Polis Korusun Diyen, Polisi Taşlamaz
Ahmet Türk’e yapılan saldırıyı tasvip etmek mümkün değil!
Buna karşı Devletin askerine ve polisine saldırı yapanları savunmak da!..
En az bu saldırılar kadar, buna sebep olan unsurları tahlil etmek, olayların arka planını görmek, anlamak gerek!
Aksi halde şiddet, şiddeti doğurur.
Bu tür olaylar artarak devam eder.
Nitekim öyle oluyor.
***
“Sen benim adamıma yumruk atar saldırırsan, ben de sana saldırır, taşlar, yakar, yıkarım.”
Bu husumetle nereye kadar!
Ahmet Türk başta olmak üzere “etnik köken”e dayalı örgütlenme ile siyaset yapanlar, dönüp aynaya bir bakmalı!
“Biz ne yapıyoruz da bu saldırılar oluyor!?” diye sormalı.
“Barış ve demokrasi” nutukları lafla olmuyor.
Ahmet Türk’e atılan yumruk ne kadar yanlışsa, bunu protesto edenlerin polisi taşlamaları, belediye otobüsünü yakmaları da o kadar yanlış!
Saldırı karşısında kükreyen Sırrı Sakık ve diğer BDP’lerin, bu protestoculara karşı da aynı tonda kükremeleri gerekmez mi?
Bu yumruğun hesabını soracaklarını söyleyenlerin, devletin polisine ve otobüsüne saldıranlara da hesap soracaklarını söylemeleri gerekmez mi?
Bu yapılmıyorsa, samimiyetten, iyi niyetten bahsedilebilir mi?!
***
Siz, hem polisin her zaman ve her yerde korumasını talep edeceksiniz!
Hem de, aynı polise taşlarla saldırıp molotof kokteyli atacaksınız!
Bunun adı; sığındığınız yere hiyanette bulunmak değil midir?
Tek taraflı olarak hep haklı görünmeye çalışmak, bencilliktir.
Kendinden başkasının hakkını görmemek, insan haklarının neresinde var?
Biraz empati yapmak gerekir.
Ahmet Türk’e atılan yumruğu “demokratik bir tepki” olarak niteleyenler var.
“Demokratik bir tepki” hiçbir zaman “şiddet” içermez, insana “zarar” vermez.
“Yumruk” saldırısına karşı yapılan protesto eylemlerini de aynı şekilde “demokratik bir tepki” olarak görmek de son derece yanlıştır.
Kaba kuvvete başvurmak, acizlerin, cahillerin, hainlerin işidir.
Akıllı insanlar fikirleriyle konuşur, silahlarıyla değil!
Silahlar sadece savaş ortamının araçlarıdır.
Eğer, Türkiye’yi bir savaş ortamı olarak gören veya kabul edenler varsa, o zaman onlar bu ülkenin nimetlerinden yararlanma hakkına da sahip olamazlar.
Savaş ilan ettiği Devlet’ten korunmasını talep etmeye de hakları yoktur!...
***
Herkesi akl-ı selime davet edenlerin, önce kendileri akl-ı selime dönmelidirler.
Hangi davanın peşinde ve kimlerle beraber olduklarını, taraftarlarına hangi mesajları verdiklerini ve onların da buna karşı neler yaptıklarını iyi tahlil etmelidirler.
Devlet görevini yapmış, saldırganı yakalayıp adalete teslim etmiştir.
Olayda kusurlu olan korumaları da açığa alarak hassasiyetini göstermiştir.
Şimdi gözler, BDP mensuplarının üzerindedir.
Söz ve eylemleriyle ne kadar iyi niyetli olduklarını göstermek durumundırlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.