Sus, konuşma... Yoksa gırtlağını sıkarım!
Çocukluğumuzda, oturduğumuz sokakta bir ağabey vardı... Çocukları birbirine düşürüp “kavga” ettirmekten büyük “zevk” alırdı... Biraz “sadist”ti yani... Zaman zaman, çocukları etrafına toplar, “hadi bakalım” derdi; “Eğer korkak değilsen, şunun burnuna bir dokun da, görelim korkak olmadığını!”... Tabii, çocuk, karşısındakinin burnuna uzandığında, bu defa o çocuk “dokundurtmamak” için direnirdi... Sizin anlayacağınız; biri “dokunacağım”, öteki “dokundurtmayacağım” derken, aralarında “kavga” başlar, bazen “tekme” ve “yumruk”lar girerdi devreye... Bu kavgaların sonunda; çocuklar, kâh ağızları ve burunlarından “kan” damlaya damlaya, kâh ağlaya ağlaya tutarlardı evlerinin yollarını... O ağabey ise; zevkten dört köşe olur, basardı kahkahayı!..
Ekranda ne zaman Kamer Genç’i görsem, o günler gelir aklıma... Bugünlerde Meclis’te Anayasa paketi görüşülüyor ya; Kamer Genç de, adeta “MHP’nin oyuncağı” gibi davranıp, “MHP’lilerin tahrikleri” ile, habire “AK Parti’ye lâf sokuşturmaya” çalışıyor...
Eee, “tahammül”ün de bir sınırı var... AK Partililer de, gereken cevabı veriyor elbet!..
O zaman ne oluyor?..
Al sana gerilim!..
Al sana kavga!..
Kavga başlayınca, tıpkı o “sadist ağabey” gibi MHP’liler giriyor devreye!.. Güya “kavgayı ayıracaklar” ya, Kamer Genç’e “koruma ve kollama” uygulayıp, onu arkalarına alıyorlar, başlıyorlar AK Partililere saldırmaya!..
Fazla söze hacet yok... Şu yukarıdaki fotoğrafa bakın, anlayın ne demek istediğimi... Görüyorsunuz işte; MHP’li Osman Durmuş, AK Partili Mehmet Daniş’in gırtlağına sarılmış, sıkıyor!..
Peki, ne için?..
“Kamer Genç’i savunmak için!”
Tıpkı, “ellerinden oyuncağı alınmış çocuklar” gibi saldırıyorlar!.. Sadece bu fotoğraf bile, Kamer Genç’in, “MHP’nin oyuncağı” olduğunu göstermeye herhalde yeterlidir!..
Tabii; Kamer Genç, bir “oyuncak” olmaktan rahatsızlık duymuyorsa, kimsenin bir diyeceği olamaz!..
Ama MHP’lilere bir çift lâfımız var!..
KAVGA; SOKAKTAN MECLİS’E TAŞINDI!
Bugüne kadar izlediği politika ile MHP’li gençleri “sokak kavgaları”ndan uzak tuttuğu için takdir gören Devlet Bahçeli; öyle görünüyor ki, bu kavgayı “Meclis”e taşıdı!..
Baksanıza, “MHP’li çocuklar”ın eylemleri “şehit cenazelerinde slogan atmak”tan öteye gitmezken, “MHP’li büyükler” Meclis’te “kavga” çıkarıp, rakiplerinin “boğaz”larına sarılıyor!..
Hani, merhum Necip Fazıl demiş ya;
“Beni bir kişi anladı, o da yanlış anladı!”
MHP’liler de öyle... Hani, “başörtüsü sorununu sokakta değil, Meclis’te çözeceğiz” demişlerdi de, gerçekten Nesrin Ünal’ın başörtüsünü “Meclis’te çözdürmüşlerdi” ya, Devlet Bahçeli’nin “Sokak kavgasına son” talimatını da “yanlış” anlamış olmalılar ki, “kavga”yı Meclis’e taşıdılar!..
Peki, niye “kavga” ediyorlar?..
Niye sürekli “hır” çıkarıyorlar?..
Bana öyle geliyor ki;
Bunun temelinde “kıskançlık” var, “çekememezlik” var, “tahammülsüzlük” var!..
Biraz da “acziyet” var!..
Zira; ellerinde hangi “koz” varsa, “savundukları” hangi değer varsa, bunları, AK Parti gerçekleştirmeye çalışıyor!..
BU, ŞEHİT İSTİSMARI DEĞİL Mİ?
Meselâ, “şehitler” meselesi!..
Malûm, “teröristbaşı Apo” yakalanıp da “paket teslim” yapıldığında; şehit cenazelerinde; “Şehitler ölmez, vatan bölünmez” sloganı atan MHP’li gençler, bunun ödülünü almışlar, partilerini “iktidar ortağı” yapmışlardı!..
