Hakikî Hizmet Sahte Hizmet
Müslüman hayırlı bir hizmet (hayırsızı ve sahtesi de vardır) yapar, bundan dolayı sevinir, mutlu olur. Sevinsin, mutlu olsun ama sakın nefsine pay çıkartmasın, şeytana uymasın. Hizmeti Yaptıranı bilsin, kendisini o hizmete vesile kıldığı için O'na şükr etsin.
İki tarikat, iki cemaat, iki grup hizmet hususunda rekabet edemez. Sadece kardeşçe müsabaka yapabilir, yani hizmet yarışı yapabilir.
İyi, gerçek, bilge, olgun (sıfatlara dikkat!) Müslüman, futbol holiganı gibi taraf tutmaz, militanlık yapmaz, taassuba (fanatizme, bağnazlığa) kaçmaz.
Cemaatini, tarikatini, "dinî futbol takımını" İslâm'ın üstünde gören, yahut İslâm ile özdeşleştiren kişiler iyi ve şuurlu Müslüman değildir.
Zâhiren hizmet görünen nice dinî faaliyetler vardır ki, aslında hizmetle hiç ilgisi yoktur. Onlar sahte hizmetlerdir, yapanlar sahte hizmetkârdır.
Her işte olduğu gibi ameller niyete bağlıdır. Bir işten maksat ne ise hükm ona göredir.
Bir hizmet Yaratan için yapılıyorsa, onun karşılığında yaratıklardan ücret, maaş, para istenmez ve alınmaz. Bunun bazı istisnaları, ruhsatları vardır. Birkaç örnek arz edeyim:
Müteehhirîn ulemâ ve fukahası imamların, müezzinlerin, vaizlerin, Kur'ân öğretmenlerinin, müftülerin geçinmek için maaş almalarına fetva ve ruhsat vermiştir. Dikkat buyurunuz fetva ve ruhsat... Takva ve azimet ile hizmet etmek isteyenler bunları almazlar.
Hizmetlerinden dolayı ücret veya maaş almalarına ruhsat ve fetva verilen kişilerin o hizmete ehil olmaları gerekir. Ehliyeti yoksa o hizmeti kabul etmesi, o ücreti alması caiz olmaz.
Bir imam, aldığı maaşı namaz kıldırdığı için aldığını düşünürse onun arkasında namaz kılınmaz. Çünkü namazın sıhhatı için ihlâs şarttır.
Camilerin içine ve minarelerine hoparlör (bağırtlak) koydurmak islâmî bir hizmet değildir. Hoparlör için para vermek bir hayır sayılmaz.
Cami ve minare hoparlörleri akustik ilmine ve ses estetiğine uygun değilse, ezanı ve Kur'ân kıraatini bozar, zarar verir, günaha ve vebale sebep olur.
Gerektiğinde cahilin cahile imamlık etmesi caizdir ama muvazzaf (vazifeli, kadrolu; maaşlı) cami imamlarının mutlaka âlim olmaları, ehil olmaları, layık olmaları gerekir.
İmam namaz kıldırma memuru değildir. İmam Arapça bir kelime olup önder demektir. Cami cemaatinin, cami hinterlandının önderi... İlimde, irfanda, hizmette, yardımlaşmada, uyarmada, emr-i maruf ve nehy-i münker yapmada ve daha nice islâmî konuda önder...
İslâmî bir cemaat ve tarikat şu değerler için çalışır, onlara hizmet eder:
* İmana,
* Tashih-i itikada,
* İslâma,
* Kur'âna,
* Sünnete,
* Şeriata,
* Ümmete,
* Ahlâk-ı islâmiyeye...
Cemaat ve tarikat gaye değil, vasıtadır.
Cemaat reisleri, tarikat şeyhleri, islâmî grup başkanları hizmet esnasında zenginleşemezler, şöhret talep edemezler, nefislerine pay çıkartamazlar.
Müslümanların zekât paralarını ve mallarını Kur'âna, Sünnete, Şeriata, fıkha aykırı şekilde toplayıp sarf edenler hizmetkâr değil, hain ve merduttur.
Müslümanlardan canlı hayvan veya et olarak kurban toplayıp da bunları satanlar haindir.
Müslümanlardan, İslâm adına yardım parası toplayıp da bu yardımların tamamını veya bir kısmını Kur'âna, Sünnete, Şeriata, fıkha ve ahlâk-ı islâmiyeye aykırı olarak zimmetlerine geçirenler, çar çur edenler, gayr-i islâmî sahalara aktaranlar haindir, merduttur.
İslâmî hizmet olmayan işlerin bazıları şunlardır:
1. Camilere, akustik ilmine, ses estetiğine aykırı olarak hoparlör ve kolon koymak.
2. Üzerinde oturanları kanser yapan elektrikli yerden ısıtma sistemi kurmak.
3. Mimarlık ilmine ve sanatına aykırı olarak çok uzun, üç şerefeli minareler yaptırmak.
4. Camilere çirkin ışıldaklar, fırıldaklar, zırıldaklar koymak.
5. Eski kök boyalı ve kıymetli halıları atıp yerlerine makine dokuması çirkin ve iğrenç paçavralar sermek.
Tarih boyunca Müslümanlar mimarlık sanatının şaheserleri olan çok güzel, çok asil, çok zarif harikulade küçük veya büyük camiler inşa etmiştir. Zamanımızda maalesef mimarlık sanatı açısından çok çirkin, çok zevksiz, çok kalitesiz, çok sanatsız, çok zarafetsiz camiler inşa ediliyor. Mimar Sinan'lar yetiştirmiş bir İslâm ülkesinde böyle bir gerilik çok üzücüdür. Bina olarak çirkin bir camiye harcanan para ile çok güzel bir cami inşa edilebilir. Çirkin cami hizmet ettirenler, mutlak mânâda cami inşa ettirdikleri için hizmet etmiş olsalar bile, camiyi çirkin, zevksiz ve sanatsız yaptıkları için vebal altındadır, suçludur. Allah güzeldir, güzeli sever, camilerin mutlaka güzel olması gerekir.
