Toplumun kaderine tesir eden iki şey
Vakit okuyucularımıza bir konuyu hatırlatarak, bu haftaki mesajımı sunmak istiyorum. Bazı Vakit yazarlarımız günlük değil, haftada bir kere yazı yazmaktadır. Biz de bunlardan biriyiz. Güncel olayları takip ederek günlük yazı yazan yazarlarımız kendilerine ait olan bir metodu takip etmektedirler. Bizler gibi haftalık yazı yazanların ise, ne yazık ki günlük hadiseleri, olayları takip etmek imkânı yok. Böyle olunca mesajlarımızı, yazılarımızı bu anlayış ve yorumlarla ele almalarını bekliyor, kendilerine sunduğumuz mesajları zamanı geçmiş, miadı dolmuş yazılar olarak algılamamalarını rica ediyoruz.
Bazı kişiler akşamları demli çay içtiklerinde, zor uyurlar. Demli çayın tesiri ile gözlerine uyku girmez olur. Veya bunun zıddı olarak bir bardak süt veya ayran içtiklerinde ise, uykuları tez gelir ve uyurlar. Görülüyor ki insanın fiziki dünyasına demli çay veya süt ve ayran tesir etmektedir. Tıpkı bunun gibi, insanın benliğine, kişiliğine, psikolojisine, manevi hayatına tesir eden iki şey daha vardır. Bunların birincisi yenilen gıda, ikincisi ise arkadaş çevresidir.
Belki de farkında olmadığımız bu durumu kısaca sizlere sunmak istiyor ve neticede ise “Yemenize ve arkadaş çevrenize dikkat ediniz” uyarısını yaparak, mesajımı bitirmek istiyorum.
Beslenme uzmanlarımız, gıda mühendislerimiz ve duyarlı doktorlarımızın verdiği istatistik bilgiler hayli dikkat çekmektedir. Her şeyi yaratan Yüce Rabbimiz, yarattığı her şeyi bir sebebe dayandırmaktadır. Uzmanlarımız diyor ki, bugün günümüzde hastalanmış insanların yüzde doksan beşinin hastalığı yemek yemekten, yüzde beşi de Allah’tan gelmektedir. Tüm hastalıkları yaratan Rabbimizin, hastalığa davetiye çıkaracak olan her şeye rızası yoktur. Bir insanın diğer bir insanı öldürmesine Rabbimizin rızası yoktur. Ancak, katilin elindeki tabancasının tetiğine basan parmaklara kuvvet veren Allah’tır. Rabbimiz, “Yeyiniz, içiniz” buyurur. Yenilecek yemeğin temiz olmasını, helal olmasını emreden Yüce Allah, sofraya koyduğumuz yemeğin yeme usulünü ise kul iradesine verir. Yemek yemenin metodunu, usulünü hesaba katmayarak yanlış usullerle yemek yiyenler, kendi vücutlarının hastalanmasına davetiye çıkarmış oluyorlar. Hastalanınca da faturayı kaderlerine dolayısıyla Rabbimize kesiyorlar. Tamamen yanlış bu ve benzeri fikirlerden kurtulmak ve kaderimize menfi yönden tesiri olan yediğimiz gıdalara dikkat etmek zorundayız.
İnsanın kaderine müspet veya menfi tesir eden ikinci konu kişinin arkadaş çevresidir. İnançlı bir insan, etrafındaki arkadaşlarına karşı davetçi, nasihatçi ve irşatçı sorumluluğu ile tavır alır. Bilinç ve şuurdan uzak olan bir insanın arkadaş çevresi ise, günahların, isyanların aralarına çok rahat olarak girdiği bir ortamı hazırlamaktadır. Bu durum gerek hadislerde ve gerekse halkımızın deyimlerinde dile getirilir. “Misk dükkânına giden misk kokusu alır, demirci, bakırcı dükkânına gidenin ise elbiselerine is sirayet eder” gerçeği ortaya konur.
Şimdi bu iki önemli konuyu biraz daha canlı hale getirmeye çalışalım:
Yeryüzünün en sıhhatli toplumu olan Müslüman toplum, bugün nerede ise dünyanın en hasta toplumu haline gelmiştir. 2001 yılında Fransa’nın Bişwiller beldesinde üç yüz yataklı bir hastaneyi ziyaret ettiğimde, sadece 16 tane hasta vardı. Bugün Konya’da bir günde hastanelere müracaat eden hasta sayısının 20-30 bin civarında olduğu söyleniyor. 70 milyonluk bir nüfusa sahip ülkenin tamamında sadece bir günde tüm hastanelere, özel polikliniklere, sağlık ocaklarına v.s müracaat eden hasta sayısı ne yazık ki yüz binlerin çok üzerinde bulunmaktadır. İnanıyorum ki Rabbimiz, bir günde yüz binlerce kulunun hastanelere koşmasını istemez ve kaderimiz olarak yazmaz. O sadece olacak olan her şeyi bilir. Bir manada kaderi yazan Allah ise yazdıran da insan olmaktadır. Bunu iyi anlamalıyız.
Kaderimize menfi veya müspet olarak tesir eden arkadaş çevresini izaha gerek duymuyoruz. Çünkü yaşanan hadiseler, ekranlardan yansıyan haberler, basın-yayındaki belgeli haberler ve görüntüler başta devleti ve tüm toplumu derinden etkilemektedir. Okullardaki şiddet olaylarından tutun, trafikteki araçların seyrindeki direksiyon başında bulunan sürücülerin tavırlarına varıncaya kadar yaşananlar, toplumun arkadaş çevresinin kalitesini(!) ortaya koymaktadır.
Hem dünya hayatımızı ve hem de ahret hayatımızı temelden ilgilendiren bu iki konuyu aile ortamında, sohbetlerde ve okullarda dile getirmeli ve kaderimizin doğru, hayırlı, bereketli olmasına sebep olmalıyız. Yoksa kaderimizi ve farkında olmayarak Rabbimizi suçlayarak bu sorumluluklarımızdan kurtulamayız. Selam ve sevgiler...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.