Ergenekon at, PKK tut
Ahmet Türk'e ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız'a atılan yumrukların anlattığı şudur: Provokasyonlara açık bir sürece girdik.
Ergenekon davası ile anayasa değişikliği hamlesi, vesayet rejiminin temellerini sarsıyor. Dokunulamayanlara dokunulması, asker içindeki cuntalardan hesap sorulmaya başlanması, vesayet sahiplerini şaşkına çevirdi. O şaşkınlıkla bütün adamlarını, yargıda, bürokraside, medyadaki bütün kozmik elemanlarını sahaya sürüyorlar. Direniyorlar, direnecekler...
Şu an gözdağı veriyorlar. Provokasyonlar, suikastlar, cinayetler ve kaos planlarını devreye soktular. Ergenekon davasında yukarılara çıkıldıkça, PKK'nın varlığının olmadığı coğrafyalarda, başka terör örgütleriyle ortak eylemlerin karşımıza çıkması tesadüf olabilir mi?
Hatırlayalım. DTP'nin kapatılması için düğmeye basıldığında, Tokat'ın Reşadiye kasabasında çarşıdan dönen silahsız askerlerimiz, tuzağa düşürülerek şehit edildi. İki günlük tereddütten sonra, PKK eylemi üstlendi. Kürt açılımının konuşulduğu sırada, bu şaibeli eylem, Kürt sorununun barışçı çözümünü isteyenleri sarstı. Taraf gazetesi, olay üzerine, "PKK, iki halkın düşmanı" diye manşet attı. Sonrasını, Ahmet Altan 4 gün önce Taraf'ta yazdı. PKK'ya yakın internet sitelerinde ve Roj TV'de, Taraf'a yönelik bir saldırı kampanyası başlatıldı. Taraf, daha sonra Öcalan'ın, "bu Reşadiye işini ben anlamadım" diyen açıklamasını yayınladı. Bu defa bir PKK yöneticisi, Reşadiye baskınına sahip çıktı. İki gün önce de, Habertürk gazetesinde Amberin Zaman'ın, Murat Karayılan ile yaptığı mülâkat yayınlandı. Karayılan, "Hareketin merkezi olarak tertiplediği bir eylem değildi. Bizim tasvip etmediğimiz bir şey olarak eleştirilmiştir. Biz açıklama istedik. 'Neden' diye sorduk..." diyordu.
Eylemi PKK üstleniyor ama başka PKK'lar, eleştiriyor. Kaç tane PKK var ve hangileri derin yapılarla irtibatlı?
Aynı soru, Samsun'da Ahmet Türk'e atılan yumruktan sonra da sorulabilir. Ahmet Türk, "bu olay provokasyondur" diyor. Ama yumruktan bir hafta sonra, Samsun'un Lâdik ilçesinde iki polisimiz şehit ediliyor. PKK'lı Fırat Haber Ajansı, eylemin misilleme olduğunu duyuruyor.
Ahmet Türk bir daha konuşuyor, "bu da provokasyondur" diyor.
Önceki akşam CNN Türk'te Ahmet Türk, Cengiz Çandar ve Hasan Cemal'e bir şey daha söylüyor: "Evet, anayasa paketi, birçok bakımdan yetersiz. Fakat mevcut duruma göre olumludur, sınırlı da olsa bir iyileşmedir. Bu nedenle desteklenmelidir. Barış ve Demokrasi Partisi'nin, CHP-MHP çizgisine düşmesi doğru değildir." (Anayasa Mahkemesi DTP'yi kapatırken, sadece Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk gibi en ılımlı iki isme, siyaset yasağı getirilmesi de manidar değil mi?)
Kürt sorununun, siyaset alanında çözümünü istediğini söyleyen DTP'nin, CHP-MHP safında olması, Ergenekon eylemlerine sahip çıkan PKK'nın tavrı ile yan yana gelince, "derin" şüphelerin artması doğal değil midir?
PKK-Ergenekon ilişkisi çözülmeden, Kürt sorunu çözülemez. Konunun önemi için sadece bir şeyi hatırlatacağım. 19 Ekim 2009'da İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi şu kararların altına imza attı:
"PKK elebaşısı Abdullah Öcalan'ın, iddia olunan Ergenekon Terör Örgütü üyesi olup olmadığının, Genelkurmay Başkanlığı, MİT ve Emniyet Genel Müdürlüğü'nden sorulması.
PKK'nın MİT tarafından kurulduğu iddialarının, Genelkurmay Başkanlığı, MİT ve Emniyet Genel Müdürlüğü'nden ayrı ayrı sorulması. (Danıştay saldırısı faili) Alparslan Arslan'ın MİT görevlisi veya muhbiri olup olmadığının MİT Müsteşarlığı'na sorulması."
Dünün bir haberi ile bitirelim: "TÜBİTAK, Danıştay saldırısı sırasında bozuk olduğu ileri sürülen kameraların kayıtlarının bazılarının silindiğini belirledi. Güvenlik kameralarının sahibi şirketin müdürlüğünü, eski Özel Harekâtçı ve MİT elemanı emekli Albay Orhan Çoban'ın yaptığı anlaşılmıştı."
Anayasa değişikliğine ve Ergenekon davasına paralel giden provokasyonlar karşısında, milletçe uyanık olmalıyız...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.