Erdoğan İsrail'i delirtecek!
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın ABD ziyaretinin sonuçları, önümüzdeki günlerde çarpıcı gelişmelerle karşımıza çıkar mı? Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan-Erdoğan görüşmesi, bundan önce Erivan ve Bakü ile özel görüşmeler, 24 Nisan arefesinde önemli gelişmeler olabileceğine dair kanaatimizi besliyor. Kafkaslar'da hareketlilik, Türkiye ile Ermenistan arasındaki yakınlaşmada yeni bir aşama, ABD-Türkiye-Ermenistan üçgeninde somut sonuçlar karşımıza çıkabilir.
Erdoğan'ın gündemi Ermenistan, ABD'nin gündemi İran. Her ne kadar aralarında bağlantı kurulmasa da, kurulmasına açıkça karşı çıkılsa da iki can alıcı konu birbirinden uzak değil. Türkiye'yi İran konusunda ikna etmek çok zor. Ve Ankara, Ermeni meselesiyle ilgili "acil bir şeyler yapmak" zorunda. Bu denge önümüzdeki günlerde nasıl bir şekil alıp da karşımıza çıkacak, konu bu. Sonuç şaşırtıcı olabilir?
Ziyaretin bir başka konusu daha var ve Türkiye ile İsrail arasında "yeni bir kriz"in habercisi gibi. Erdoğan, Washington'da açıkça İsrail'in nükleer silahlarının denetime açılmasını istedi. Bunu da çok güçlü cümlelerle dile getirdi. Uluslararası toplumun, Ortadoğu'yu nükleer silahlardan arındırmak için İsrail'in nükleer silahlarını denetim altına almasını isteyen Erdoğan; 47 ülkeyle birlikte nükleer zirvede bir teklif sunabileceklerini ve İsrail'in nükleer silahlarının Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın denetimine açılmasını isteyebileceklerini söyledi.
Geçtiğimiz Perşembe günü, İsrail Ordu Radyosu, konuyu duyurdu. Türkiye'nin, Mısır'la birlikte bir teklif hazırladığı, İsrail'in nükleer silahlarının denetime açılmasını isteyeceği duyuruldu. Aynı haberde Başbakan Benjamin Netanyahu'ya; Washington'daki nükleer zirveye bu yüzden katılmaması, yerine yardımcısı Dan Meridor'un katılması çağrısı yapıldı. Nükleer silahlarla ilgili hiçbir uluslar arası sözleşmeyi imzalamayan İsrail'in 250 -300 savaş başlığı olduğuna inanılıyor.
Türkiye, İsrail için en büyük korku haline geliyor. Tahmin ettiğimiz gibi, krizlerin ardı arkası gelmeyecek.
"Takım oyuncusu" olmayan siyasi liderler öldürüyor mu?
Tarihi acılarla dolu Polonya, geçtiğimiz hafta tam anlamıyla bir trajedi yaşadı. Ülkenin yönetici elitinin büyük bölümü uçak kazasıyla hayatını kaybetti. Bir ülke için çok ağır bur travma bu. Devlet Başkanı Leh Kaçinski ve eşi ile birlikte üst düzey siyasi ve askeri bürokrasinin önemli isimlerinin de aralarında bulunduğu 96 kişi hayatını kaybetti. Türkiye'nin Polonya halkının acısını paylaşmak için "bayrakları yarıya indirme" kararı almasını takdirle karşıladığımızı belirttikten sonra, dünyayı şok eden kaza ile ilgili gelişmeleri izlerken dikkatimi çeken bazı şeyleri paylaşmak istiyorum.
Birebir kazayla ilgili değil ama zamanlama dikkat çekici. Uçakta bulunanlardan biri de Merkez Bankası Başkanı Slawir Skrzypek'ti. Kazadan hemen önce Polonya parasını devalüe etme kararı alındı. Ekonomik krizden kurtulmak ve ihracatı artırmak için Polonya, AB ilkelerinin dışına çıkıp kendi ekonomisinin gereklerini yerine getirmeye, farklı adreslere yönelmeye başladı. Euro'ya girme ve AB üyeliği konusunda ayak sürter oldu. Buradan bakan bazıları, kazaya kurban giden Polonya yönetiminin, bazılarına göre "başına buyruk" hareket etmeye başladığını hatırlatıyor. Ve şunu söylüyor: Polonya yönetimi "takım oyuncusu" değildi. Yeni Dünya Düzeni'nde "takım oyuncusu" olmayan liderlerin başına kötü şeyler geliyor!
Hiçbir imada bulunmuyoruz. Polonya'nın yüzyıllardır Doğu ile Batı arasındaki cephelerden biri olduğunu, kırılma noktasında bulunduğunu, tarihindeki acı tecrübelerin bu konumundan geldiğini hatırlatmaktan başka...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.