Ali Ferşadoğlu

Ali Ferşadoğlu

Hz. Muhammed’in (asm) tıp sahasındaki mu’cizeleri (2)

Hz. Muhammed’in (asm) tıp sahasındaki mu’cizeleri (2)

Dünkü yazımızda Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (asm) tıpla ilgili mu'cizelerinden bir örnek vermiştik. Bugün de devam edelim.

Peygamber Efendimiz (asm) şöyle buyurmuştur: “Mantar, ekip dikmeden, Allah’ın kudretiyle kendiliğinden meydana gelen bir bitkidir. Suyu ise göz hastalığına karşı bir şifadır.”1 Mantarın bazı türlerinden penisilin ve benzeri antibiyotiklerin yapıldığı, penisilinin de bazı göz hastalıkları için kullanıldığı biliniyor. Ancak bu, 20’nci asrın ikinci yarısından sonra anlaşılabilmiştir. Bu hadisin açıklamasında, Tabip Dr. Mahmud Nazım Nesimi şöyle diyor:

“İslam’dan önce Araplar, mantar suyunun göz hastalığı için faydalı olduğunu bilmiyordu. Böyle bir tedavi şekli Yunan tıbbında da mevcut değildi. Hülâsa, hiçbir kimsenin, mantar suyunun göz hastalığı için bir şifa ve deva olduğunu bildiği yoktu. İşte bu sebepten dolayı, mantar hadisi İlâhî vahye dayalı hadis-i şerifler cümlesindendir. Çünkü ümmi olan bir peygamberin, kendiliğinden böyle bir şey bilmesi mümkün değildir.”2

Yemekten önce ve sonra bir miktar tuz almanın sünnet olduğunu hepimiz biliyoruz. Böylelikle tükürük guddeleri daha fazla salgı yapar, sindirim ve ağızdaki karbonhidrat parçalanması daha kolay olur. Pankreas ve bağırsaklar üzerinde müsbet etkiler meydana gelir. Yemekten sonra alınan tuzla ise, ağıza bol miktarda gelen pityalin ile, dişlere yapışmış olan karbonhidratlar çözülüp eritilir ve diş çürümeleri önlenir. Ayrıca ağızda antiseptik özellik gösterir.3

Peygamberimizin (asm) bir başka tıbbî mu'cizesi: “Sizden birinin yiyecek ve içeçeğine karasinek düştüğü zaman onu tamamen batırsın, sonra çıkarıp atsın. Çünkü sineğin kanadının birinde zehir, diğerinde ise panzehir vardır. Hâlbuki o, zehir taşıyan kanadını önce batırarak kendisini korumak ister, şifalı kanadını sonraya bırakır. İşte bu sebeple, sineğin tamamını batırınız.”4

Karasineklerde, ısırmasından dolayı kaşınma ve şişmenin meydana geldiği zehirli bir kuvvet vardır. Bu kuvvet, onun silâhıdır. Kendisine zarar verecek bir şeyle karşılaştığı zaman bu silâhıyla korunmaya çalışır. İşte bu zehrine karşı Yüce Allah, diğer kanadından panzehir yaratmıştır. İlk önce zehrini boşalttığı su ve yiyecek içine tamamen batırıldığı zaman panzehirini de boşaltmış olduğundan, panzehir, zehirini nötr hâle getirmektedir.5

Mikrop ve mikroskobun bilinmediği, hatta düşünülmediği bir dönemde, Resul-i Ekrem’in (asm), karasineğin kanadının “birinde zehir, diğerinde ise panzehir vardır” demesi, doğrudan doğruya İlâhî vahye dayandığının delili değil midir? Diğer taraftan, hangi şifalı bitki, sebze meyvenin hangi hastalıklara karşı nasıl şifa kaynağı olduğunu da en ince detayına kadar açıklamıştır. Gerçi bitki, sebze ve meyveler eskiden beri kullanılmaktadır. Onlar da, hiç şüphesiz, peygamberler diliyle aktarılmış veya onların getirdiği perspektifle bulunmuştur.6

Bir insan, fevkalâde harika bir zekâ ve yapıya sahip olsa dahi, birçok fende ihtisas sahibi olması imkânsızdır. Öyle ise o bir peygamberdir. Öyle ise haber verdiği her şey doğrudur.


Dipnotlar:

1- Buharî, Müslîm; Ali Rıza Karabulut, Tıbb-ı Nebevî Ansiklopedisi, s. 11.

2- Nesîmî, 3/40.

3- Prof. Dr. Zeki Çıkman, Tıbbın Özü, 27-28.

4- Buharî, Halk, 4/99-100, Tıp, 7/33.; İbn-i Mâce, Tıp H. 3504; Müsned 2/229, 340, 388, 398.; Ebû Dâvûd, Et’ime, 3844.

5- Ali Rıza Karabulut, Tıbb-ı Nebevî Ansiklopedisi, s. 15.

6- Van Kütüğü, 556, Ankara, 1993.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali Ferşadoğlu Arşivi