“Bayan Baykal”, “Bay Baytok!”
Evet, böyle bir ilişki söz konusu olmuşsa bile, doğru olan ifşa etmemekti. Ben de görmemiş olmayı tercih ederdim.
Görüntülerin kaynağı olan Metacafe’ye ne denli içerlediğimi anlatamam...
Böyle “özel haber” olmaz!..
Üstelik bu hal, muhtemel siyasi sonuçları açısından da hoşuma gitmiyor...
Deniz Baykal, durup dururken “mağdur” havalarına sokuldu. Bu da, tükenmiş bir genel başkanın ve partinin hayat bulması gibi “olumsuz” bir sonuca yol açabilir.
Lâkin; madem Deniz Baykal sorumluluğu üstlenerek istifa etti; iş bunları tartışma noktasını çoktan aşmış demektir!..
O zaman şuradan ilerleyelim: Her CHP’li kendisini “Bay Baytok”un yerine koymalı!.. Ya da “Bayan Baykal”ın!..
•
Ortalama bir CHP’li bunları düşünmez mi?.. “Kadınlık Onuru” ne olacak?..
Ve tabiî.. “CHP’li erkekler” nasıl bir his içindeler?..
Bilecik Türküsü der ki;
“Beri gel a yarim, beri gel ben adam yemem.
Ellerin yarine de, yarim ol demem!..”
CHP’nin civanları, hatunları... Bu türküyü dinlerken acep ne hissederler?..
•
Baykal’ın uzun süre “kalem müdireliğini” yapan ve daha sonradan vekilliğe taşıdığı bir hatunla (var olduğu iddia edilen) münasebetine dair kasetin ortaya çıkması, “Çapkına madalya takan” İttihat Terakki geleneğini bir kez daha gündeme getirdi.
İnternet medyasında bu tür göndermeler dikkat çekmekte.
Ben bunları son derece sakıncalı ve tehlikeli buluyorum. Bir zihniyeti böyle toptan “karalamanın” kimseye faydası yok.
Lâkin, bu tür yaklaşımlara en büyük tepkiyi de CHP’lilerin göstermesi gerekiyor.
Öyle; Baykal’ın oturduğu sitenin önünde yaptıkları gibi, skandalı kamuoyuna duyuranları hedef alarak bir yere varamazlar.
CHP’lilerin, “zina” konusundaki tavırlarını bir defa daha gözden geçirmeleri lazım.
Bizim bu konuda bir tavrımız var; “Zinaya bulaştığı tespit edilen bir zatla işimiz olamaz.”
Nitekim; “zina suç olsun mu, olmasın mı” meselesinin tartışıldığı dönemde, biz “zina mutlaka suç olmalı” tavrındayken, Baykal ve diğer CHP’liler, “Zina suç olmasın... Devletin, yatak odasında ne işi var!..” diyorlardı.
Oysa; zinanın suç olması, en başta mağdur ve mağdure eşleri rahatlatan, onların ellerini güçlendiren bir hâl.
Aldatılan eşler, fuhşun suç olmasını isterler.
Ya da, “zina ile işi olmayan” eşler!..
•
Olaya dönelim: Baykal, o bayan vekilin kocası ile sürekli görüşme halinde olduğunu söylüyor...
Niçin, neyi görüşüyorlar?..
Bu nasıl bir haldir?..
Ve şöyle bir soru anlamsız kaçar mı acaba:
Baytok ile Baykal arasında bu türden bir münasebet yoksa, bunu açıkça ilanlarını engelleyen sebep nedir?..
Çıkın birlikte; “yalan” deyin…
Yok, görüntüler 8 yıllık değil, yok sadece 2 yıllık şu bu...
Bize ne?..
Oldu mu, olmadı mı?..
Olduysa, “Arkadaş, şeytana uydum” de.
Olmadıysa, çık ve açıkça söyle!..
Kimsenin hayatı kimseyi ilgilendirmezse ilgilendirmez.
Bir Ana Muhalefet Liderininki ilgilendiriyorsa, cezası olsa olsa istifadır.
O da yapıldı zaten; uzatmanın mânâsı ne?!..
