Efendimiz’in penceresinden sağlıklı beslenme (2)
Yirminci yüzyılda binbir çeşit hastalık türedi. Tıbbın bile çaresiz kaldığı hastalıklar var. Kimse nasıl ve neden başladığını ve ne gibi bir netice ile sonuçlanacağını bilmiyor. Gerçi bilinen hastalıkların da sonucu belli olmuyor ya.
Bütün dünya insanlığı, sağlıklı olmaya koştukça sağlıksızlaşıyor. İşte kör düğümün kör noktası burada yatıyor. Eğer sağlıklı olmaya çaba harcadıkça sağlığımız bozuluyorsa, hatalar ve yanlışlıklar içerisindeyiz demektir. Uyguladığımız metotlar geçersiz sayılır.
Hastalıklar vücuda iki noktadan yayılır. Birisi “beyinden”, ikincisi “mideden.” Beyni ile midesi arasında sağlıklı köprü kuramayan kişiler, bütün ömürlerince kendilerine ve beraberindekilere hastalık bulaştırmaktan başka bir işe yaramazlar.
Sözü uzatmamalı ve hastalıklara davetiye çıkarmamak için yine Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e müracaat etmeli. İnsanlık için her konuda güzel bir örnek olan Allah Rasulü, midenin tıka basa doldurulmasını yasaklamış ve dengeli beslenmeye işaret ederek şöyle buyurmuştur: “Hiçbir insan, karnından daha kötü bir kap doldurmuş olamaz.”
“Temizlik imanın yarısıdır” diye buyuran Rasulullah Efendimiz, temizliğin; “titizlik ve dikkat” sağladığını ifade ederek, rast gele yenilip içilmemesini hatırlatır ve “Lokmaları ağzınıza göre alınız ve iyice çiğnedikten sonra yutunuz” buyurur.
14 asır önce Rasulullah Efendimiz (s.a.v.)’in söylediğini bugün modern (!) tıp da söyler ve şöyle der:
“Besinler ağızda ne kadar iyi çiğnenirse midedeki sindirim o kadar kolaylaşır. Çiğneme tam sağlanmadığında hazımsızlık, şişkinlik, gaz sancıları ve kabızlık meydana gelir. Sürekli az çiğneme ise ileriki safhalarda mide rahatsızlıklarına neden olabilir. Ayrıca çiğneme ile besinin içerisindeki vücudumuza yararlı öğelerin emilimi daha fazla gerçekleşir. Bunun yanında iyi çiğnemek çabuk doymayı sağlar.”
Yine Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “İnsana belini doğrultacak birkaç lokma yeter. Bunu yapamıyorsa; karnının üçte birini yemeğe, üçte birini suya, üçte birini de teneffüs etmeye ayırsın” tavsiyesinde bulunur.
Yine Peygamber Efendimiz (s.a.v.) insanlığın her yönüyle ilgilendiği gibi nasıl yemek yemesi gerektiğine kadar; emir, tavsiye ve önerilerde bulunmuştur. İnsan sağlığını en ön planda tutan Rasulullah Efendimiz’in yemek yenilme konusunda şu hadis-i şerifi vardır:
“Yemekleri çok sıcak ve çok soğuk yemeyiniz.” Uzmanlar bu hadis-i şerifi şöyle değerlendirmekteler: “Yemeklerin ılık yenilmesi mide sağlığı açısından en doğru tercihtir. Yemeklerin çok sıcak olması mide kanserine sebep olabilmektedir. Mesela, Japonya’da besinler çok sıcak tüketildiğinden mide kanseri oranı çok yüksektir.”
Su ve hava yine İslam Peygamberi (s.a.v.)’nin hayatında önemli bir yer tutar. Suyun nasıl içilmesi gerektiğine dair ısrarlı tavsiyesi vardır. Ben de aklım erdiğinden beri suyun hep oturularak içilmesini öğrendim. Hatta ayakta su içtiğim için çok azar işittiğimi hatırlarım.
“Oturarak su içmek hastalıklardan korur.” Bu ifade de yine İslami ilimlerde ve modern ilimlerde vardır. Ayakta su içmenin yanlışlığı, dinin öngördüğü doğru beslenmenin birinci şartlarındandır ve mutlaka suyun oturularak içilmesi gerektiği üzerinde ısrarla durulur.
Yine aklıselim uzmanlar; oturarak ve üç yudumda su içmenin önemini şöyle anlatırlar: “Herhangi bir sıvıyı ayakta içtiğimizde doğrudan onikiparmak bağırsağına, oturarak içtiğimizde ise önce mideye, daha sonra onikiparmak bağırsağına gider. Sıvıların önce mideye gitmesi daha sağlıklıdır, çünkü mide asidi sayesinde sıvının içinde bulunan mikroplar ölür. Böylelikle birçok hastalıktan korunmuş olunur. Su yavaş içildiğinde ise vücudun ihtiyaç duyduğu her yer sudan beslenir. Hızlı içildiğinde ise suya ihtiyaç duyan organlar yararlanamazlar.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.