Nasıl bir anayasa istiyorum/1
Bazı insanlar anayasaların önünde saygıyla eğilir. Onları yalnızca bir sığınak gibi görür ve el sürülemeyecek kadar kutsal sayar. Anayasaları yazan eski kuşak insanlara insanüstü bir bilgelik atfeder ve onların yazdıklarının hiçbir zaman değiştirilemeyeceğini kabul eder. Kuşkusuz, biz anayasalarda ve yasalarda sık sık ve denenmemiş değişiklikler yapılmasını savunuyor değiliz; ama biz aynı zamanda yasaların ve kurumların insan aklının ilerlemesiyle el ele gitmesi gerektiğini biliyoruz./ Thomas Jefferson
•
Bilindiği gibi, anayasalar ülkelerin halen yürürlükte bulunan ve zamanla yürürlüğe girecek olan bütün yasalarının temel dayanaklarıdır.
Bu bakımdan anayasalar evrensel değerler çerçevesinde açık, özlü ve kısa olmalıdır.
Bünyelerinde muğlak ifadelere, kafa karıştıracak kelime ve kavramlara kesinlikle yer vermemelidir.
İnsanı merkeze oturtmalı, hangi gerekçeyle olursa olsun, onun önüne hiçbir şeyi geçirmemelidir.
Unutulmamalıdır ki, içindeki her şeyiyle kâinat insan merkezlidir.
Çünkü Allah(cc) kâinatı insan için, insanı ise kendisi için yaratmıştır.
Bu bakımdan çevremizde gördüğümüz her şey insan için, insan ise sadece ve sadece Allah(cc) içindir.
Bir başka deyişle, din de, devlet de, sistem de, rejim de, akla gelen ve gelmeyen bütün ilkeler de, mezhep de, meşrep de insana aittir ve insanın mutluluğu içindir.
Bu nedenle, hangi gerekçeyle olursa olsun, bu sayılanların hiçbirisi insanın önüne geçirilemez. Dolayısiyle bunların hiçbirisi bahane edilerek insanın mutluluğu önlenemez ve hatta gölgelenemez bile...
Hal böyle olunca, kâinattaki her şeyin insan için yaratıldığını kabul eden; bu kabulün en doğal ve beklenen sonucu olarak insanı kâinatın tam merkezine oturtan ve her şeyi onun çevresinde döndüren bir anayasa istiyorum...
Tavrını hep insandan yana koyan ve insanın karşısında değil onun yanında yer alan bir anayasa istiyorum...
Bir başka ifadeyle, dini, dili, ırkı, devleti, sistemi, rejimi ve ikeleri ön plana çıkararak insanın istismar edilmesine, sömürülmesine, ezilmesine kesinlikle müsade etmeyen ve imkân vermeyen bir anayasa istiyorum...
İnsanımızı üzecek ve onu mutsuz edecek hiçbir kurumun, kuruluşun, oluşumun ve davranışın yanında yer almayan, hiçbirine hiçbir şekilde arka çıkmayan bir anayasa istiyorum...
Din, dil, ırk, mezhep ve meşrep farkı gözetmeksizin herkesin eşit hakka sahip olduğunu kabul eden; insan olarak hiç kimseye bir ayrıcalık tanımayan; kimseyi kimseden üstün tutmayan, kimseyi kimsenin önüne geçirmeyen bir anayasa istiyorum...
Dini, dili, ırkı ne olursa olsun, ülkedeki her insanın bireysel olarak kendi gönül devletini kurmasına ve bu devleti yaşatmasına imkân veren, elinden geldiğince bu oluşuma yardımcı olan bir anayasa istiyorum...
Bilindiği gibi, insan için öncelikli ve önemli olan şey kendi bünyesinde kurduğu gönül devletidir. Kişi bu devletini bayındır hale getirebilmek için istediği gibi inanacak, istediği gibi düşünecek, istediği gibi hayal edecek; sonra da inancını, düşüncesini ve hayallerini elindeki imkân ve araçlarla başkalarına aktarmaya çalışacaktır. Bu insanın en doğal hakkıdır. Ne şekilde ve hangi gerekçeyle olursa olsun, bu hakkın kullanılmasını önlemek, insanımızı üzecek ve giderek onu mutsuz edecektir. İnsanı mutsuz olan bir ülkedeyse sosyal barışın sağlanması, kardeşlik ve dayanışmanın gelişmesi, beklenen gücün elde edilmesi kesinlikle mümkün değildir. İşte bu anlayış doğrultusunda, insanının düşüncesinden ve düşüncesini başkalarına aktarmasından gocunmayan, korkmayan, ürkmeyen, hatta en ufak endişe dahi duymayan bir anayasa istiyorum...
