1915..
Yine Çanakkale, yine Ermeni tehciri, yine protesto, yine tartışma..
Kimse İttihat Terakki’den söz etmiyor.. Kime Liman Von Sanders’ten, cuntacıların, Devlet-i Aliye’yi ele geçirip, Rusya’ya saldırması ile başlayan trajediden söz etmiyor. Bizim nasıl birbirimize kırdırıldığımızdan, İstanbul’un nasıl işgal edildiğinden ve 3,5 yıldan daha kısa bir zamanda Osmanlı’nın tasfiyesi ile sonuçlanan bir yenilgiden söz etmiyor.. Allahuekber Dağları’nda yaşananlar, Kars’ın işgali, Filistin’de nasıl perişan olduğumuz, Anadolu’nun işgali, hiç konuşulmuyor.. Tek bir slogan var: “Çanakkale geçilmez”.. Kimse Mondros Mütarekesi’nin niye imzalandığını ve sonrasında yaşananları konuşmuyor..
O İttihat Terakki ki, Abdulhamid’i, Müslümanların halifesini Selanik’e sürüp, bir Yahudi iş adamı olan Alatini efendinin malikanesinde ikamete mecbur tutmadı mı?
Sahi, Çanakkale Savaşı’nı yöneten kadro, Çanakkale cephesinden sonra nereye gittiler ve sonuç ne oldu? İstanbul nasıl işgal edildi?.
Gelelim Ermeni meselesine..
Yine bir soru: Yunanlılar Eskişehir-Kütahya önlerine geldiğinde Ankara’dakiler, meclisi Kayseri’ye taşımaya hazırlanıyorlardı değil mi? Nasıl bu kadar hızla geldiler ve nasıl aynı hızla geri çekildiler, biraz üzerinde düşünelim. Bir diğer konu da şu: Ruslar Sıvas’a doğru ilerlerken, devrim oldu da geri çekildiler.. Ruslar Kars’tan çekilince orada kimsenin sözünü etmediği bir “Kars İslam Cumhuriyeti” kuruldu. Anayasası, hükümeti, meclisi, ordusu, her şeyi vardı. Bayrağı da. Hani şu Uzan’ın Genç Partisi’nin bayrağı var ya, o Kars İslam Cumhuriyetinin bayrağı idi. Mesela Sıvas’tan, Erzurum Kongresi’nden söz edilir de, acaba neden Kars’ta kurulan bu cumhuriyetten söz edilmez? Sonu ne oldu bu cumhuriyetin?. Sadece sizi düşündürmek için yazdım bu satırları.. Yunan’ı üzerimize saldırtan İngilizle de, Anadolu’yu işgal eden Rusla da anlaştık sonunda da, Rumlar ve Ermenilere bu öfke neden dinmez hâlâ, acaba! Ahiyanı Rum, Bacıyanı Rum, Rumeli’nin serhat türküsü söyleyen, Doğu Roma’nın varisi Mevlana Celaleddini Rumi’nin ahlak dersleri ile büyüyen gençlerimiz acaba neden bu konuların üzerinde düşünmezler biraz?. Bana kalırsa, BBP’nin Alperenlerine düşüyor, bu kirli oyunu bozma görevi, bugün en çok. Bir de, Osmanlı’nın manevi mirasına sahip çıkan herkese..
Hayır! Bu cinayetlerden Osmanlı’yı, Türkleri, Müslümanları doğrudan sorumlu tutamazsınız! Evet bir tehcir var. Büyük bir trajedi söz konusu.. Bu trajedi daha sonra Varlık Vergisi, Dersim Yasası, günümüze kadar süren köy boşaltmalar ve faili meçhullerle sürdü gitti. Tenkil, tedip, tehcir.. Hep aynı zihniyet.. Ve hâlâ, 31 Mart’ta başlayan irtica tartışmaları, derin devlet tartışmaları..
Ortada bir soy sürüm var.. Ama, tekrar söylüyorum bunun sorumlusu, Müslümanlar, Türkler ya da Osmanlı değil..