Gelin, görün ki;
O günlerde “şehitlere duyarlı” görünen MHP, şimdi AK Parti tarafından getirilen “şehit ailelerine pozitif ayrımcılık” teklifine “hayır” diyor!.. Bir anlamda; “şehit ailelerine ekstra imkânlar sağlanmasın” istiyorlar!..
Peki ama; “Şehitler ölmez, vatan bölünmez” diyen bu MHP değil miydi?.. Böyle bir partinin, “şehit ailelerine ekstra imkân sağlamayı” öngören bir teklife “hayır” demesi “çelişki” değil mi?..
Bu ne perhiz, bu ne turşu?..
O halde ne yapmalı?..
“Şehit istismarı” yaptıkları gerçeğini “karartmak” için, “kavga” çıkarmalı, “gürültü” koparmalı ve hatta “iftira” atmalı ki; MHP tabanı AK Parti’ye meyletmesin!..
Kısaca ifade edecek olursak;
MHP’li Osman Durmuş’un, AK Partili Mehmet Daniş’in “boğazını sıkması”nın altında, işte bu “ruh hali” yatmaktadır!..
BDP’LİLERİN OYLARI NEREDE?
“İftira” meselesine gelince...
Malûm, MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır, önceki gün yaptığı açıklamada; “Anayasa değişikliği PKK’nın istekleri doğrultusunda hazırlanmıştır!” demişti...
Söyleyin Allah aşkına;
Bu iddianın iler-tutar yanı var mıdır?..
Ne yani;
“Şehitlere pozitif ayrımcılık yapılması”nı da mı PKK istedi?.. Farzedelim ki PKK istedi; peki, “Apo’nun sözünden çıkmayan ve sürekli Apo’yu referans gösteren BDP’liler” niye katılmadı o oylamaya?..
Bırakalım “Şehitlere pozitif ayrımcılık” teklifinin oylamasına katılmamalarını, “parti kapatmayı zorlaştıran” maddenin oylamasına bile “sadece 5 milletvekili” ile katıldı BDP!..
“15’i dışarıda”ydı!..
Gerçi, “maske”leri düşünce, şimdi kalkmışlar “evet” oyu verdiklerini iddia ediyorlar ama, mızrak çuvala sığmıyor!..
Öyle ya;
Anayasa değişikliği maddeleri, zaten 333-337 aralığında geçiyor!.. “Parti kapatmayı zorlaştıran” madde de “337 oy”la geçti!..
Peki, nerede “BDP’nin 5 oyu?”
Merhum Nasreddin Hoca’nın dediği gibi;
“Bu kedi ise, ciğer nerede?..
Bu ciğer ise, kedi nerede?”
Ortada, “her zamanki gibi” 337 oy var!..
“5 oy” daha eklense, eder 342 oy!..
Hani, “BDP’nin 5 oyu” nerede?
Demek oluyor ki;
MHP’li Mehmet Şandır’ın, “AKP-PKK ittifakı” iddiası, “büyük bir iftira”dır!..
Aynı şekilde;
BDP Grup Başkanvekili Bengi Yıldız’ın dün yaptığı; “Oylamaya sembolik olarak katıldık ve 5 evet oyu kullandık” sözleri de “tam bir palavra”dır!.. BDP’liler, olsa olsa “çekimser” oy kullanmışlardır!.. Çünkü, “8. madde”nin oylamasından “5 çekimser” çıkmıştır!..
MHP DE, BDP DE SAMİMİ DEĞİL!
Ortaya çıkan manzara şudur:
MHP de, BDP de, “hassas” olduklarını söyledikleri konularda “samimi ve dürüst” değillerdir!..
MHP, “şehitler” konusunda, BDP de “parti kapatılması” konusunda eğer “samimi” olsalardı, oylamaya katılırlar, “evet” oyu kullanırlardı!..
Ama, “hayır” ve “çekimser” oy kullandılar!..
Demek oluyor ki;
MHP’liler “şehit istismarı” yaparken, BDP’liler de “baskı istismarı” yapmaktadır!..
Hele söyleyin;
Bugüne kadar HEP, DEP, DTP, HADEP ve ÖZDEP isimli 5 partileri kapatılan ve her seferinde “Kürt iradesine baskı” yapıldığından dem vuran bir BDP, en azından “parti kapatmayı zorlaştıran” teklifin oylamasına tam kadro katılıp, “evet” oyu kullanmalı değil miydi?..
Bu mudur dürüstlük?..
Bu mudur tutarlılık?..
Son bir not:
BDP Grup Başkanvekili Bengi Yldz, dün Meclis’te gazetecilerin sorularn cevaplandrrken demiş ki;
“Anayasa paketinin referanduma götürülmesi halinde, bölge halkna çağr yapp, sandğa gelmemelerini söyleyeceğiz!”
