Sayın Rahmi Koç’un dikkatine!..
Ruh darlığının ilacı Anadolu’dadır.
Öyle bir ruh hali içinde Çankırı’ya uzandım..
Belediye Başkanı İrfan Dinç’i çok severim. Samimi adamdır; çalışkandır, kendisini şehrine hizmete adamıştır.
Başkanlık kolay değil, gazetecilik de öyle.
İş yükü, gönül yorgunluğu tahammül edilmez noktaya vardığında kaçacak yer ararsınız. Biz de, “haydi gönüllerimizi ‘ney’ akarsuyunda yıkayalım” diyerek doğru Çivitçioğlu Medresesi’ne uzanıyoruz...
•
Elindeki 3-5 kuruşla, müthiş işler yapmış Başkan.
Burası muhteşem; “ilâhiler” ruhumuzu temizlerken, gözlerimiz geleneksel Anadolu sanatlarının en nadide ürünlerini seyir bayramında.
Ah şu şehir hayatı; koltuklara boğulmuşuz.
Salon ortasını olduğu gibi emrimize sunan sedirlerden kopmak ve o koltuk denilen ucubelerde iki büklüm, süklüm püklüm bir hayata razı olmak.
Yaşamıyoruz ki; gırtlağımızdaki kravattan, altımızdaki oturağa kadar...
Güdülüyoruz!..
•
Başkan, Çankırılıya “kendini” hatırlatıyor. Bize de öyle.
Mekân mekân dolaşırken, Kurtuluş Savaşımızda yaralı askerlerimizin tedavi edildiği eski hastane binasına varıyor yolumuz. Belediye burayı restore etmiş. Ve şu anda, Çankırı tarihinin, ne Çankırısı, Osmanlı tarihinin; hatta ne Osmanlısı, İslâm tarihinin en kıymetli eserleri burada...
El yazması Kur’an-ı Kerim’ler, Padişah Fermanları, 30 bin civarında belge, 2000’e yakın yazma eser, Şeyh Ahmet Bedevî Hazretleri’nin sancağı, sancaklar...
Bu ne muazzam bir mekân.
Gavurun elinde olacak; adam dünyayı buraya taşır. Çankırı’yı yüz bine katlayacak şöhret ve servet üretir buradan.
Gözlerimi alamıyorum... Buradan hiç çıkmamak, belgeler içinde kaybolmak istiyorum.
•
Gelenler olmuş... Halil İnalcık’tan, İlber Ortaylı’ya kadar birçok ünlü tarihçimiz burada çalışmış. Bu muhteşem manzara karşısında onlar da küçük dillerini yutacak noktaya gelmişler.
Müthiş, müthiş!..
•
Ankara’da biz nelerle uğraşıyoruz, imkânları son derece sınırlı bir belediyenin başkanı neler yapmaya çalışıyor.
Siz bunları hangi parayla nasıl yaptınız?..
Bunca eseri bir araya nasıl getirdiniz?..
Hiç!..
Her şey para değil. Gayret ve tabiî nasip meselesi.
Başkan, Çankırı halkından yardım istemiş. İlin tarihini ortaya koyacak belgeler, Merkez’e akmış bu çağrı üzerine...
Şimdi orada, Amerika’nın borcunu beş yüz defa ödeyecek bir hazine var.
Kıymetini bilen mi...
İki elin parmakları kadar!..
•
Ben ne yapayım;
Param yok!..
Bu güzelliği dünyaya açmak isterim; bunu yapacak güç Allah nasip ederse bir gün elime geçer.
Ancak, şimdilik o yok.
Birileri el atsın bu işe...
İşte yazımın başlığına geldim.
Rahmi Bey.
Sayın Koç.
Size hitabım:
İsminizin nereden geldiğini biliyor musunuz?..
Ben biliyorum.
•
Tarihi İplik Pazarı Camii İmam Hatibi İsmail Rahmi Koçhisarlı... Böyle bir zâttan haberiniz var mı?..
Rahmetli İsmail Rahmi Koçhisarlı Hazretleri’nden almışsınız isminizi!..
O bir İmam Hatip. Sadece İmam Hatip değil, çok yönlü bir Allah dostu. Taş mektepte El İşi Muallimliği yapmış.
Hayatını da, İmam Hatiplikten değil, diğer işten değil.
Esnaflıktan kazanmış.
•
Bu büyük zâtın ailenizle ilgisine gelince..
Merhum Rahmi Efendi;
Rahmetli Dedeniz Koçzade Mustafa Efendi’nin en yakın arkadaşlarından biriydi.
Dar zamanlarında O’ndan dua ister, Ankara’daki dinî etkinliklerine mutlaka onu davet ederdi.
Rahmetli, dedenize, ailenize, “parası” için yaklaşmayan, sizlerden kuruş talep etmeyen nadir insanlardandı.
En iyi dostlardandı.
Dedeniz de, bu büyük zâta hediye olarak, sizin isminizi verdi!..
Para veremediğine en büyük hediye:
“Rahmi”...
Sizin isminiz...
İşte oradan geldi!..
•
Şimdiiii
Rahmi Bey:
Müze çalışmalarına ne kadar meraklı olduğunuzu biliyoruz...
İsminizin hatırına, bir hayrınız olsun Rahmetli İsmail Rahmi Koçhisarlı’nın memleketine...
Onun eserlerinin de bulunduğu o merkezin, dünyaya açılması için, oradaki eserlerimizin insanlığın hizmetine sunulması için...
Evet...
Lütfen harekete geçin!..
Saygılarımla...