12 Eylül darbesinden, darbeci Evren’in cinayetlerinden beni nasıl sorumlu tutabilirsiniz? Biz o cuntanın mağdurları, mazlumu olan bir halkız.. Aynı şekilde, bunlar İttihat Terakki’nin mağduru ve mazlumu olan bir halktır.. İttihat Terakki’nin cinayetlerinden bizi sorumlu tutamazsınız..
Ortada bir soykırım yok, soy sürüm var.. Evet bu büyük bir trajedi, bunda kuşku yok. Ama bu trajedinin sorumluları arasında İttihat Terakkiciler kadar Amerikalılar, Ruslar, Almanlar, İngilizler, Fransızlar, Yunanlılar da var..
Ben Osmaniye-Maraş havalisinin çocuğuyum.. Yaşananları bilirim. Az Ermeni öldürülmedi, az Müslüman da. Fransızların Ermenilere Fransız askeri elbisesi giydirip, ellerine silah verip Müslümanların üzerine nasıl ve niçin saldığını bilir o coğrafyanın çocukları. Rusların Ermenileri nasıl kullandığını, İngilizlerin, Amerikalıların, Yunanlıların bu işteki sorumluluklarını, vicdan sahibi herkes bilir..
Topal Osman’ın Trabzon kalesinden sallandırdığı Ermenilerin hikayesini Trabzonlular bilmez mi?
Allah, bize “Adil şahitler olun” der.. “Bir kavme olan düşmanlığınız sizi onlar hakkında adaletsizliğe sevketmesin” der.. Kan davası yasaktır. Haksızlıklar karşısında susanlar dilsiz şeytandır.. Haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana, zalimlere karşı durmakla emrolunmadık mı?
Kan tartışarak adalet sağlanmaz.. Mazlumun dinine, ırkına, derisinin rengine ve cinsiyetine bakılmaz..
Olan oldu. Ama bari, geçmişin acılarından yeni acılar üretmeyelim..
Batılılar bu konuda başından beri, hep “Tavşana kaç, tazıya tut” dediler. İttihat Terakki’yi gayri müslimlere karşı kışkırtanlar da kendileriydi, gayri müslimleri Osmanlı’ya karşı kışkırtan da.. “Kontrollü bunalım stratejisi” dedikleri şey yani.. Bugün Türk-Kürt kavgasında yaşanan da aynı şey değil mi? Alevi-Sünni kavgası, Sıvas-Başbağlar aynı kanlı ve kirli oyunun çağdaş bir versiyonu değil mi?
Allah’tan korkun!
Doğduğumuz ana-babayı, zamanı ve toprağı, cinsiyetimizi biz mi seçtik?. Derimizin rengini biz mi seçtik?. Kim doğuştan / yaratılıştan, kendi seçmediği, Allah’ın takdir ve tayin ettiği bir kimlik sonucu sahip olduğu özellikler sebebi ile, kendisini başkalarından üstün ya da birilerini kendinden geri ya da düşman olarak görebilir! Bu şirktir. İlk lanet bu yüzden gerçekleşmedi mi? Şeytan aynı gerekçeyle insana secde etmeyip “İblis-i Lain” sıfatı kazanmadı mı?
Övünmeyi ve dövünmeyi, şikayet etmeyi ve istemeyi ne kadar çok seviyoruz.
Evet, bir cinayet işlendi.. Birileri bu gerçeği inkar ederek, Osmanlı’ya ihanet eden, mirasçısı oldukları cuntacıları korumaya çalışıyorlar. Hayır! Ben sizin bu kirli oyununuza alet olmayacağım.. Ve benim, bu kanlı cinayetlerin, bu büyük trajedinin öbür yanını kışkırtan, onlarla işbirliği yapan paydaşlarından alacağım bir insan hakkı dersi yok benim için.. Bütün mazlumların acılarını paylaşıyorum ve bütün zalimlerin zulmünü lanetliyorum.. Amasız, fakatsız..
Selam ve dua ile..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.