Daha açık bir ifadeyle, herkes düşündüğünü söyleyebilir, yazabilir veya değişik biçimlerde anlatabilir. Çünkü, yazılmayan ve anlatılmayan düşünce, özgür düşünce değildir. Düşüncesi özgür olmayan bir insanın mutlu ve üretken olması ise hiçbir şekilde mümkün olamaz. Dolayısiyle insanın önünü tıkamayan; onu olabildiğince özgür ve üretken kılan bir anayasa istiyorum...
Özgürlüğü başıboşluktan ayıran, gücü yetenin istediği her şeyi yapma hakkının olamayacağının altını çizen, herkesin özgürlüğünün, bir başkasının özgürlük sınırına kadar olduğu gerçeğini gözardı etmeyen bir anayasa istiyorum...
Daha açık bir ifadeyle, hiç kimseye, konumu ne olursa olsun ve kim adına hareket ederse etsin kesinlikle bir başkasının özgürlüğünü çiğneme hakkı vermeyen, kişilik haklarına tecavüz edenleri, hiçbir bahanenin arkasına sığınmadan en kısa zamanda yargı önüne çıkaran bir anayasa istiyorum...
İnsanın, başlangıç olarak temiz ve suçsuz olduğunu esas alan, inancına, meşrebine, mezhebine ve etnik kökenine göre niyet okuma çabasında olmayan bir anayasa istiyorum...
Aksine bir durum olmadığı taktirde, insandan temiz ve suçsuz olduğunu ispatlamasını istemeyen bir anayasa istiyorum...
Bir başka deyişle, konumu, görünümü, davranışı ve yaşayış tarzı ne olursa olsun, hiç kimseye potansiyel suçlu gözüyle bakmayan bir anayasa istiyorum...
Hiç kimseyi açık, belirgin, delile dayalı bir suç işleyinceye kadar suçlu olarak değerlendirmeyen bir anayasa istiyorum...
Bürokrasi ülkenin en büyük hastalıklarındandır. Şişirilmiş ve hantallaştırılmış bürokrasi nedeniyle, milletin üzerindeki yönetim yükü son derece artmıştır. Bir başka deyişle devleti beslemek millete iyice ağır gelmeye başlamıştır. Bu nedenle sistemin yeni baştan yapılanmasını sağlayarak bürokratik hantallaşmayı gideren ve milletin üzerindeki yönetim yükünü olabildiğince azaltan bir anayasa istiyorum...
Ülkede her şeyin düzgün gitmesi ve düzenli yürümesi için, adil ve olabildiğince süratli işleyen bağımsız bir yargının varlığı çok önemlidir. Çünkü, geciken adalet adalet değildir ve böyle bir işleyiş ülkenin sosyal barışını bozan en önemli faktör durumundadır. Bu nedenle, yargı adaletini ve yargıda tarafsızlığı sağlayan, ideolojilerden tamamen arındırılmış bir anayasa istiyorum...
Bir milleti, devlet olmaya götüren ilk ve en öncelikli faktör güvenlik ihtiyacı; kurulan bir devletin sürekli kılınabilmesi için gerekli olan ikinci önemli faktör ise adalet ihtiyacıdır. Gerçekten de, bir ülkede adaleti sağlamakla görevli olan yargı birimi ne kadar adilse, ülke insanı o ölçüde güvenli, huzurlu, verimli ve üretken olacaktır. Yargının adil olabilmesi, mutlaka bağımsız olmasına ve ehil ellerde bulunmasına bağlıdır. Eğer bu iki husus yargı sistemi içinde birlikte bulunmuyorsa, ne kadar istenirse istensin yargının adil olması mümkün değildir. Bu nedenle, yargının yeniden yapılanmasını sağlayan, yargının ideolojik yönden bağımsızlığını ve tarafsızlığını ön şart olarak gören ve yargıçların mutlaka ehil ellerde olmasına imkân veren bir anayasa istiyorum...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.