D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

TÜBİTAK da nereden çıktı?

TÜBİTAK da nereden çıktı?

Yüce yargımızın parlak, şaşaalı günleri gerilerde mi kalıyor? Mesela Danıştayımızın şanlı tarihini kim hatırlamaz? 1970’lerde hükümet TRT genel müdürünü görevden almıştı da, daha açıklama yapılmadan Danıştayımız devrimci ve ilerici bir tehalükle göreve iade kararını yazıvermişti!
Yüksek yargı, tabii Anayasa Mahkemesi hariç, Cumhuriyetin ilk dönemlerinden beri var. Hatta Osmanlıdan müdevver. 1930’larda isimleri değiştirildiği gibi, muhtevaları da değiştirildi elbette. Cumhuriyetimizin şanlı yöneticileri bir karar verdi mi, işarette bulundu mu, hık deyicileri mevkiinde görev yaptılar. Sürekli yanaşık düzen göstererek rejimi ve inkılapları her şeye rağmen (hukuksuzluk pahasına) muhafaza ve müdafaa ettiler.
CHP iktidardan düşünce, bu sefer seçilmiş hükümetlere karşı konumlandılar. 1960 darbesinden sonra yüce yargıya Anayasa Mahkemesi ilave olundu. Böylece üçlü kıskaç, seçilmiş hükümetlerin korkulu rüyası oldu.
İptal ile kapatma arasında kalan hükümetler, hukuk alanını düzenleme konusunda hiç bir adım atamadılar. Şimdi atılıyor. Bu yüzden de kıyametler kopuyor!
Yüksek yargıyı hükümet subjektif sebeplerle değiştirmek istiyor olabilir mi? Muhtemelen bazı subjektif gerekçeler de olabilir! Fakat bu kurumları asıl değişime zorlayan, dünyanın değişimi, Türkiye’nin değişimi ve insanoğlunun bitmez tükenmez hakikat ve ilim aşkıdır.
17 Mayıs 2006 Türkiye’nin yakın dönem siyasi cinayetlerinin bir dönüm noktası oldu. Danıştay üyelerine yönelik kanlı bir saldırı gerçekleştirildi.
Bu kanlı saldırının hemen akabinde yüksek yargının hükmü belli oldu: “Cinayet, başörtüsü yüzünden işlendi, islamcıların işi, Vakit gazetesi de cinayetin tahrikçisi!”
Öyleyse, dine, dindarlara ölüm!
Neyse ki benzer cinayetlerde yapılamayan bir şey yapıldı, faail ilk defa yakalandı.
Bir süre işler cinayeti tasarlayanlar neyi hedeflemişlerse o yönde seyretti. Hükümet töhmet altında tutuldu. İktidar partisinin kapatılması için dava açıldı, en kuvvetli delil Danıştay cinayeti idi. Bu arada mahkeme, ortaya çıkan yeni delillere bakmaksızın, ilk gün verilen hüküm doğrultusunda karar verdi.
Neyse ki, temyiz ortaya çıkan yeni ipuçları ve deliller muvacehesinde mahkemenin kararını bozdu. Fakat, ilgili ve yetkili kişiler görüşlerini değiştirmediler. Aynı laik cumhuriyete yönelik tehdit sakızını çiğnemeye devam ettiler.
Konu Ergenekon davasıyla birleştirildi. Bu dahi yüksek mahkeme yetkililerinin görüşlerinde değişikliğe yol açmadı.
Baştan beri olayın cereyan ettiği günlerde Danıştay’ın güvenlik kameralarının bozuk olduğu söylenmişti. Ancak Ergenekon davasına bakan mahkeme, konuyu TÜBİTAK’a havale etti. TÜBİTAK araştırması sonucunda kameraların bozuk olmadığı, yer yer silindiği ortaya çıktı! Bu, Danıştay cinayetinin mürettep olduğunun en kuvvetli delillerinden. Birileri cinayeti planlıyor ve delillerini de soğukkanlılıkla ortadan kaldırıyor.
Bu Türkiye’nin yerleşik yargı ideolojisinin tamamıyla iflasının ilânıdır! Türkiye’nin ideolojik yargıyla ayakta durması, adaleti tesis etmesi mümkün değildir. Hukuk devleti yolunda kuvvetli adımlar atmaktan başka çare yoktur. Eğer ideolojiye bakarak hüküm vermeyi sürdürse idik, hukuku hiçe saydığımız gibi, ilmi de yok sayacaktık.
Birileri şu günlerde “bu TÜBİTAK da nereden çıktı?” sorusunu sormaktan kendilerini alamıyorlardır her halde!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
D.Mehmet Doğan Arşivi