Zamanımızda islâmî hizmet diye yapılan nice şeylerin hizmetle mizmetle hiçbir ilgisi yoktur.
Keşke büyük ulemâ ve fukahadan, büyük ve derin Müslüman mütefekkirlerden, Müslüman bilgelerden oluşan bir heyet "İslâmî Hizmetler Nelerdir?.. Nasıl Yapılmalıdır?.. Hizmet Prensipleri Nelerdir?.." başlıklı bir talimatname hazırlasa da Ümmet-i Muhammed bilgilense, aydınlansa, uyansa, toparlansa...
* (İkinci yazı)
Pembe Ufuklar
Bazı Müslümanlar bunca fitne ve fesat içinde "Gelecek parlaktır, ufuklar pembedir, her şey çok iyi olacak..." edebiyatı yapıyor.
Bunların iyi olacak demeleri, âhir zaman fitnelerinden, Mehdi'nin zuhurundan, korkunç savaşlardan, büyük miktarda ölümlerden, şehirlerin ve ülkelerin yıkımından sonra Mehdi hazretlerinin Altın Çağı başlayacak mânasına ise, dedikleri doğrudur.
Her şey, bugünkü pislik ve azgınlık içinde kendi kendine, kolayca, tereyağından kıl çekercesine suhuletle olacak sanıyorlarsa kuruntu, gaflet ve yanılgı içindedirler.
Geleceğimiz çok parlak, pespembe diyenler kimlerdir?
Bunların bir kısmı saf ve cahil Müslümanlardır.
Bir kısmı futbol kulübü tutar gibi parti tutan holiganlardır.
Bir kısmı, küfür nizamının haram kemiklerini köpekler gibi yalayan, efsanevî kara servetler edinmiş olan veya edinmekte bulunan, hırsız, soyguncu, talancı, ihale eşkıyası, komisyoncu, ribacı, beytülmal hortumcusu, rantçı sahte İslâmcılardır.
Azgın bir toplum iflâh olmaz.
Namazı ve cemaati kitlevî şekilde terk eden Müslüman toplumlar iflâh olmaz.
Emr-i mâruf ve nehy-i münker yapmayan Müslümanların üzerine azap iner.
Zamanındaki İmam-ı Kebire biat etmeden ölenler sanki cahiliye ölümüyle ölmüş olur.
Allah'ın inzal ettiği ahkam-ı ilâhiye ile hükm etmeyenler kâfirdir, gafildir, fasıktır, zalimdir.
Kâfirleri dost ve velî edinenler, onları taklid edenler, onları beğenenler ve övenler, onlar sıçan deliğine girseler peşlerinden girenler gafildir, dall ve mudildir.
Kurtulmak için kendini, toplumu, Ümmet'i ıslah niyeti ve aksiyonu lazımdır.
Müslümanlar kütle halinde Kur'âna, Kur'ân ahkamına, Kur'ân ahlâkına, Kur'ân nizamına dönmelidir. Böyle bir dönüşün niyeti ve aksiyonu olmadan kurtuluş ve salah olmaz.
Müslümanlar Sünnete dönmelidir.
Müslümanlar, başta istikamet (doğruluk dürüstlük) olmak üzere İslâm ahlâkına dönmelidir.
Müslümanlarda Ümmet şuuru olmalıdır. Beklenen nurlu gelecek, özlenen pembe ufuklar bunlarla olur.
İlimsiz, irfansız, medarissiz, tekayasız, icazetli ulemâsız, icazetli fukahasız, icazetli meşayihsiz, mürşid-i kamilsiz izzet olmaz, zillet olur.
Parayı put haline getirenler aziz değil, rezil olur.
Cemaat başkanlarını, şeyhlerini, ruhbanlarını, baronlarını erbab haline getirenler, putlaştırıp onlara perestiş edenler için selamet yoktur.
Kuyruklarına, içleri altın ve gümüş, dolar ve euro dolu kabaklar bağlayan fareler kaçıp kurtulamaz.
Nefs-i emmarelerini put haline getirip onlara tapanlar dünyada ve ukbada rezil ü rüsvay olur.
Bozuk, sapık, fasık bir düzenin veya sistemin haram, necis, kara, kirli rantlarına, kemiklerine talip olanlar hezimetten hezimete duçar olur.
Müslümanların büyük bir kısmı:
İcazetli gerçek ulemâ ve fukahaya,
İcazetli gerçek şeyhlere ve kamil mürşidlere,
Gerçek emîr ve imamlara,
İtaat edip tâbi olmadıkça...
Müslümanlar Kur'ânın ve Sünnetin yap dediklerini yapıp yapma dediklerini yapmadıkça,
Müslümanlar ahkam-ı şer'iyeye uymadıkça,
Müslümanlar ahlâklı, faziletli, mürüvvetli, fütüvvetli olmadıkça kurtulamazlar, ufukları pembe, istikballeri nurlu olmaz.
Kurtuluş için tek yol vardır: Resulullahın (Sallallahu aleyhi ve sellem) yolu. Bu yol boş lâf ve kuru edebiyat yolu değil, iş (amel) yoludur.