“Bayan Baykal”a, “Bay Baytok”a yazık değil mi?..
Neleri tartışıyoruz, akla ziyan.
Türkiye bunları kaldırır mı?.. Anadolu kaldırır mı?..
•
CHP, genellikle “sosyetik” tabir edilen kesimlerden oy alıyor...
Oraların bazı kompartımanlarında, Anadolu’nun bu tür konulurdaki hassasiyetlerine çok ters düşen bir hayat tarzının hüküm sürdüğünü biliyoruz.
Bakın; bir yazarları “Bir kadın, aşkını kocasıyla, cinselliğini de başkalarıyla yaşayabilir” demiş...
Ve bu konuda “model” olarak Fransa Cumhurbaşkanı’nın karısını (Cecilia) işaret etmişti.
Eşini aldatan o kadını, “Bütün Türk kadınlarının örnek alması gereken bir özgürleşme sembolü olarak” sunmuştu!..
CHP’liler onu-bunu bıraksınlar da; bu meselelere nasıl bakıyorlar, onu ilan etsinler...
Evli genel başkanları, yanında çalışan ve milletvekili yaptığı bir evli kadınla o türden bir ilişkiye girmişse eğer; bu normal bir durum mudur?!..
CHP ahlâkı buna ne der?!..
CHP’liler, genel kanaat olarak bu kasetin tamamen düzmece olduğuna, evli genel başkanla o kadın arasında bu türden bir ilişkinin asla ve kat’a söz konusu olmadığına bütün kalpleriyle inanıyorlarsa; (ki sonucun böyle çıkmasını ben de canı gönülden arzu ediyorum.) Baykal’dan, o kadından ve o kadının kocasından, kameraların önüne geçmelerini; “bunun alçakça bir iftira olduğunu” ilan etmelerini istemeliler!..
Baykal ile Baytok’un ilişkisi var mı, yok mu?..
Bundan böyle meselenin özü budur!..
•
Anıtkabir’e gitsin ve sorsun CHP’liler:
Partilerinin kurucusu olan zat, bu halleri nasıl karşılar?..
Sayın Baykal, parti kurucusuna lâik (pardon lâyık) olmuş mudur?..
Anıtkabir’in ruhunu rahat ettirmiş midir?
CHP’liler, “şer gibi görünenden bir hayır çıksın” istiyorlarsa, olan bitenin ardından muhasebeye girişsinler...
Böyle yapmayıp da, “örtme” psikolojisine girerlerse, büyük hata ederler.
“Örtüye karşı olanlar”ın böyle bir meseleyi “örtü”ye bürümeye çalışmalarının ne faydası var?!
BAYKAL GERİ DÖNER Mİ?..
Garip ama, Baykal bu süreçten güçlenerek çıkacak gibi...
Son seçiminde, özellikle Anayasa paketine ilişkin menfi tutumundan dolayı ağır bir darbe alması kuvvetle muhtemeldi.
Paketi Anayasa Mahkemesi’ne taşıması, durumu kendisi açısından iyice sıkıntılı hale getirecekti.
Bu arada; Mustafa Sarıgül hızla yükseliyordu. Bu da Baykal açısından büyük bir tehditti.
Görebildiğim kadarıyla, Baykal bir kaset “sayesinde” birçok tehditten kurtulmuş oldu!..
Görünen o ki; Baykal’ın verilmiş bir kararı yok. Dönüp dönmeyeceğinin muhasebesinde!.. İstifa manevrasıyla hem tartışmanın odağını kaydırmış, hem de genel başkanlığa aday olabileceklerin önünü kesmiş oluyor.
Kongreden ya gücünü artırmış bir genel başkan olarak çıkacak, ya da işaret ettiği bir ismi koltuğa oturtacak.
Yazı da, tura da gelse, kazanır Baykal!..
Ha bu arada;
“Dik” gelme ihtimali de yok değil...
“METACAFE” veya bir başka kaynak, “VARAN 2”, “VARAN 3” diyebilir.
Bu yol hiç açılmamış olsaydı, Baykal son seçiminde sandığa gömülecekti.
Şimdi ne olur bilinmez!..