Ahlaki yozlaşma
İlkokulda dansözlü, üniversite kampuslarında faşingleri aratmayacak içkili, devletten teşvikli dejenerasyonlar; boşanmalardaki artış, bireyselleşme ve kendi çıkarını mihver alma çığlaşıyor. Bayan öğretmen 300 kişiyle gayr-ı meşru ilişkisini kitaplaştırarak reklam yapıyor. Tahkikat açılmış ama bitmiyor. Ahlaki yozlaşma, insanlıktan uzaklaşmadır. İnsanlığın en büyük afetidir.
İlk öğretimin kapısında eroin ticareti kamp kuruyor.
Bugüne kadar milletimizin cinsel sapıklık diye adını ağzına almadığı bir felakete, Bakan “Hastalık” dedi diye, devlet protokolünün en önlerinde yer alan Ana Muhalefet, yüce meclisin çatısı altında basın toplantısı ve sorularla feryat koparıyor.
“Daha ne beklenir?” demeye bırakmıyor. % 25 oyu temsilen ekliyor, “Eşcinseller, Genelkurmay başkanı da olabilmeli” imiş.
Şikayetle bir yere varılmıyor. Düşünülür, doğru teşhis konursa, tedavi doğuyor. Tarih, yaşanmış hayatlarla anlatmaktadır. Sodom, Gomore böyle battı. Ahlaksızlık, felaketler kaynağıdır. Saadet ve selamet, ahlak ikliminin meyveleridir. “Kendi ahlakıyla bir millet yaşar, yahut ölür.”
Felaket de, saadet de kendi gelen değildir. Ahlak veya ahlaksızlıkla hak edilendir. “Herkese gitmez bela, erbab-ı istihkak arar”. Kendi haline bırakılsa akıl ve vicdan, ahlaksızlığa izin vermez. İnsani yüceliğine sahiplenir. Ahlaksızlık, gücünü kaybeden milletlere, fitne, eğitim, slogan, havuç ve sopayla talim edilmektedir. Bu felaketin giriş kapısı, “Batı hayranlığı; totemciliği; derin devlet ve kırmızı çizgiler, İslamofobia” gibi sloganlarla yürütülen soygun ve tahakküm programıdır.
Bu totemciliğin eğitim, baskı ve zulmü dört ayak üzerine oturmaktadır. 1) Temeli: Gizlilik, dost maskeli düşmanlık, utanmazlık. 2) İcra elemanları: 100.000’den fazla şube ile dünyayı kuşatan, Batı merkezli evrensel gizli örgütler. 3) İmkanı: İnsanı ahlaksızlık batağına düşürmek. Düşen zor çıkar. “Rüzgar kaybolursa, tepede; su kaybolursa, derede bulursun. Ahlak ve erdemini kaybedersen, bulabileceğin bir yer yoktur”. 4) Tabii imkanı: Şeytan, nefis.
Cevapsız kalan sorular, çok şey anlatır: Başörtüsü niçin yasak? Millet niçin fişlenir? Meslek okullarının önü niçin tıkalı? Eşcinsellik niçin serbest? Say da say... Bu sorular, akıl ve mantıkla anlaşılıp anlatılabilir mi? Yasakçı gardiyan, emri nereden alıyor? Kim bunlar? Nereden harcar? Geçimi? Lüksü? İtibarı kimden? Bu değirmenin suyu nereden geliyor?
İnsanın kendi kendisini tanıması zor. Tarafsız bakamıyor. Doğru düşünmenin iki şartından biri, hakkı bilip istemek, diğeri tarafsızlık olduğuna göre, dünyaya bakalım:
Kriz her şeyi engelliyor. Bazı ülkeler, krize rağmen savaşa çıkacakmış gibi silah siparişleri veriyor. İstenen, krizi ağırlaştırmak mı? Irak silahlandı. Komşusu ile savaştı. Barış olunca Batı, “Silahın benim için tehlike” dedi. İmha ettirdi? Saldırıya uğradı. Bir tek silahını dahi kullanmadı. Batı silah sanayini yaşatmak için mi silah ithali?
Ahlak, erdem, manevi değerler yok edilirse, fertte ve millette sömürü ve zulme karşı direnç düşer. İnsani değerlere karşı yapılan bu yozlaştırma savaşı, sömürü ve tahakküm iklimine geçiş hazırlığıdır. İster sıcak savaşla, ister soğuk savaşla olsun, sömürü ve tahakküme müsait bir dünya doğurmaktır.
Sömürü ve tahakkümü ortadan kaldırmanın, en yüce ahlakı yaşatmanın tek yolu, Kur’an-ı Kerim’i bilerek, “Kur’an ahlakı” ile yaşamaktır. Onun için bütün düşmanlık İslam’adır. İyiliği yaygınlaştırıp kötülüğü men etmek irade ve azmiyle, ölümsüz değerlerle düşünebiliyorsak, çözüm başlamış demektir. Başlamak, her işin en önemli kısmı, varlık kazanması, hayat bulması demektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.