Tekrar edelim;
“Sandğa gitmeyin” diyeceklermiş!..
Bu açklama, “MHP’li Mehmet Şandr’a bir cevap” olur mu acaba?..
Hem “cevap” olur, hem “kapak” olur!..
Öyle ya; bu paket “PKK’nn istekleri” doğrultusunda hazrland ise; “Apo’nun güdümünde” bir yol izleyen BDP, “Kürt halknn iradesi”ne niye “ipotek” koymaya kalkşyor?..
Kürt halk onlara sormaz m;
“Hadi diğer maddelerin oylamasna katlmadnz, peki parti kapatmay zorlaştran maddenin oylamasna niye tam kadro katlmadnz?.. Katlp, niye evet demediniz?.. Yoksa siz, bizim admza kurduğunuz partilerin sk sk kapatlmasndan zevk mi alyorsunuz?”
Benzeri bir soru; “ulusalc MHP”nin, “milliyetçi taban” tarafndan da sorulacaktr:
“Hadi diğer maddelerin oylamasnda hayr oyu verdiniz, peki şehit ailelerine pozitif ayrmclk getiren anayasa teklifine niye hayr dediniz?.. Siz, şehitler konusunda gerçekten duyarl msnz, yoksa rol mü yapyorsunuz?”
ÇIKAR KAVGAYI, KARART GERÇEĞİ!
Bana öyle geliyor ki; MHP de, BDP de; “tabanlarnn bu sorular soracağn” gayet iyi bildikleri için, şimdiden “çngar” çkaryorlar!..
MHP’li Osman Durmuş, gidip AK Partili Mehmet Daniş’in grtlağna sarlyor!.. BDP Şrnak Milletvekili Hasip Kaplan da, TBMM Başkan M. Ali Şahin’i “tehdit” edip; “Uyaryoruz!.. Tepkimiz sert olur!” diye bağryor!..
M. Ali Şahin de, hakl olarak soruyor;
“Ne yapacaksnz Sayn Kaplan;
Öldürtecek misiniz,
Vurdurtacak msnz Meclis Başkan’n?”
Uzun lafn ksas;
“Tabanlarna hesap veremeyeceklerini” gören MHP’liler ve BDP’liler işi “tehdit” savurmaya, “grtlağa sarlmaya” kadar götürdü!..
Aslnda, “kavga” çkarmaya elleri mecbur!..
Öyle ya; “koz” da kalmyor ellerinde, “istismar” edecekleri konu da!..
O halde, sarl grtlağa!..
Savur tehdidi!..
Çünkü “aciz”ler, çünkü “çaresiz”ler!..
Öyle ya;
Hüseyin Çelik’in dediği gibi; bir yandan “statükonun bekçiliği”ni yapacaksn, bir yandan MHP gibi “milliyetçi”, BDP gibi “Kürtçü” görüneceksin!..
Yani, ya “statüko”ya uyacaksn, ya da “tabann talepleri”ne!..
Zira, ikisi bir arada yürümüyor!..
Tamam, anladk;
CHP de, MHP de “statükonun bekçiliği”ni yapyor!.. CHP “gündüz vardiyas”nda çalşyor, MHP de “gece nöbeti” tutuyor!..
Bunu anlamasna anladk da; “BDP’nin statükodaki yeri” neresidir, onu anlayamadk!..
Anlayan varsa, bana da anlatsn!..
Ama, “tehdit” etmeden!..
Ama “grtlağma” sarlmadan!..
==================
Cinayet mi, anayasayı ihlâl mi?
Biliyorsunuz; Danıştay saldırısıyla ilgili davayı, Ergenekon savcılarının gönderdiği klasörler dolusu belgeye rağmen “Katliam türban için yapıldı” diyerek jet hızıyla sonuçlandıran eski Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı emekli Hakim Orhan Karadeniz, TÜBİTAK raporunun ortaya çıkmasının ardından “TÜBİTAK’a inceleme yaptırmak lüzumsuz iş” demişti!..
Hâlâ da aynı şeyi söylüyor!..
Peki, sormak gerekmez mi;
“Türban için katliam” yapıldıysa, Orhan Bey; niye “cinayet”ten değil de, “Anayasa’yı ihlal ve düzeni değiştirmek” suçundan verdi kararını?..
Orhan Karadeniz’in kararı elbette tartışılır!.. Ama, bütün kararlar böyle veriliyorsa, “Adalet bu mu?” diye sormak hakkımız değil mi?.. Bu dâvâ, iyi ki “Ergenekon”la birleşti, iyi ki “TÜBİTAK Raporu” çıktı ortaya!..