O “üç fire”yi merak ediyor musunuz?
“Falcon ve BlackMehmet”in Türkiye'nin savunma sanayine karşı “Denizaltı” “ATAK”larıyla uğraşırken, AK Parti'de de birileri atağa kalkmak istemiş. Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın diline pelesenk ettiği, “Anayasa'yı değiştirin” feryadını hükümet nihayet duydu ve harekete geçti ya… Birilerini de telaş sardı. Üstelik bu kez sadece cuntanın sivil, asker ve yargı kırıntılarından değil, kendi içindeki Truva kalıntılarından da tehdit aldı iktidar partisi.
Biliyorsunuz, Meclis'te bir haftadır Anayasa değişikliği görüşmeleri var. Bu görüşmelerde maddeler tek tek oylanıyor. Oylamaya CHP zaten katılmıyor, MHP ve BDP ise red oyu veriyor. Oylamalarda statükonun sesi durumundaki CHP, MHP ve BDP ile birlikte hareket eden üç de AK Parti milletvekili bulunuyor. Tabii oylama gizli olduğu için bunların kim oldukları net bilinmiyor. Ancak, Meclis kulislerine uzanıp, “derin göz ve kulaklara” biraz yaklaşınca, benim kafamda “nete yakın” bir fotoğraf belirdi. Bunların kim oldukları neticesine ulaşınca çok şaşırmadığımı da söylemem lâzım.
Peki, kim bu “red” oyu veren “çakma AK Partililer”? Şöyle söyleyelim: Biri, Güniz Sokak icazetlisi olduğu Sağır Sultan’a bile ulaşmış bir “Toptan”cı. Ülkenin lehine olabilecek gelişmelerde millî iradenin haklarını “Toptan” harcamaya meyyal bir isim.
Ya, diğeri? “Yeniçeri”liğin kitabını yazdığından mıdır nedir, kazan kaldırmaya pek meraklı bir zat. Kazan kaldırmacılığını şuradan da anlamalı ki, çeyrek asır önce Türkiye’nin ilk “anarşist” dergisini yayınlayanlar arasındaydı. Özetle şaşırtmadı. “Bektaşi”nin yaza denk gelen Ramazanlarda zoru görüp oruçtan kıvırtması, “çamur”a yatması gibi o da, “iyi, güzel, doğru” sözkonusu olduğunda “çamur”a yatıverdi.
Öbürü ise… O bir 28 Şubat bakanı. O bir “Hayırdır İnşallah, ne arıyor ki aralarında” dedirtici. O bir merkez sağın o bildik, “hacıyatmazlarından”. Siyasi hayatında, kafasında hangi şapka olursa olsun öyle ya da böyle, bir şekilde “Murat”ına erenlerden. Son oylamada da, cuntacıların istikametindeki “Murat”ına erdi.
Şimdi bu üç isme bakıyorum da, “Acaba açık oylama yapılsaydı yine ‘red’ oyu verebilirler miydi?” diye düşünüyorum. İçimden bir ses, “Yap/a/mazlardı” diyor. Öyle ya, eğer açık oylamada da yine “red” verselerdi, bu kez seçmenlerine “Neden cuntacıların istediği yönde oy kullandıklarını” anlatmaları gerekirdi. Peki, böyle bir risk alırlar mıydı? Emin değilim. Ama son ana kadar da kıvırtmanın bir yolunu bulmaya çabalarlardı. Ya “Elektrikler kesikti çalışamadım”.. Ya “Dişim ağrıyor”.. Ya da “Oyumu evde unutmuşum” derlerdi. Zira bunlar, Hoca’nın dediği gibi, “Balkonda başka konuşurlar, içeri girince başka.”
Evet… Anayasa değiştiğinde bu değişikliğe “Evet” oyu verenler tarihe geçecek ama bu üç isim de “tarihe geçecek”. Çünkü bu değişiklik bir “Aziz Toplum Projesi”dir. Öyle diyor AYM Başkanı Haşim Kılıç ve ekliyor: “Devletin yeni sorunlara eski cevaplarla karşılık verme hakkı yoktur. Çağı yakalama inancıyla hazırlanmış, evrensel değerlerle örtüşen ekonomik, sosyal, siyasal ve hukuksal çözüm önerileri insan onurunu yücelten en aziz toplum projelerdir.”
Ama nedense “Aziz Toplum Projesi”ni hayata geçirmek üzere yola çıkmış iktidar partisinin içinden sayıları az da olsa birileri insan onurunu yücelten projeyi sabote etmeye çalışıyor. Koca iktidar partisinden sadece “üç çürüğün” çıkmış olmasını normal karşılayanlar olabilir ama Ecevit’in yıllarca korumalığını yapmış ve rahle-i tedrisinden geçmiş eski DSP'li Recai Birgün bile bu “Aziz Toplum Projesi”ne “Evet” diyorsa... O Ecevit ki, “Güneş-Motel” denilen ayıplı siyaset yöntemini literatüre sokan isimdir, malum. Birgün de, onun talebelerinden. Ama işte “Birgün” de, onurlu duruşunu sergiliyor.
“Güneş”in de, “Motel”in de altından çok sular aktı. Türkiye, girmiş olduğu “Aziz Toplum” yolundan artık geri döndürülemez ama buna çomak sokmuş olanları da bir kenara not edelim. Edelim ki, “Baş”tan ve “Toptan” yargılardan, “Eski” ve “Çamur” oğullarından haberdar olalım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.