından bildiğimiz bir planın duygu dünyasını doğal biçimde özetliyor. Yani, bize çok tanıdık geliyor. Cuma sonrası camileri bombalamak ve ülkeyi kaosa sürüklemek soğukkanlı biçimde, uzun emekler harcanarak hazırlanan Balyoz planının ana teması. Bahse konu ses kaydı ise bu planın üretildiği zihinlerin sakat dünyasını yansıtıyor.
Bu dünya komitacıların dar, sınırlı, ebleh kafalarının cirit attığı akıl dışı bir dünya. Elindeki silahla, vurarak, bir yerleri havaya uçurarak, öldürerek, katliam yaparak, insanları kin ve öfke ile birbirine düşman ederek bir ülkenin yönetilebileceğini, her problemin çözülebileceğini zanneden hasta bir kafa. Bir dış sorununuz mu var? Çözüm bir-iki kişiye suikast düzenlenecek. Bir siyasî sorun çözülemiyor mu? Bir-iki yere bomba koyarak çözülecek. Toplum kaos içine sürüklenerek daha kolay yönetilecek. Korku ve endişe içindeki insanlar silahın namlusuna biat edip huzura ve refaha kavuşacak.
Biz de, deli gömleği giydirilip tımarhaneye tıkılması gereken bu adamlara boyun eğeceğiz öyle mi?
Boyun eğmedik, eğmiyoruz ve eğmeyeceğiz. Bu kundakçılara ülkeyi teslim etmeyeceğiz. Ergenekon davası bunun için devam ediyor. Balyoz soruşturması bunun için yürütülüyor. Tutuklamalar bunun için yapılıyor. Tartışmalar bu yüzden sürüyor.
Ve en önemlisi, anayasa paketi bunun için hazırlanıyor. Anayasa'nın en başta 145. maddesi olmak üzere, yargıyı bu tür suçlara karşı etkili hale getirecek düzenlemeler, kafayı sıyırmış komitacılardan bu ülkeyi korumak için yapılıyor. Balyoz soruşturması etrafında dönen dolaplar, peş peşe patlak veren skandallar bu gözle değerlendirilmeli. Kafadan çatlak komitacılara karşı benim vatandaş olarak tek güvencem, o soruşturmaları yürüten savcılar. Elindeki dosyanın gereğini yapan savcı engelleniyor, yüksek yargı bürokrasisi elinde silah olanlardan yana müdahalelerde bulunuyorsa, yapılacak tek şey yüksek yargıya çekidüzen vermek olmalı.
Başbakan'a ve Genelkurmay Başkanı'na suikast düzenlemenin ne kadar basit bir iş olduğunu anlatan, Türk-Kürt çatışması çıkartarak, cami bombalayarak ülkeyi kaosa sürüklemekten bahseden komitacılardan bu ülkeyi nasıl korursunuz?
Bu soruya vereceğiniz cevap, Balyoz soruşturması hakkında size ölçü verecek. Balyoz savcıları, bu hezeyanların 1. Ordu Komutanlığı'nda geniş bir kadro eşliğinde planlandığı iddiasını soruşturuyor. İddialar soruşturulur ve suçlular yargılanırsa, kundakçıların aklı başına gelecek. Anayasa paketi, anarşi çıkartarak refah sağlamaya niyetlenen ruh hastalarını cezaevine tıkmasa bile hiç olmazsa -moda olduğu üzere- doktor gözetimine alacak.