Baskı ve dayatma rejimleri başarılı olamaz
Bir kardeşim sohbet ortamında sordu: “Ne dersiniz, sizce sayın başbakan ne yapmak istiyor?”
Sistem, halkı sırtında taşımaktan aciz kalmış, tıkanmış, çarkları uyum içinde dönemiyor. Sayın Başbakan bir taraftan ideolojik devlet yapısını, hakem devlet yapısına dönüştürmeye çalışırken, diğer taraftan sistemi ve halkı, hak ettiği adreslerle buluşturmak istiyor.
Bir başka kardeşim söz alarak “Madem öyle, halkına, sisteme ve devlete yönelik faydalı adımlar atıyorsa, muhalefetin acımasızca tepkisinin, tenkidinin, saldırısının altında yatan nedir?” diye sordu.
Muhalefet, yukarıda örnek verdiğim üç konu ile alakalı dersine çalışmıyor. Geçmişten, dedelerinden, büyüklerinden aldıkları basmakalıp söz ve deyimlerle halkın karşısına çıkıp konuşuyorlar. Yeniliğe ve yenilenmeye kapalı olan fikir ve tavırları sebebiyle de seçmenlerini sırtlarında taşımaktan aciz ve yorgundurlar.
Şu gerçeği her aklı başında olan insan anladı ve kabul etti: Başkalarının fikirlerini, ithal plan ve programlarını kullanıp, kendisi fikir üretmeyen millet ve devletler taklitçi olur. Gelişimi olmayan değişimler ve taklitler, toplumu yozlaştırır. Bir asra yakındır gelişime kapalı olan taklitçilik, toplumumuzu her alanda tıkadı, elini, kolunu bağladı.
Sayın Başbakan, düne ait söz ve deyimleri, günümüze olduğu gibi değil, güzel yorumlar yaparak taşımayı becerdi. Değişime ve gelişime açık olan birtakım oluşumlar, tabanda büyük bir kabul gördü. Büyük çoğunluğun gösterdiği bu rağbet, ilgi ve destek neticesinde halkımız “Lütfen bizleri siz idare edin” dercesine yetki verdi.
Bugüne ait olan söz ve deyimlerin ve konuşmaların içini doldurmak için “Aldanmayacağız ve aldatmayacağız” sözü ile vaatlerin birçoğunun içi dolduruldu. Bu sefer sayın Başbakan, halkımızın güvenini aldı ve “Senden memnun kaldık, bizleri aldatmadın, lütfen bizleri idare etmeye devam ediniz” nezaketinde ve vefasında bulunarak ikinci kez yetki verdi.
Bunun üzerine baskı ve dayatma rejimleri taraftarları, muhalefetin de desteği ile “Cumhuriyet Mitingleri” adı altında halkı meydanlara topladılar. İlgili mitinglerde halkımızın değerlerine saldırıldı. Ülke ve millet için faydalı hizmetleri ortaya koyanlar aşağılandı. Darbe daveti yapıldı.
Tribünlerde bulunarak gelişen tüm ve benzeri olayları izleyen halkımız, cumhuriyet döneminde ender olan bu gidişatı büyük bir dehşetle izledi. Muhalefetin sürekli tehditleri, tahrikleri, eleştirileri boşa çıktı ve Sayın Abdullah Gül Cumhurbaşkanı oldu.
İki dönemdir iş başında olan hükümetin yüzü, sözü bayatlaması, güncellikten düşmesi gerekirken, tam aksine halkımızın “Böyle muhalefet olmaz. Bu bir iftira ve çekememezlik hastalığıdır. Kusura bakmayın, sizlere geçit yok. Bizler ‘Sayın Başbakan, lütfen bizleri idare etmeye devam ediniz’ tavrımızı sürdüreceğiz” sözü gerçekliğini sürdürmektedir.
Burada önemli bir mesaj vardır. Artık herkes bilmeli ki, lafla peynir gemisi yürütülemez. Bu gerçek her kesimi ilgilendirir. Dernekler, vakıflar, tüm sivil toplum kuruluşları ve partiler vs. ülke için, millet için, örf, âdet ve geleneklerine saygılı, halkın inancını tehlike görmeyen, toplumsal barış için ellerinde plan ve program bulunduranlar kazanacak, işi kuvvete, darbeye, korkuya, bağırmaya, çağırmaya götürenler ise kaybedecektir. Baskı ve dayatma rejimlerinin ömrü kısa olur.
Halkımız son noktayı koydu: Sen sus, amellerin, hizmetlerin konuşsun. Hizmet ve amellerini konuşturanlara selam olsun. Van’dan Edirne’ye kadar, hizmet ve amelleriyle yeryüzünün ümidi olan tüm inanan insanlara selam ve saygılar sunuyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.